Kadına yönelik şiddet çok boyutlu

Kadına yönelik şiddet çok boyutlu

Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararıyla ilan edilen 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü", 1960‘da Dominik Cumhuriyeti'nde meydana gelen acı bir olaya dayanıyor. Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo, ülkesinde iki tehlike olarak kilise ve Mirabal Kardeşler'i işaret ediyor. Üç kız kardeşin hedef seçilme nedeni ise diktatöre karşı yürüttükleri mücadele. Trujillo'nun yaptığı bu hedef göstermenin ardından Mirabal Kardeşler tecavüz edilerek vahşice öldürülüyor. 1981'de Latin Amerika ve Karayipler'deki feministlerin düzenlediği bir buluşmada bu kara gün "Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü" ilan ediliyor. 1999'da Birleşmiş Milletler yine bu yönde uluslararası bir karar alıyor.

‘En çok psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalıyorlar’

25 Kasım'da dünya kadınları, bu üç kadının kaderinden yola çıkarak, şiddete uğrayan tüm kadınların kaderlerine dikkat çekmeye çalışıyor. İstatistikler dünya genelinde her üç kadından birinin şiddete maruz kaldığını ortaya koyuyor. Az gelişmiş ülkelerde her iki kadından biri şiddete uğrarken, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde ise her dört kadından biri şiddet mağduru oluyor. Berlin'de hizmet veren "Kadınlar için Acil Yardım Hattı BIG"in proje koordinatörlerinden Claudia Schimmel ise, kadına yönelik şiddetin sadece fiziksel olmadığına işaret ederek, sosyal ve psikolojik şiddet mağdurlarının çoğu zaman hesaba katılmadığını aktarıyor.

"Kadınlar daha çok psikolojik şiddete uğruyorlar. Pek çoğu ekonomik şiddet diye tabir ettiğimiz bir şiddetle karşı karşıya kalıyor. Yani geliri olmayan ya da geliri eşi veya yakınları tarafından ipotek altında tutulan kadınlardan bahsediyorum. Bu kadınlar harcadıkları her kuruşun hesabını vermek durumunda bırakılıyorlar, kendi hayatları üzerindeki kontrollerini yavaş yavaş yitirip eşlerine bağımlı hale getiriliyorlar" diyen Schimmel sözlerini şöyle sürdürüyor: " Bu kadınlar, ağır travmalar yaşayana kadar genelde şiddete uğradıklarını fark edemiyorlar. O yüzden bu yönde şiddet yaşayan kadınlar ya kayıtlara yansımıyor ya da dolaylı şekillerde yansıyor. Ayrıca şunun da altını çizmek isterim, fiziksel şiddete maruz kalan her kadın beraberinde psikolojik şiddete de uğramış demektir. O yüzden bizi hangi gerekçelerle ararsa arasınlar, bize başvuran her kadını psikolojik şiddete uğramış kabul ediyoruz."

‘Türkiye'de toplumsal dönüşüme ihtiyaç var'

"Kadınlar için Acil Yardım Hattı BIG"in bir diğer proje koordinatörü olan Emsal Kılıç dünyanın farklı yerlerindeki kadın örgütleriyle dayanışma içinde olduklarını belirterek, Türkiye'den de BIG acil yardım hattını incelemek üzere delegasyonların geldiğini ifade ediyor. Kılıç, Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadelede yol katedebilmek için toplumsal yaklaşımda ve devletin sunduğu hizmetlerde bir dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Emsal Kılıç: "Türkiye'de 1998'den beri ‘Şiddet Yasası' var. Almanya'da yasa 2002'de yürürlüğe girmiş. Ve Almanya'da şiddet gören kadınlar bu yasadan yararlanarak aile mahkemesine gidebiliyorlar. Türkiye'de ise söz konusu yasadan yararlanma son derece düşük. Bunun nedeni bana göre eğitimdeki eksikler " diyor. Kılıç ayrıca Türkiye'de büyük şehirlerde kendi parasını kazanan kadın sayısı yüzde 16'larda kaldığı belirterek bir sosyal baz olmadığı müddetçe Türkiye'nin Almanya ile ya da Avrupa ile aynı konuma gelmesinin zor olduğunu savunuyor

‘Erken evlilik insan hakları ihlalidir'

Kadın Hakları Örgütü 'Terre des Femmes'in yönetim kurulu üyesi Dr. Necla Kelek, kadına yönelik şiddetin çok boyutlu olduğunu belirterek, bu yıl erken evliliklerle ilgili projelere ağırlık verdiklerini ifade ediyor. Bunun kadının yaşamının tamamına zarar veren bir insan hakları ihlali olduğunu vurgulayan Necla Kelek, Almanya'da yasaların erken evliliği yasakladığını ancak resmi olmayan birlikteliklerde yasal açıklar bulunduğunu söylüyor. Bu doğrultuda projeler yürüttüklerini aktaran uzman Türkiye ile de ortak çalışmalar yaptıklarını şu sözlerle anlatıyor:

"Türkiye'de bu konuda çalışan çok sayıda kadın örgütü var. Bunlar arasında Van'da bulunan Yaka-Kop adlı kadın örgütü ile ortak çalışmalarımız oldu. Yaka-Kop bu sene ve geçtiğimiz sene bölgede kız çocuklarının erken evlendirilmesini önlemek için çok sayıda projeyi hayata geçirdi. En ücra dağ köylerine giderek buradaki kız çocuklarının korunmasına ve aydınlanmasına yönelik çalışmalar yaptı. Biz de bu çalışmaları destekledik. "

Türkiye'de de erken evliliğin yasak olduğunu belirten Necla Kelek, sorunun bu yasaların hayata geçmesinde yattığını kaydediyor. Kelek, "Bize düşen elbette Türkiye'ye dışarıdan müdahale etmek değildir. Fakat bu konuda mücadele eden kadınları maddi-manevi destekliyoruz, onları koruyoruz, onlarla birlikte ortak çalışmalar yürütüyoruz" diyor.