Kaçan her zaman kovalanır

Kaçan her zaman kovalanır

Özgün Keleşoğlu

Günün maçı olan Galatasaray-Trabzonspor maçı da Premier Lig’den topraklarımıza inen bir melek gibiydi. Futbolda aranan her şeyin olduğu karşılaşmanın galibi olan Galatasaray, Fenerbahçe ile puan farkını 8’e indirse de durum Ünal Aysal’ın gördüğü kadar basit değil.

Bir nevi Karadeniz ve İstanbul takımlarının mücadelesinin olduğu gün 1-1 sona erse de Galatasaray-Trabzonspor maçına biraz daha odaklanmak gerekiyor. İlk yarısı Mustafa Reşit Akçay’ın istediği şekilde sona eren mücadelenin ilk unsuru hakem kararlarıdır. Maalesef yine futbolun önüne geçmeyi başaran Fırat Aydınus, kendisini seviye düşüren UEFA’yı haklı çıkardı. İlk yarıda Felipe Melo’nun, Olcan’a yaptığı hareketi görmeyen üstüne bir de Melo’yu sakinleştirmeye çalışan Aydınus’un verdiği kararlar maçın sonucu direkt olarak etkiledi.

 

Onur’un refleksleri gibiydi!

 

Mücadeleyi izleyen herkesi hayran bırakan Onur Kıvrak’ın refleksleri ve pozisyon alması bugün tamamen mükemmeldi. Fakat Galatasaray’ın da refleks konusunda Onur’dan aşağı kalır yanı yoktu. 1-1’lik skorun hemen ardından 2-1’i yakalaması önemliydi. Gösterilen bu refleksin Türkçesi bana göre özgüvendir. Mancini, geldiği günlerde dert yandığı özgüven meselesini halletmişe benziyor.

 

Bu kez plan tutmadı

 

Deplasmanda güçlü rakiplerle oynadığında oyunu 0-0’a iyi kilitleyen, yakaladığı zaman da gol pozisyonlarını değerlendiren Trabzonspor’un planı bugün tutmadı. Dediğim gibi, bunda Fırat Aydınus’un da katkısı vardı ancak Aykut Akgün-Zokora-Colman orta sahasından Aykut’un ya da Colman’ın çıkarılıp Adrian’ın monte edilmesi gerekirdi. İlerde Olcan hariç hiçbir oyuncuyla top tutamayan Karadeniz ekibinin Malouda eksikliğini bir nebze de olsa Adrian ile çözmek bence mümkündü.

Üzerinde durulması gereken başka bir konu da Didier Drogba…

Sezon sonunda mukavelesi bitecek yıldız futbolcuya son dönemde birçok haksız eleştiri yapıldı. Yıllarca hepimiz Drogba’yı İngiltere’de izledik. Kazanmak için saha içinde hemen hemen her yola başvurduğunu, rakip oyuncuya olan saygısının kendisine saygı gösterilmesinden geçtiğini her zaman yaşadık. Evet, ülkesi için ve sosyal alanda yaptığı birçok hareket takdire şayandır fakat Mustafa Yumlu ve Aykut Demir’e yaptığı hareketler İngiltere’den tanıdığımız Drogba hareketidir.

Diyorlar ya, “We have Drogba, they don’t” diye. Böyle yapacaksa sizin çareniz Drogba olsun demek geliyor içimden!

Dediğim gibi birçok konuda saygıyı hak eden Fildişili yıldızın bu hareketleri tasvip etmek doğru değil.

 

Karadeniz soğuğu başkadır!

 

Karabükspor, Fenerbahçe’nin 14 maçlık yenilmezlik serisinin sona erdirdi. Anadolu’nun önemli kültür kentlerinden ve işçi kenti olan Karabükspor, maaşlarından her ay belli bir miktar veren Kardemir işçilerinin yüzünü güldürdü. Bu sezon sadece Eskişehirspor karşısında sahadan silinen Fenerbahçe, Batı Karadeniz’de farktan kurtuldu desek yeridir. Ama her yenilginin bir kazanımı varsa, bu yenilginin de kazanımı şudur.

‘Çok forvet, çok gol demektir’ fikri bu kez işe yaramadı. Futbolun gerçeklerine tamamen ters olan ve kaleye gitmenin en net yolu olan orta sahayı görmezden gelen 4-2-4 dizilimi bu kez olmadı. 6,5 milyon Euro’luk Alper Potuk çıkana kadar sahada 10 kişi mücadele den Sarı lacivertlilerin bu karşılaşmanın ardından güven problemi yaşayacağını zannetmiyorum.

Bu maçın sonunda da hakemden bahsetmemek olmaz. Bruno Alves’e gösterilen tahammülü anlarım. Yıl 2013 ama hala İstanbul ekiplerine direk kırmızı çıkarmak ya da sarı kartı esirgememek yürek istiyor. Bunu anlamaktan başka çaremiz yok ama Karabüksporlu Uğur Uçar’ın Emenike’ye yaptığı hareketin herhangi bir kartla cezalandırılmamasını anlamak mümkün değil.

Sözün özü, lig yarışı yine Yıldırım Demirören Federasyonu’nun istediği gibi Fenerbahçe ile Galatasaray arasında geçeceğe benziyor. Bunu bozan olursa o da Beşiktaş olur ki onların da neler yaşadığı oldukça net! Bu sezon maalesef Anadolu devrimcileri Bursaspor ve Trabzonspor’dan umut yok.

Her şey futbolu yönetemeyenlerin istediği gibi oluyor ve olmaya da devam edecek.