Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan, 5 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlarda şüpheliler ile savcılık arasında pazarlık ile cezanın 1 yıla indirilmesi, ertelenmesi, para cezasına çevrilmesi ya da kamu hizmeti gibi yaptırımlar uygulanmasını öngören yasa tasarısına, Eşitlik İzleme Kadın Grubu’ndan (EŞİTİZ), 'kadına karşı işlenen suçların, suç olmaktan çıkarıldığı' gerekçesiyle tepki geldi.
EŞİTİZ tarafından yapılan basın açıklamasında tasarıya ilişkin; "Kadınlara karşı suçların, suç olmaktan çıkarılması, “pazarlık”, “arabuluculuk/uzlaştırma”, “erteleme”, “paraya çevirme”, “ön ödeme” ile geçiştirilmesi kabul edilemez" denildi.
Kanun taslağı kapsamına; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, nefret ve ayırımcılık, Cumhurbaşkanına hakaret gibi pek çok suçun yanı sıra; sarkıntılık, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz gibi cinsel saldırı suçları gibi kadına şiddete yönelik suçlar da giriyordu.
Tasarı, bu suçları işleyenlerin “pazarlık usulü”ne tabi tutularak, pazarlık konusunda mağdurun onayının alınmamasını da öngörüyordu. Ayrıca yasa tasarısında üst sınırı 3 ay olan “ön ödeme” sınırı, 2 yıla çıkartılarak, her gün için 20 TL üzerinden bulunacak miktarı ödeyenlere dava açılmaması belirtilmişti.
EŞİTİZ, “Kadınların tüm itirazlarına rağmen, TCK’da 2014 yılında yapılan değişiklik ile cinsel suçlarda “sarkıntılık” kavramının geri getirildiğini ve kimi cinsel suçlarda 5-10 yıl arası olan cezanın; 2-5 yıla indirildiği"ni savundu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Böylece kadınlara ve çocuklara karşı cinsel suçlarda bir 'gizli af' getirildi. Şimdi bir yıl sonra, 2015’te bir adım daha ileri gidilmekte ve bu suçlarda uzlaştırma/parasallaştırma ile ikinci bir büyük af ve suç olmaktan çıkarma operasyonu yapılmaktadır! Oysa ki, kadına karşı şiddetle ilgili 6284 sayılı yasa ve 1 Ağustos 2014 tarihinde Türkiye’de yürürlüğe giren, Avrupa Konseyi Ev İçi Şiddet ve Kadın Yönelik Her Türlü Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşme’nin (İstanbul Sözleşmesi) 3. maddesi gereğince ‘Kadınlara yönelik şiddet, ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir ve bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi’dir.”
Yasa tasarısının, Türkiye’nin de imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’ne de aykırı olduğunun belirtildiği basın açıklamasında, “Türkiye kadın ve LGBTİ hareketini dışlayarak hazırlanan hiçbir yasayı kabul etmeyecekleri” ifade edildi.
EŞİTİZ tarafından tasarıyı kabul etmeme gerekçeleri şöyle sıralandı:
“Kadın-erkek, ülkedeki tüm yurttaşların hayatlarını yakından ilgilendiren konularda siyasi iktidarlar, tek başlarına hiçbir konuyu belirleyememelidirler.
2005 TCK’sı ve devamında getirilen sistem, suç ve ceza adaletinde ciddi sorunlar yaratmıştır. Kadın/erkek bireye karşı işlenen tüm “hafif” sayılan suçlar, hükmün açıklanmasının ertelenmesi, paraya çevrilmesi, olmadı takdir/iyi hal indirimi ile neredeyse “cezasız” bırakılmıştır.
Getirilmek istenen bu yeni ceza sistemi ile bir adım daha ilerlemek ve adeta bireylere karşı suçlar, suç olmaktan çıkartılmak istenmektedir. Ayrıca hukuk sistemine sokulan ve adeta iktidarca atanan “arabulucular/uzlaştırmacılar” kategorisi ile yargı daha da ‘özelleştirilmektedir’”