"Kaçırıldığı için Hanife 'suçlu'ydu; okuldan alındı, üniversite hayalleri bitti; dayısının oğluyla evlendirildi"

"Kaçırıldığı için Hanife 'suçlu'ydu; okuldan alındı, üniversite hayalleri bitti; dayısının oğluyla evlendirildi"

Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, "2014 yılında Mardin Derik’te o dönem 18 yaşında olan Hanife'nin ayaküstü sohbet ettiği Resul O. tarafından kaçırıldığını" aktardı. "Hanife, kaçırılmıştı ama elbette o büyük toplum hassasiyetlerine göre, suçlu, kaçıran değil, kaçırılandı" diyen Tahincioğlu, "Apar topar okuldan alındı, üniversite hayalleri bitti. Dayısının oğluyla evlendirildi, mevsimlik işçi olarak çalışmak için yeni ailesiyle Manisa’ya gitti. Şimdi mevsimine göre ya tarlada, ya fabrikada çalışıyor. Dava tam 2.5 yıldır tutuksuz sürüyor" ifadesini kullandı. 

Gökçer Tahincioğlu'nun "Hanife’nin çığlığı" başlığıyla yayımlanan (27 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

Anlatacaklarım, mağduru oldukları olaylarda suçlular yerine cezalandırılan kız çocuklarının hikâyesidir.

Üniversite yerine kendisini uzak bir fabrika köşesinde bulan Hanife’nin hikâyesi.

***

Hanife’nin sözleriyle başlayalım:

“Yaşıtlarımı gördüğümde kendime acıyorum. Onlar sabah okula giderken, ben fabrikaya gidiyorum. Onlar tertemiz halde gelirken, ben üstüm başım kir, ıslak halde işten geliyorum. Hayatımı elimden aldılar. O yaşta evlenmek zorunda kaldım. İstediğim hayat bu değildi. Okumak istiyordum, meslek sahibi olacak, kimseye muhtaç olmayacaktım. Çevremdeki insanlar, çocuklarını okutmak için çalışıyorlar. Bana neden okumadığımı soruyorlar, bir şey diyemiyorum, oturup ağlıyorum. Şimdi kalkıp bir de beni suçluyorlar. Mağdur olan kim, ezilen kim, hayatı biten kim, fabrikalarda sabahlayan, bazı günleri aç geçiren kim?”

***

Bütün bu isyana neden olan olaylar, 2014’te Mardin Derik’te yaşandı.

Lise son sınıfta okuyan, 18 yaşına henüz adım atan Hanife Çelik, birkaç kez ayaküstü konuştuğu kişinin “sarkıntılıklarına” maruz kalınca korktu.

Artık görüşmek istemediği Resul O., genç kıza, “Seni kaçıracağım” mesajları göndermeye başladı.

Öğretmenine gitti, durumu anlattı.

Öğretmeninden, “Servisle okula gidip geliyorsun, bir şey olmaz” yanıtını aldı.

Bir şey elbette oldu.

Şimdi çocukların unutulması ve havasızlıktan yaşamını yitirmesiyle gündeme gelen o servislerin denetimsizliğini elbette saldırganlar da biliyordu.

Nasılsa, 25 Aralık 2014’te, servis şoförü hastalandı, yedeği işe gelmedi.

Servisi kullanan kişinin önü silahlı 3 kişi tarafından kesildi.

13 çocuğun gözü önünde Hanife servisten indirildi, araca bindirildi, o esnada tanık anlatımlarına göre, para karşılığı servisi durdurduğu söylenen şoför gülümsüyordu.

***

Hanife’nin bindirildiği araç, Viranşehir yönüne götürülürken yol kontrolüne yakalandı.

Araç durmayınca polis peşine düştü, aracı yakaladı.

İçindeki 2 kişi hemen kaçtı, Resul O. ise Hanife ile birlikte yakalandı.

Kızın hamile olduğunu, rızasıyla geldiğini söyledi.

Elbette yalandı.

Ancak ne o, ne de sonradan yakalanan 2 kişi 2.5 yıldır hiç tutuklanmadı.

***

Hanife, kaçırılmıştı ama elbette o büyük toplum hassasiyetlerine göre, suçlu, kaçıran değil, kaçırılandı.

Apar topar okuldan alındı, üniversite hayalleri bitti.

Dayısının oğluyla evlendirildi, mevsimlik işçi olarak çalışmak için yeni ailesiyle Manisa’ya gitti.

Şimdi mevsimine göre ya tarlada, ya fabrikada çalışıyor.

Dava tam 2.5 yıldır tutuksuz sürüyor.

O servisteki çocuklardan biri tanıklık yapamadığı için dava karara da bağlanamıyor.

O kız çocuğu tanıklık yapamıyor zira devlet korumasında.

Bir akrabası tecavüz ettiği için okulundan alındı, ismi gizlendi, korumaya alındı.

Öyle garip bir dava.

Hiçbir suçları olmadan mağdur kızın da yaşamı çalındı, tanık kızın da.

Şimdi Hanife, okuma hayalleri çok uzakta, en azından davanın bitmesini, “O da çocukla neden konuşmuş ki?” seslerinin kesilmesini istiyor.

Evinden çok uzakta, artık evi olmuş bir fabrikanın küçük camından, büyük bir mucize bekleyerek, kaybettiği hayatı izliyor.