Kadınlar en asgaride nasıl yaşıyor?

Kadınlar en asgaride nasıl yaşıyor?

Çalışma ve yaşam koşulları açısından en temel göstergelerden biri olan asgari ücret, bugünlerde tüm işçi ve emekçilerin, ücretli çalışanların ve ailelerinin gündeminde. İşçi ve emekçilerin belini büken hayat pahalılığında elbette en çok tartışılan şey de asgari ücrete ne kadar zam geleceği oluyor. Peki, bir aile açlık sınırına bile ulaşamayan bir asgari ücretle nasıl geçiniyor; kadınlar, en asgaride yaşamayı ve yaşatmayı nasıl beceriyor?

İstanbul'da yaşayan ve eşi asgari ücretin biraz üzerinde maaş alan Sevil Hanım, “Kendimizden kısıyoruz hep. İstediğimiz gibi yiyip giyinemiyoruz. Çocuklara sürekli şunu alma, bunu alma diyoruz. Onlar da bunalıma giriyor artık. Hele çocuklar okuyorsa masraf daha da artıyor. Çocuklarının istediğini alamayınca anne baba olarak kendini suçlu hissediyorsun. Kısmakla geçiyor günümüz.” diyor.

Evrenselden Elif Ekin Saltık'ın, "İşsizliğin arttığı, koşullar ne olursa olsun çalışmak zorunda kalan kadınların güvencesiz işlere yöneldiği bir dönemde tencereler nasıl kaynıyor?, Yoksulluğun derin yükü altında ezilen kadınlar, en asgaride yaşamayı ve yaşatmayı nasıl beceriyor?" sorularını kadınlara sordu. İstanbul’un iki yakasından Gazi ve Esenyalı Mahallelerinde yaşayan kadınların, Saltık'a verdiği yanıtlar şöyle:

"Çalışmadım ama evde çalıştım"

Gazi Mahallesi 8 Evler’de bir apartmana girip merdivenlerden aşağı iniyoruz. Kapıyı liseli bir genç açıyor. Sonra Mürşide Baş geliyor ve bizi içeri davet ediyor. Evin salonuna geçip oturuyoruz. Arkadaşım Leyla, Evrensel gazetesinden geldiğimi söylüyor. Mürşide abla “Yıllar önce Hayat televizyonunda Ekmek ve Gül programına katılmıştım, oğlum askerde şehit olmuştu, ama biz şüpheli ölüm olduğunu düşünüyorduk” diyor. O sıra karşı komşusu Sevil Toptaş giriyor içeri.

Dört çocuğu varmış Mürşide ablanın. “İşte biri şehit oldu. İki oğlum bir kızım daha var. Oğullarım çalışıyor, kızım ise lisede okuyor” diye anlatıyor. Oğullarının çalıştığının anca kendi borçlarına gittiğini belirtiyor. Kızı lise birinci sınıf öğrencisi, önce servise verip sonra almak durumunda kalmışlar. “160 lira çok geldi, ödeyemedik” diyor. Eşi elektrik işi yapıyormuş, onu da iki ay önce işten çıkarmışlar, iş arıyor. Evini geçindiremediğini, çocuklarının da kendi ihtiyaçlarından dolayı çok katkı sunamadığını söylüyor. İşten çıkardıkları zaman eşine 3 bin lira para vermişler; iki aydır o parayla kıt kanaat geçindiklerini anlatıyor.

“Sen daha önce hiç çalıştın mı?” diye sorduğumda “Eskiden evde boncuk işliyordum. Çuval çuval eve getiriyor, işliyor, sabah da götürüyordum. Artık kolum ağrıyor, yapamıyorum. Çalışmadım ama evde çalıştım” diye yanıtlıyor. Boncuk işlemiş, çizim yapmış Mürşide abla, çocukları daha çok küçükken. “Gecem gündüzüm belirsizdi. Şimdi ise iğneyi bile takamıyorum gözlüksüz inan” diye anlatıyor halini.

"Kendimizden kısıyoruz hep"

Sevil ise eşinin asgari ücretin biraz üzerinde aldığını söylüyor. İki çocukları var. “Nasıl yettiriyorsunuz maaşı?” diye sorunca, “Bir sürü şeylerden kısa kısa yettirmeye çalışıyoruz” diyor, “Kendimizden kısıyoruz hep. İstediğimiz gibi yiyip giyinemiyoruz. Çocuklara sürekli şunu alma, bunu alma diyoruz. Onlar da bunalıma giriyor artık. Hele çocuklar okuyorsa masraf daha da artıyor. Çocuklarının istediğini alamayınca anne baba olarak kendini suçlu hissediyorsun. Kısmakla geçiyor günümüz.”

Asgari ücretin ne kadar olmasını istediğini sorduğumda ise “İki, iki buçuk lira olsa bile yine de kısmak durumunda kalırız, ama daha iyi olur. En azından biraz daha az düşünürüz ne yapacağız diye” diyor Sevil. Mürşide abla da onaylıyor Sevil’i.

DİSK asgari ücret 2 bin TL olmalı demişti: