7 yıl önceki sosyal medya paylaşımları nedeniyle 17 yıla kadar hapis cezası ile yargılanan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 18 Temmuz günü ikinci kez h3kim karşısına çıkacak. Bu davayı 'düşünce ve fikir özgürlüğü gaspı' olarak niteleyen Kaftancıoğlu “2012-2013’te yazdıklarıma bakınca çözüm sürecinin olduğu, siyasetçilerin farklı söylem ve eleştirilerde bulunduğu bir ortam. Eğer 7 yıl sonra benim o dönemde kurduğum bir cümleyi alıp beni 17 yıl gibi bir ceza ile yargılanıyorsanız o dönemin siyasetçilerinin 40-50 yılla yargılanması gerek. Davaya dair söylenecek tek şey var:’ İstanbul’da seçim kazanmış bir örgütün başkanını cezalandırma davası.’ 7 yıl önce yazdıklarımın suç olduğu İstanbul kaybedilince mi akıllarına geldi?” dedi.
“Cumhurbaşkanına hakaret, Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılama, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla hakkında dava açılan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu Sözcü gazetesine konuştu. 18 Temmuz günü hâkim karşısına çıkacak olan Kaftancıoğlu savunmasının temelinin; Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüğünün bir suç teşkil etmediği üzerine kurulu olacağını belirtti.
Kaftancıoğlu “Benim de İstanbul il başkanı olarak bu başarıda karınca kararınca katkımın olması nedeniyle hedef haline getirildim. Hem de il başkanı olduğum bir gün sonra çok yoğun bir saldırıya maruz kaldım. Yalan yanlış söylemediğim şeyler, olmadığım görsellerle saldırıya maruz kaldım. Aslında o güden bugünlerin taşlarının döşendiğini düşünüyorum” dedi. Bu davanın sadece “Canan Kaftancıoğlu davası” olmadığının altını çizen Kaftancıoğlu “Bu dava; İstanbul'un kazanılmasına katkı koymuş CHP İstanbul İl Başkanı'nı cezalandırma davası. Düşüncelerini özgürce söyleyen birinin davası ve aynı şekilde mağdur olmuş binlerce kişinin davası” değerlendirmesinde bulundu.
Kadın olmasının maruz kaldığı saldırıların şiddetini arttırdığını söyleyen Kaftancıoğlu “Erkek olsaydım da bu politik ideolojik çizgide mücadele verdiğim için aynı şeyler başıma gelirdi. Ama kadın olduğum için daha fazla şeyle karşılaştığıma katılıyorum. Tarih boyunca bütün erkek egemen bakışa sahip iktidarlar sadece bugünün iktidarını kast ederek söylemiyorum tarih boyunca kadınlardan korkmuşlardır. Çünkü kadınların olaylara bakışı, olaylar karşısında duruşu, olayların çözümüne yaklaşımı erkek iktidarların sonu olduğu için bana yapılan saldırılar daha fazla oldu. Kadına saldırmak çok kolay erkek egemen iktidarlarda. Kadına saldırmanın araçları ellerinde çok var. Kadın olmam saldırıların dozu ve şiddetinin fazla olmasında etkili oldu” diye konuştu.
Kaftancıoğlu cezaevine girmekten korkup korkmadığıyla ilgili sorumuzu da “Bir insanın korkması için bir kere yaptıkları ve söyledikleri ile ilgili endişesinin olması gerek. Ben vatandaşa; hem bir kadın hem bir hekim hem bir siyasetçi olarak yalan söylememişsem, halkın haklarını gasp edecek bir eylem ve söylemde bulunmamışsam, hukuk kurallarına uymuş isem bundan sonra da mücadelemi bu zeminde vereceksem eğer niye endişeleneyim? Korkması gereken ben değilim. İnsanları fiziksel olarak hapsederek özgürlüklerinden mahrum edilmeyeceğine inanıyorum. Çünkü özgürlük fiziksel hapsin ötesinde bir durumdur. Düşünme özgürlüğünü kimse engelleyemez. Tecritler farklı şekilde değerlendirilebilir. Elbette özgürlüğüme düşkünüm ama benim anladığım özgürlük dört duvar arasında sıkışmanın ötesinde bir durum” diye yanıtladı.
'Terör örgütü propagandası yapmakla' suçlanmasına da tepki gösteren Kaftancıoğlu şunları söyledi:
“Ben hayatım boyunca şiddeti, nefret söylemini, terörizmi hayatımın her aşamasında reddetmiş ve şiddetsiz bir toplum için insanların ölmek yerine yaşamasını sağlayan bir anlayış için mücadele ettim. Ben şiddetsiz bir toplum için siyaset yapıyorum. Benim terörist olmam mümkün olmadığı gibi hayatım boyunca her türlü teröre karşı durmuş biriyim.
Bu suçlamanın tek nedeni ağır cezada yargılanmam için araç yapmak. 2013'te Paris'te üç kadının infaz edilmesi üzerine attığım tweet nedeniyle bu suçlama yapılıyor. Merak ettim gittim üç kadın infaz edildiğinde diğer siyasetçiler ne söylemiş diye baktım. Bülent Arınç ‘Bir insanın hayatına vahşice son vermek çok kötü çok çirkin adeta bir vahşet. 3 kadın evlerinde susturuculu silahla başlarına ateş edilmek suretiyle öldürülmüş.
Gerçekten üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim' yazmış. Ben öldürülen kadınlardan birinin cümlesini alıp ‘insanlık kaybetti' diyerek kadınların bu şekilde infaz edilmesini ve bunun doğru olmadığını yazmışım. Terörist bile olsa devletin görevi yakalayıp hukukun karşısına çıkarıp yargılamak. O dönem bu konularda yorum yapanlara bakıldığında bu suçlamanın ne kadar trajikomik olacağı ortaya çıkacaktır. 7 yıl önce de siyasi bir kimliğim vardı. O dönemde yazdıklarımın hiç gündeme getirilmeyip il başkanı olduğum günden itibaren gündeme getirildi. İddianame sürecine bakıldığında da 31 Mart seçimleri iptal edilir edilmez iddianame oluşturuluyor. 5 günde iddianame kabul ediliyor. Adalet çok hızlı işliyor. 23 Haziran seçimleri sonrasında da dava için gün veriliyor. Davaya dair söylenecek tek şey: ‘İstanbul'da seçim kazanmış bir örgütün başkanını cezalandırma davası.' Bu yazdıklarımın suç olduğu İstanbul kaybedilince mi akıllarına geldi?”
Kaftancıoğlu seçim gecesi yaşananları “31 Mart gecesi bizler sandık açılacak oylar sayılacak biz seçim koordinasyon merkezinden sonuçla birlikte kazanarak çıkacağız diye düşünürken bambaşka bir süreç yaşadık. Çok uzun günler ve günler yaşadık. 23 Haziran'a giderken her şeyimiz çok hazırdı. Yine kazanacağımızı düşünüyorduk. İçecek çay bulamadığımız 31 Mart gecesinden sonra yiyecek- içecek tedarik ettik uzun bir geceye hazırlandık. 31 Mart'ta stresten aklımıza gelmedi ama yemeden içmeden günler geçirdiğimizi sonradan fark ettik. Her şeyimiz, her detay hazırdı. Sandıklar açıldı. İlk gelen sonuçlarda 7 puan farkla öndeydik. Gelen haberler çok iyiydi çok rahattık. Sandıklar açılmaya devam ederken Binali Yıldırım çıktı ve Ekrem beyi kutladı. Biz bu kadar kısa sürmesini beklemiyorduk. O sonuçtan sonra çıktık Beylikdüzü'ne gittik. Yine hiçbir şey yiyemeden çıktık. 31 Mart ne kadar uzun geçtiyse 23 Haziran da çok kısa sürdü. Keyifli geçti, hiçbir sorun çıkmadı" sözleri ile anlattı.
Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu İBB Başkanı oluncaya kadar büyükşehirin üst düzey yönetiminde kadın temsiliyetinin yüzde sıfır olduğuna dikkat çekerek alt düzey yöneticilerde de oranın yüzde 5-10 arasında olduğunu söyledi. Şu an ataması yapılan üst düzey yöneticilerde yüzde 30'a yakın kadın temsiliyeti olduğunu açıklayan Kaftancıoğlu “ Çok kısa sürede olacak iş değil ama yönetim kademelerinde AKP dönemiyle kıyaslanmayacak şekilde hızlıca kadın sayısı artacak. Genel sekreter yardımcıları arasında çok nitelikli kadınlar olacak. Onların da hepsi siyasi değil. Genel sekreter yardımcıları çok nitelikli isimlerden oluşacak. 2 tanesi kesin kadın, üçüncüsü de kadın olabilir” dedi.