Kadın avukatlar yaşadıkları ayrımcılığı anlattı: Cinsiyet rolleri peşimizi bırakmıyor

Kadın avukatlar yaşadıkları ayrımcılığı anlattı: Cinsiyet rolleri peşimizi bırakmıyor
Türkiye’de çalışan kadınların yaşadıkları cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılık her alanda kendini hissettiriyor. Taciz, küçümseme, dışlanma, ücret eşitsizliği, mobbing kol gezerken hemen her meslekte bunun bir biçimini bulmak mümkün. Son olarak bir hakimin, bir avukatın etek boyunu ölçmeye cüret etmesi ve ardından toplumsal baskı nedeniyle mesleğinden uzaklaştırılması kadın avukatlar başka neler yaşıyorlar? Uğradıkları tacizin, maruz kaldıkları muamelelerin sınırları neler? Sorularını da akıllara getirdi. Erkek yargı düzeninde, “Müslüman ülkede böyle etek giymemeli” buyurganlıkları eşliğinde mesleğini yapmaya çalışan kadın avukatlarla konuştuk. Hepsi, henüz daha staj döneminde “çay getir” cümlesi ile başlayan, hakimin duruşmada daha az söz vermesi ile devam eden, “kadından ceza avukatı olmaz” “mini etek giyme”, “polislere biraz şirin davranın canım” gibi yargılara varan sürecin toplumsal eşitsizliğin geldiği son noktayı gösterdiğini söylüyor.
 

BirGün'den Ekin Akyaz'ın haberine göre Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi mesleğinde tam 13 yılı geride bırakmış Seher Kırbaş Canikoğlu cinsiyet rollerinin mesleğin her aşamasında kadınların peşini bırakmadığını aktardı. Canikoğlu henüz stajyerken “çay istemek” ile başlayan sürecin, duruşma söz kesme, kılık kıyafete karışma, iki soy isim kullanan avukat ile polisten, hâkim savcıya kadar her kademede tiye alınmasıyla devam eden süreci şu sözlerle anlatıyor:

Topuklu Ayakkabı: Üniforma

“Kadın avukatların dış görünümüne erkek avukatlara oranla daha çok önem vermelerinin beklendiğini söylemek yanlış olmaz” diyen Caniklioğlu, “Mesela topuklu ayakkabı kadın avukatların üniformalarının gayri resmi parçasıymış gibi bir kabul var. Her ne kadar açıkça dile getirilmese de bazı avukatlık ofislerinin toplumun “güzellik” kabullerine uyan kadın avukat ve stajyerleri tercih ettikleri şeklinde şikâyetleri duyuyoruz” şeklinde konuşuyor.

Caniklioğlu, duruşmalarda kadın avukatların sadece hâkimler değil, erkek avukatlar tarafından da sözlerinin kesildiğini vurgulayarak “Duruşmada bir grup avukattan sadece biri/birkaçı konuşacaksa, tercihin çoğunlukla erkek avukattan yana kullanıldığını görüyoruz. Bazı kadın stajyer avukatlardan çalıştıkları ofislerde çay, kahve servisi yapmalarının istendiği şeklinde şikâyetler alıyoruz; bu tür taleplerle erkek stajyerler daha az karşılaşıyor. Cinsiyet rolleri, kadınların stajyerken de peşini bırakmıyor” diyor.

"Eteğimle uğraşacağına icra dairelerinin rezalet durumuyla uğraş"

Caniklioğlu sözlerini şöyle sonlandırıyor: “İki soyadını da kullanan kadın avukatlar; polisler, savcılar ve hâkimler tarafından neden iki soyadı kullandığı sorusuna sıkça muhatap oluyor ve cevabı dinlerken soranların yüzlerinde müstehzi bir ifade oluyor. Müvekkiller kadın avukatları daha çok psikolog gibi kullanma eğilimindeyken, erkek avukatları profesyonel bir meslek elemanı olarak değerlendirme eğiliminde olabiliyor.”

Ardından İzmir Barosu’ndan henüz iki yıldır Avukatlık yapan Özge Adalı ile konuşuluyor. Adalı, “Mesleğe ilk başladığım zaman bir ofise iş görüşmesi için gittiğimde işveren bana yakın zamanda evlilik düşünüp düşünmediğimi sorduğunda yüzüne şaşkın bir ifadeyle bakmıştım” diyerek başlıyor söze ve şöyle devam ediyor:

“Bir açıklama yapma gereği duymuş olacak ki “yani şimdi kadınlar düğün hazırlığı için sık sık izin alıyor sonra da çocuk yapıyor izin alıyor” demişti. Aynı soruyu bekar erkeklere sorup sormadıklarını sorduğumda ise hiçbir cevap verememişti. Etek boyumuzun kısa olmaması gerektiği söyleniyor, bunun sebebi olarak da sanki iyi niyetlilermiş gibi adliyeye gittiğimizde rahatsız olacağımız söyleniyor. Çünkü neden? İcra dairelerinde dosya almak için merdivene çıkmamız gerekiyor. Sen benim etek boyumla uğraşacağına icra dairelerinin bu rezalet durumuyla uğraşsana! Avukatlar niye icra dairelerinde düşme tehlikesini göze alarak merdivenle en üst rafa tırmanmak zorunda kalıyor? Kadınların etek boyunu düşündüğün kadar bunu düşündün mü acaba?

Kadından ceza avukatı olmaz!

Cinsiyet ayrımcılığının mesleğin her alanında olduğunu ifade eden Adalı sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Kadından ceza avukatı olmayacağını iddia ederler mesela ‘işte karakola gideceksin hep erkek polisler, cezaevine gideceksin, bir sürü suçluyla muhatap olacaksın rahatsız ederler seni’ gibi laflar duyarız. Buradaki sorun benim kadın olmam mı yoksa onların pislik bakışlarıyla, iğrenç sözleriyle beni taciz etmeleri mi? Yani ben ceza avukatı olmayınca bu sorunlar hep çözülecek. Erkekler gönülleri istediğince kadınları taciz edebiliyorlar diye ben niye erkek meslektaşımdan daha az iş olanağına sahip olmak zorunda değilim”

Kadın avukatlar vitrin gibi kullanılıyor

6 yıldır avukatlık yapan Nuriye Alsancak ise yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: Adliyelerde cinsiyetçi davranışlara maruz kaldığımız gibi maalesef kendi meslektaşlarımız tarafından iş yerlerinde de bu davranışlar devam ediyor. Sanırım çalışma ortamında patronu veya erkek çalışma arkadaşı tarafından tacize uğramayan kadın avukat yoktur. Sekreter gibi kullanan, müvekkili açısından “vitrin” olarak kullanan ancak mesele işe gelince erkek avukat çalışanlara daha çok güvenen patron avukatlar oldukça sık. Müvekkilin tarafından tacize uğramak ve kadın avukat olduğun için daha az güvenilir olmak da işin başka boyutu.

Ayrımcılık her aşamada

Avukatların mesleklerini yaparken karşılaştıkları sorunların belki de çok küçük bir kısmı sayılabilecek tacizlerin, cinsiyetçi ifadelerin, yaklaşımların bir kısmı şu şekilde:

Kadından ceza avukatı olmaz

Duruşmalarda: Sözünüzü kısa tutun lütfen

İcra dairelerinde dosya alırken: ‘etekle merdiven çıkılmaz’

Benim alacaklarımı tahsil edemez

Karakolda, cezaevinde rahatsız ederler seni

‘Avukat hanım’ değil ‘kızım’

Kadın davalarını küçümseme, “marjinalleştirme”

Ne kadar ‘şık’ o kadar başarılı

Müvekkillere göre “psikolog”

İki soy isim çok fazla

Hakim düzeltir: “Bayanın” savunmasına ekleyecekleriniz?

"Genç kadın meslektaşlarımız ciddi oranda tacize uğrayabiliyor"

MOR Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü feminist avukat Özlem Özkan ise çok fazla kadına yönelik şiddet, taciz davası takip ediyor. Özkan, Kadın avukatların yaşadıklarının toplumda yargının geldiği noktadan ve genel olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden bağımsız düşünülemeyeceğini vurgulayarak özetle şunları söylüyor:

“Bizler mesleğimizi yaparken avukatlar olarak zaten uzun bir süredir yargı bağımsızlığının ortadan kaktığını düşünüyoruz. Bu nedenle “savunma hakkı” zaten çok uzunca süredir hukukun dışına itilmeye çalışılıyor. Mesleğimiz giderek itibarsızlaştırılıyor. Bu temel çerçeve içerisinde bir de kadın avukatlar olarak, toplumsal eşitsizliğin de sonuçlarını yaşıyoruz. İktidar ve güç bağlantısı daha çok erkeklerle kurulabildiği için, “kadın avukat benim alacağımı elde edemez” diye bir cümle duyulabiliyor mesela. Özellikle genç kadın meslektaşlarımız ciddi oranda tacize uğrayabiliyor ve mesleğini yaparken bunu ifşa etmekte zorlanabiliyor. Yaşadığımız son olayda da bu oldukça açığa çıkıyor, meslektaşımızın maruz kaldığı muamelenin bir “cinsel taciz” olduğunu bile söylemekten bile imtina ediyorlar.”

Yaşadığımız son olayda , hakimin fütursuzca cinsiyetçi bir dil kullanarak etek boyunun fotoğrafını çektirmek istemesi hem cinsel taciz hem de kişilik haklarına bir saldırı niteliğinde. Bu fütursuzluk ise “cezasızlık”tan geliyor. Yani bu tip suçlar yeterince ceza almıyor, hasır altı edilebiliyor.

"'Abartıyor' ilan ediliyoruz"

“Özellikle kadına yönelik şiddet davalarında da savunmanlık yaptığımızda “marjinal” olarak adlandırılıyoruz. Yaygınlığını ifade etmeye çalıştığımızda, kamuoyu yaratmak istediğimizde “abartıyor” ilan ediliyoruz. Cinsiyetçi dili dilekçelerde bile görüyoruz. Nafaka talep ettiğinizde, 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanunun yükümlülüklerini uygulatmak istediğinizde “hukuk etiğine de uymayan” cevaplar alabiliyoruz. Karşı taraftan “para peşinde” gibi yaftalarla dolu karşı dilekçeler görüyoruz. Her gün 4 kadından birinin şiddetle karşı karşıya kaldığı ülkede yasaların içleri boşalmasın diye biz de inatla bu cinsiyetçilikle mücadele ediyoruz.”