Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu öncülüğünde Kadıköy İskele Meydanı’nda bir araya gelen kadınlar, “2023’te kadınların isyanı değiştirecek” diyerek basın açıklaması yaptı. Platform adına basın açıklamasını okuyan Cemile Baklacı, “Hakkını arayanların yargılandığı, şiddet faillerinin cezasızlıkla ödüllendirildiği bir sene daha geçti. Son 3 senedir İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğimizi söyledik. Failleri aklayan erkek adalet karşısında gerçek adalet sağlanana kadar duruşma salonlarını da sokakları da meydanları da terk etmiyoruz” diye konuştu.
İstanbul Kadıköy’de Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun çağrısıyla bugün bir araya gelen kadınlar, “2023’te kadınların isyanı değiştirecek” diyerek eylem yaptı. Kadınlar, kendilerinin hazırladıkları pankartları eylem alanına dikerek birleştirdi. “Hayatımız bizim, kutsal aileniz sizin olsun”, “Erkek şiddetine karşı kadınlar birlikte güçlü”, “Emeğimizi sömüren sermayeye, devlete, erkeğe isyan”, “Ayrımcı Anayasa değişikliğine tartışmasız hayır”, “Diyanet, cemaat, tarikat hayatımızdan elinizi çekin”, “Kürtaj haktır”, “Çocuk istismarını aklama”, “Barış istiyoruz”, “Erkek öldürüyor, devlet faili koruyor”, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz”, “LGBTİ artıyız, varız” yazan pankartları birleştiren kadınlar, “Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa” sloganı attı.
Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu adına basın açıklaması okuyan Cemile Baklacı, şunları söyledi:
“Neredeyse her sene nafaka hakkımız gasp edilmeye çalışıldı, mücadelemizle engelledik. Her 8 Mart’ta olduğu gibi şehir şehir, feminist bir dünya kurmak için sokaklara döküldük. Hakkını arayanların yargılandığı, şiddet faillerinin cezasızlıkla ödüllendirildiği bir sene daha geçti ama biz kadınlar ve LGBTİ artılar içerideki arkadaşlarımızla dayanışmamızın duvarları aşması için, hapishanelerdeki erkek devlet şiddetinin, hak ihlallerinin son bulması için çabaladık, şiddet failleri ve suç ortaklarını ifşa etmekten, sokaklarda adalet talep etmekten vazgeçmedik.
Pınar Gültekin’in, Şule Çet’in, öldürülen tüm kadınların sorumlularını biliyoruz. Erkek şiddetinin hesabını sorduk, soruyoruz. Son 3 senedir İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğimizi söyledik, bu mücadelemiz bu sene Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlar ve LGBTİ artılarla mahkeme salonlarında da devam etti. Failleri aklayan erkek adalet karşısında gerçek adalet sağlanana kadar duruşma salonlarını da sokakları da meydanları da terk etmedik, etmiyoruz.
İktidar; kadınlara, çocuklara şiddet uygulayanları cezasızlıkla kollarken Onur yürüyüşlerine saldırmak isteyenlere sokakları gösterdi, RTÜK aracılığıyla LGBTİ artı düşmanlığı resmi kanallarla yaygınlaştırılmak istendi. İnat ve isyan galip geldi. Tüm yasaklara rağmen cinselliğimizden, arzularımızdan, sokaklarda olmaktan vazgeçmedik. Her yanı saran nefrete karşı Onur Yürüyüş’ünde beraberdik, eylemlerde kol kolaydık. Erkek adalet yargı ile iktidarın talimatlarıyla hukuksuzca tutulan Şebnem Korur Fincancı, Mücella Yapıcı ve nice yol arkadaşlarımızı alana dek bitmeyecek bu isyan, mücadelemiz artarak devam edecek. Erkek şiddeti, taciz, tecavüz cezasızlıkla ödüllendirilirken, infaz yasalarıyla failler salıverilirken, 6284 tedbirleri uygulanmazken, erkek yargı failleri değil katledilen Hatice Kaçmaz’ı ve diğer kadınları sorgularken, erkek şiddetine direnen, kendi adaletini arayan, hayatını savunan kadınlar yıllardır hapsediliyor”
Basın açıklaması okunduğu esnada, TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı için de seslerini yükselten kadınlar, “Şebnem Korur Fincancı yalnız değildir” diye slogan attı.
Basın açıklamasını platform adına okuyan Sarya Arin ise şöyle konuştu:
“Diyanet’e, savaşa ayrılan bütçe milyonları bulurken kadınlara ve çocuklara bu bütçeden yoksulluk kaldı. Bütün bir yıl gitgide derinleşen yoksulluğa, ucuz işgücü olmaya, ev içerisinde bitmek bilmeyen, ülkedeki kriz yüzünden her geçen gün daha da üstümüze yıkılan karşılıksız ev işi ve bakım yüküne, esnek ve güvencesiz çalışmaya, sonu gelmeyen zamlara, hayatımızı dar eden barınma krizine tahammülümüz bitti.
Son zamanlarda önümüze gelen anayasa değişikliği teklifi, yine şiddet ve istismar dolu aileleri koruyan, heteronormativiteyi dayatan ve LGBTİ artılara yönelik nefreti meşrulaştıran, kadınları dindar-dindar olmayan diye ayrıştıran, dini referanslarla yapılan ayrımcı bir tekliftir ve sonuçları bakımından eşitliği değil, ayrımcılığı anayasal güvence altına almaktan başka bir şey değildir.
Tüm saldırılara sokaklarda cevap veren kadınlar, 2023’e isyanı büyüterek geliyor. 2023, öyle sıradan bir yıl da değil. Seçimlere doğru giderken AKP-MHP iktidarının ve tek adamın aynı eşitsizlik, aynı sömürü ve şiddetle iktidarını bir kez daha inşa etmesine ne pahasına olursa olsun engel olacağımız yıl. Hayatlarımızın ve haklarımızın seçim masalarında pazarlık konusu haline getirilmesine; yoksulluk, adaletsizlik, eşitsizlikten bıkıp usanmış insanların öfkesini bastırmak için şiddetin dozunun her geçen gün artırılmasına, isyanımızın ve öfkemizin karşısına diktiğiniz cezasızlıkla ödüllendirilmiş erkek şiddetine ve polis şiddetine ne pahasına olursa olsun hep aynı yanıtı vereceğimiz bir yıl.
Çocuk istismarının meşrulaştırılması karşısında her çocuğun güvende, kendi kimliğiyle özgürce yaşayabileceği toplum istiyoruz. Biz kadınlar, şimdiye kadar sokaklarda isyanla, mücadeleyle kazandığımız haklarımızı alacağımız bir yıla adım atıyoruz. Bu yıl, bir kişi daha eksilmediğimiz, serbest bıraktığınız tüm katillerin ve meşrulaştırdığınız erkek şiddetinin hesabını verdiğiniz bir yıl olacak. Bu yıl, İstanbul Sözleşmesi’nin bir seçim vaadinden fazlası olması için mücadele edeceğimiz bir yıl olacak” (ANKA)