T24 - Anayasa değişikliğinin onaylanmasının ardından tüm gözler HSYK’ya çevrildi. Tartışılan kurumun Başkanvekili Kadir Özbek, "Yargı kaybetti ama bağımsızlığını kaybettiğini söyleyebiliriz. Yargı, bir spor müsabakasında mücadele eden biri gibi değerlendirilmemeli. Yargı, verdiği hizmetler itibariyle sahip olması gereken bağımsızlığından bir takım şeyleri kaybetti" dedi . Özbek, 12 Eylül darbesini yapanların yargılanması konusunda ise hükümetin topu yargıya atabileceğini söyledi.
HSYK Başkanvekili Özbek referandum sonrasında Vatan gazetesinden Deniz Güçer'in sorularını yanıtladı. Güçer'in "Top inşallah yargıya kalmaz" başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2010) yazısı şöyle:
* 13 Eylül’de “Dünden daha gerideyiz” dediniz ve eleştirildiniz?
Bugüne kadar zaman zaman kendimizi savunma adına, bizimle ilgili yapılmak istenen bazı düzenlemelere karşı tepkilerimizi basın aracılığıyla kamuoyuyla paylaştık. Kamuoyunu, teknik olarak ilgi alanlarına girmediğinden bilemeyecekleri düzenlemelere karşı uyarmaya çalıştık. Bugün ise bizim kabul etmediğimiz bir sistemin gerçekleştiği noktadayız. Üye sayısının artırılması ama Adalet Bakanı ve müsteşarın kuruldan çıkarılması gerektiğini söyledik. Kişisel olarak ben, Yargıtay ve Danıştay Başkanları da yıllardan beri hep bunu dile getirmiştir. 2002 - 2007 arasındaki tüm AB istişare ve ilerleme raporlarında da bu vardır. Biz bunları savunurken, Adalet Bakanlığı’nın etkinliğinin, bağlantılarının daha da fazlalaştırıldığı bir Kurul’da demokrasi, bağımsızlık ve kuvvetler ayrılığı açısından ilerde olduğumuzu söyleme imkanına sahip değildik. Bu ifadeyi o nedenle kullandım.
* Ama AB bir yandan da “Evet” telkininde bulundu? AB’nin önerileri ve raporlarında, cumhurbaşkanının kurula üye seçmesinin de sakıncalı olduğu belirtiliyordu. AB’nin bu söylemini değerlendirirken ne zaman, kimin, nerede ve hangi koşullar altında söylediğine de bakmak lazım. Raporlarında ve bizle yaptıkları toplantılarda AB temsilcileri o şekilde söylemiyorlardı.
* Tersini mi savunuyorlardı? Örnek vereyim; İtalya’da katıldığımız bir toplantıda yüksek kurulun başkanvekili ve üyeleri, “Bakan ve müsteşarın kurulda ne işi var? Bizde kurul başkanı cumhurbaşkanıdır ve o da semboliktir” dediler. Adalet Bakanlığı yetkilileri de yanımızdayken bunu bize söylediler. Ama İtalya hep bize örnek gösterilmeye çalışıldı.
* “Asker ve yargı kaybetti”, “Halk yönetim el koydu” başlıkları atıldı. Yargı kaybetti mi? Evet. Yargı kaybetti ama bağımsızlığını kaybettiğini söyleyebiliriz. Yargı, bir spor müsabakasında mücadele eden biri gibi değerlendirilmemeli. Yargı, verdiği hizmetler itibariyle sahip olması gereken bağımsızlığından bir takım şeyleri kaybetti. Bunlar nedir, uygulamada göreceğiz. Umuyorum hükümet yargı bağımsızlığı konusunda bugüne kadar dile getirilen endişeleri hassasiyetle karşılar. Yapacağı düzenlemeler ve uygulamalarda -ilerde kendisine de lazım olacak- tüm halk için ekmek, su, oksijen kadar gerekli olan adaletin, gerçekleşmesini engelleyecek nitelikte uygulamalara geçmez.
* Başbakan referandum sonrası konuşmasında “İncittiklerinden” özür diledi. Siz de onlar arasındasınız galiba? Sanıyorum o mesaj bize yönelik değildi. Daha ziyade siyasi bir konuşmaydı. Dolayısıyla bir şey söylemeyeceğim. Ama çok incindik. Ne cüppelerimizi çıkartma durumundaydık, ne bu günleri yaşamak zorundaydık. Yine de bir yargıç ciddiyeti içinde ama taviz vermeden öncelikle meslektaşlarımıza, tüm teşkilattaki arkadaşlarımıza bir takım şeyleri ifade etmeye çalıştık. Gerçek dışı hiçbir şey söylemedik. Sonuçta bugün milletin iradesiyle ortaya çıkmış bir noktaya geldik.
* 12 Eylül darbecileri sizce yargılanabilir mi? Bu Anayasa ve Ceza Hukukçuları arasında tartışılması gereken bir konu. Bilemiyorum ama yargılanacaksa 30 sene beklememek lazımdı. Ama inşallah sıkça yapıldığı gibi, “Biz yaptık da bakın yargı böyle karar verdi” gibi topu yargıya atma durumu olmaz.
* HSYK’da yeni döneme bir aylık bir süre var. Ama iki günde adaylar nedeniyle kıyamet koptu? Eleştirilerimizde biz zaten bakanlığın etkisinin ve bağlantı noktasının olmaması gerektiğini söylemiştik. Şimdi bir ayda seçim olacak ve kurul göreve başlayacak. Böyle köklü ve önemli bir sistem değişikliğinde bir ay nasıl bir süredir? Sürede neden bu kadar kıskançlıkla kesinti yapıldı? Hiçbir seçim döneminde böyle kısa bir süre uygulaması yapılmamıştır. Bu bile objektif davranılmadığını gösterir. Ayrıca yargı teşkilatındaki küçük birimlerde, yani az sayıda hakim ve savcıların görev yaptıkları yerlerde yapılacak sayımlar, orada kullanılan oyların sahiplerinin tahmin ve buna göre çeşitli tavırlara muhatap olma sakıncasını da taşımaktadır.
* Hakimler ne anlatıp “Beni seçin” diyecekler? Karışık görünüyor... Genç arkadaşlarımızın yerine kendimi koyuyorum, ‘Ne yapardım’ diyorum. Önce karar vereceksiniz, sonra kendinizi tanıtacaksınız. Ama propaganda yasağı da var. Nasıl olacak bu? Oy verecek arkadaşlarımız adayı nasıl tanıyacaklar? İsme veya birilerinin kulağına fısıldamasıyla mı oy kullanacaklar? Normal bir seçim sistemi değil.
Keşke HSYK toplantıları canlı yayında izlenebilse * Sizden torpil isteyenlerle ilgili bir takım isimler ortaya atıldı. Kim olduklarını açıklayacak mısınız? Bana güvenerek bir takım kişilerle ilgili refere oldular. Kendilerinin rıza ve talepleri olmaksızın açıklamanın yakışık almayacağını düşünüyorum. Bu ülkenin gerçeği. Acaba bakanlıktaki tetkik hakimlerinden, bakanlara kadar refere olma durumu yok mu? Her yerde var. Aksini söylemek yalandır.
* Herkes torpil istiyor yani? Ben bunu torpil olarak değerlendirmiyorum, yanlış bir tabir. Torpilde muhakkak surette, “Bu böyle olsun” iradesinin yansıması söz konusudur. Bu ise öyle değil, “Ben bu kişiye güveniyorum. Durumunu değerlendirir misiniz?” anlamındadır. Ama karar verecek kuruldur, öyle de oldu.
* “Torpil olmadı” diyorsunuz? Keşke imkan olabilseydi de Meclis çalışmalarında olduğu gibi Kurul toplantıları da kamera ile yansıtılabilseydi. Kendi içimizde de nasıl tartışmalar, değerlendirmeler yapıldığını kamuoyu görseydi, çok daha iyi anlardı. Bizim dönemimizde HSYK’da hiçbir grubun, kişinin çalışmalara etkisi olmamıştır. Vicdanlarımızı bir tarafa koyup, bir hakim veya savcı arkadaşımızın aleyhine-lehine uygulama yapmamız söz konusu olamaz. Arkadaşlarım çeşitli sıkıntılarla mesleklerini sürdürüyorlar. Tüm hakim ve savcılar özel yaşamlarında dahi “Mesleğime zarar gelmesin” endişesini taşırlar.
* HSYK toplantılarında ‘İçerde kavga var’ havası çıkıyor. Neler yaşanıyor çok merak ediyorum? Dışarıdaki bir takım sıkıntıların içeriye yansımadığını söylemek yanlış olur. Ama belli yaşa ulaşmış, nezaket kurallarına uymak zorunda olan insanlarız. O bağlamda kesinlikle bunun dışına çıkıldığını söylemek mümkün değil.
* Birbirinize karşı naziksiniz yani? Evet ama zaman zaman Meclis’tekine benzer tartışma ortamlar da oluyor.
* Kavga mı çıkıyor? Kavga değil de, sözlü olarak. Zaman zaman yaşadık.
Daha yapacaklarım var
HSYK’ya yeniden aday olup olmamak konusunda henüz karar vermedim. “İstifa edecek misiniz” diye soranlar da var. Ama bizim bitirmemiz gereken görevler var. Kitap yazıp yazmama konusunda da karar vermedim. Ama imkanım olursa yaşadıklarımı paylaşmak isterim.