Milliyet'in bu konudaki haberi şöyle; “Son 20 yılda imzalanan 300 barış anlaşmasının yarısı çöktü, bunun başlıca nedenlerinden biri tamamiyle erkeklerin ellerine bırakılmalarıydı. Kadınlar savaşları önlüyor, yaralı toplumları iyileştiriyor. Bunu idrak ettiğimiz zaman küresel güvenliğe yeni bir perspektiften bakarız.” ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un çatışma önleme konusunda dünyanın en etkili danışmanlık kurumlarından biri olan Crisis Group’un 17 Aralık’ta düzenlediği ödül töreninde söylediği bu sözler, barış süreçlerinde kadınların yarattığı değişime işaret ediyor.Peki kadınlar kalıcı barış için neden bu kadar önemli? Öncelikle, kadınlar istikrarlı toplumların yaratılmasında büyük öneme sahipler. Dünya Bankası’nın bir araştırmasına göre, cinsiyet ayrımcılığı ile şiddet seviyesi ve insan hakları ihlalleri paralel olarak arttıyor. Cinsel şiddete maruz kalma, dul bırakılma, toplu tecavüz sonucu AIDS’e yakalanma, savaşlarda kadınlara karşı kullanılan acımasız silahların sadece birkaç örneği. Savaşın bedelini ödeyenler kadınlar olduğu için şiddetten arınmış bir geleceği en çok onlar istiyor. Dünyanın en yoksul insanlarının yüzde 70’i kadın. Bu orana dahil olanların büyük bir bölümü çatışma bölgelerinde yaşıyor. Yoksulluğu en iyi bilenler kadınlar olduğu için barış sürecinde bu soruna en iyi çözümü onlar bulabilir. Toplumda dışlananlar kadınlar olduğu için müzakere masasında hiç bir grubu unutmuyorlar.
“Masanın etrafında kadınlar olsaydı savaş olmazdı; kadınlar evlatlarını diğerlerinin evlatlarını öldürmesi için göndermeden önce uzunca düşünür”Bosna eski Başbakanı Haris Silajdzic
LİBERYA
Erkekleri barışa imza atana kadar odaya kilitlediler
Kadınların barış sürecindeki rolünün en büyük örnekleri arasında bu yıl Nobel Barış Ödülü’nü alan Liberya Devlet Başkanı Ellen Johnson Sirleaf ve barış eylemcisi Leyhmah Gbowee yer alıyor. 2001’de, 12 yıllık iç savaşın tükettiği Liberya’da Gbowee, Hıristiyanlar ve Müslümanların barış için beraber dua etmesini sağladı. Gbowee ve destekçileri, 200 bin kişinin canını alan şiddetin son bulması için her gün yürüyordu. İki yıl sonra barış görüşmeleri çıkmaza girdiğine Gbowee, müzakere salonunun etrafında 200 kadın ile birlikte çember oluşturarak tamamı erkek olan tarafları anlaşmayı imzalayana kadar içeriye kilitledi. İç savaşın bitmesiyle Sirleaf sürgünden döndü. 2005’te ülkenin ilk kadın başkanı seçilen Sirleaf, ülkeyi yeniden yapılandırmaya koyuldu.
“Kuşaklar boyunca kadınlar barış eğitmenleri olarak hizmet verdi. Duvarlar yerine köprüler inşa etmede yararlı oldukları kanıtlandı”BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan
KUZEY İRLANDA
Erkek egemen siyasete girdip barışı sağladılar
1970’lerde Kuzey İrlanda’yı İngiltere’den ayırmayı amaçlayan IRA örgütünün saldırılarıyla başlayan çatışma 30’uncu yılına yaklaşırken ölü sayısı 3 bin 600, siyasi tutuklu sayısı ise 20 bindi. 1994’te IRA’nın ateşkesi ile başlayan barış sürecinde 1996’da önemli bir dönemece gelindi. Barış görüşmelerini yürütecek komisyonu oluşturmak için Kuzey İrlanda’da seçim yapılmasına ve ilk 10’a giren partilerin müzakerecileri belirlemesine karar verildi. ‘Maço’ geleneğinin hakim olduğu Kuzey İrlanda siyasi partilerinde kendilerine yer bulamayan kadınlar, seçime 6 hafta kala bir araya gelerek ‘Kuzey İrlanda Kadınları Koalisyonu’ adıyla kendi pertilerini kurdu. Liderleri Monica McWilliams, politikacıların cinsiyetçi hakaretlerine maruz kalıyordu. Buna rağmen ilk 10 parti arasına girdiler. Görüşmeler sırasında IRA’nın ateşkesi bozması ile siyasi kanadı Sinn Fein masadan atıldı. Kadınlar Koalisyonu ise Sinn Fein üyeleri ile buluşmaya devam etti. Kadınlar, teröristlerle konuşmakla suçlandı. Ancak Eylül 1997’de ateşkes yeniden sağlandı, Sinn Fein masaya döndü. Tüm partiler, 1998’de barış anlaşması imzalandığında kadınların çabalarının sonuç verdiğini kabul etti. Başmüzakereci George Mitchell, “Kadınlar Koalisyonu olmasaydı birleştirilmiş eğitim, evler, çocuklar da olmazdı” dedi.