Kaldırımlar kime ait?

Kaldırımlar kime ait?

İstanbul'da faaliyet gösteren Yaya  Yaşam Derneği, yaklaşan yerel seçimler öncesinde yaya haklarını geliştirmek için çaba gösteriyor. 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul’da, uluslararası standartlara uygun kaldırım olmadığı ortaya çıktı. Ankara ve İstanbul’da yayalar, kaldırımları işgal eden büfe, taksi durağı, reklam panosu ve park halindeki araçlardan arta kalan kısımlarda yürümeye çalışıyor.

Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşıyorsanız eğer, sadece ‘dikkat araç çıkabilir’ tabelalarının bulunduğu noktalarda değil, her an tetikte olmanız gerekir. Çünkü o otomobil, muhtemelen önünüze değil, üstünüze çıkacaktır. Artık büyük şehirlerde kaldırımda yürürken bir otomobilin altında kalmanız işten bile değil. Bu tür kazalar o kadar çoğal karşılanıyor ki, olay anının görüntüsü yoksa, televizyonların haber bültenlerine bile girmiyor. Google’a ‘kaldırımda yürürken otomobil çarptı’ yazarak arama yaptırdığınızda, çoğu İstanbul ve Ankara’dan olmak üzere binlerce sonuç çıkıyor. İşte İstanbul’dan bir örnek: “Kartal’da alkollü halde direksiyon başına geçen Oktay G., kaldırımda yürüyen bir kadını ezdikten 200 metre sonra, aynı caddede bir başka kadına daha çarptı. İki kadının yaşamını yitirdiği kazaların ardından kaçan sürücü, polis tarafından içki içerken yakalandı.” Bir örnek de Ankara’dan: “Batıkent’te Nisan Güldoğan isimli kadına, 5. Cadde’de kaldırımda yürürken otomobil çarptı. Kazada yaralanan yaşlı kadın, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Kaçan sürücünün yakalanmasına çalışılıyor.” Kaldırım festivali

 ‘Kaldırım çalışması’ üzerine araştırma yaptığınızda ise karşınıza çıkan sonuç yüzbinlerce. Bu hummalı çalışmaların çoğu, elbette yayalar için değil. Çalışmalar, geleneksel hale gelen ‘kaldım taşı değiştirme festivali’ için yapılıyor. New York’ta, Londra’da kaldırımlar yıllarca değişmezken, Türkiye’de belediyeler, yerel seçimlere dört ay kala birbirinden güzel kaldırım taşlarını ahenkle dizmek için yarışıyor. Sadece seçimler öncesinde değil, artık her yıl tekrarlanan bu çalışmaların kimin için yapıldığı ise tartışmalı. Bir taraftan kaldırımlar yapılıyor gibi görünürken, diğer yandan kaldırımlar, taşıt trafiği yüzünden sürekli daraltılıyor ya da parça parça yok ediliyor. Yayalar, kaldırımların ‘doğal’ sahipleri büfeler, taksi durakları, reklam panoları ve park halindeki araçlardan arta kalan kısımlarda yürümeye çalışıyor.

Yürünebilir şehirlere kavuşmak amacıyla kurulan Yaya Yaşam Derneği’nin yaptığı araştırma gösteriyor ki, İstanbul’da bir-iki nokta haricinde uluslararası standartlara uygun kaldırım yok. Boğaz’a nazır Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı arasında yeniden düzenlenen kaldırımlar bile standart dışı ve yetersiz bulundu. Mecidiyököy ve Bebek’e inen bütün yollardaki kaldırımlar ise tehlikeli ve korkunç. Dernek Başkanı Barış Andırınlı, 25 çalışma arkadaşıyla birlikte gerçekleştirdiği sokak denetimleri sonucunda elde ettikleri eksiklikleri şöyle sıralıyor:

“İstanbul’da standartlara uygun bir kaldırım bulmak çok zor. Bebek sahilinde çok geniş ve uzun bir kaldırım var. Orası bile standartlara uygun değil. Sağlam insanlar için bile çok yüksek. Engelli vatandaşların yardım almaksızın hareket etmeleri mümkün değil. Kaldırımlardaki aydınlatmalar yeterli değil. İnsanların dinlenmesi için gerekli banklar konulmuyor. Şehirlerde, binalar arasında yaşayan insanların nefes alması için uzun yürüme rotalarına gereksinim olduğunu düşünüyoruz. Tuvaletler olmalı. Uzun yürüyüşe çıkacak olan bir insan, ihtiyacını giderecek yer bulamama endişesiyle yürüyüşünü kısa kesmemeli. İstanbul’da, bu kriterlere uygun kaldırım mevcut değil.”

2008 Türkiye’sinde, yaya haklarından söz etmek mümkün değil. Yerel yönetimlerin kent kültürünü hiçe sayan uygulamaları, kentte yürüyen insan yokmuş gibi davranılmasına neden oluyor. Yaya Yaşam Derneği üyeleri, yurtdışındaki benzer derneklerle işbirliği halinde çalışıyor ve yaklaşan yerel seçimleri, hazırlayacakları raporlarla başkan adaylarını etkilemek ve onlardan taahhütler almak için fırsat olarak görüyorlar. Gerekirse sokakları kapatıp, eylem yapacaklar.

Sadece kaldırımların, yolların yürümeye engel olmadığını, gasp, taciz korkusunun da yürümeyi zorlaştırdığını söylüyorlar. Bu nedenle birçok sokağın terk edildiğini, buraların çetelere bırakıldığını yetkililere bir kez daha duyurmak istiyorlar. Dernek yetkililerinin verdiği bilgiye göre, bu konuda belirli standartlar getiren ‘Avrupa Yaya Hakları Bildirgesi’ni şu ana dek sadece Kadıköy Belediyesi imzaladı. Herhangi bir yaptırım içermeyen bu bildirgenin bile imzalanmaması gösteriyor ki, yaya hakları konusunda alınması gereken epey bir yol var.

Ankara'nın yolları taştan 

Ankara’nın durumu ise İstanbul’dan beter. Başkentin en büyük caddesi Atatürk Bulvarı’nın bazı noktalarında iki kişi yan yana bile yürüyemiyor. Bilindiği gibi, dünyanın çağdaş kentlerinde yayaların geçiş üstünlüğü vardır. Kaldırımlar ve geçitler, bu ilkeye uygun olarak düzenlenir. Yayalık hali, sürücüler için de geçerlidir. Çünkü kentlerde otomobillerin giremeyeceği yerler vardır. Yaşlı, genç, engelli, çocuk, herkesin yaya olabileceği hesaba katılarak, kaldırımlar ‘düzayak’ yapılır. Alt ve üst geçitler zorunlu haller dışında, öncelikli tercih değildir. Şehrin merkezi konumundaki bazı caddeler araç trafiğine kapatılır ve yayaların kullanımına açılır. Gezinti alanları oluşturularak yayaların nefes almaları sağlanır. Yayalar açısından bakıldığında, Ankara’nın sergilediği performans ‘içler acısı’. Dünyanın çağdaş metropollerindeki önemli caddeler yayalar için ayrılmıştır. Tıpkı, Paris’in Champs Elysee Bulvarı, Tokyo’nun Rapongi Hills Caddesi gibi. Bu bulvarlarda öncelik yayalara verilip, yaklaşık 50-60 metrede bir de güvenli yaya geçitleri ile desteklenir. Oysa Ankara’da, sadece Kızılay’da 20’ye yakın üst geçidin olması, yerel yönetimlerin yayalara gösterdiği ilgiyi de apaçık gözler önüne seriyor.

Alt ve üst geçit uygulamalarının araç trafiğini bazı noktalarda rahatlattığı bir gerçek. Ama unutulan şu: Şehirde sadece taşıt trafiği yok. Taşıt ulaşımının ‘kesintisiz akımı’ için yapılan uygulamalar, yayalar için zaman zaman faciaya dönüşebiliyor. Göstermelik yapılan kaldırımlar yayaların yan yana yürümesini bile imkânsız kılarken, bazı güzergâhlarda karşıdan karşıya geçmek için de yüzlerce metre yol kat etmek gerekiyor.

Örnek kaldırımlar Diyarbakır'da Ankara ve İstanbul’da yayalar kaldırımda ölürken, Diyarbakır’da kaldırımlar Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları kapsamında yeniden düzenleniyor. Uluslararası standartlara uygun dizayn edilen kaldırım taşlarının ortasına, görme engelli vatandaşların bile rahatlıkla yürüyebileceği özel bir bölüm oluşturuldu. Yaklaşık 9 bin görme engelli vatandaşın yaşadığı Diyarbakır’da, engelliler hiç kimsenin yardımını almaksızın kaldırımlarda tek başlarına yürüme şansı buldu. Özel kabartmalı taşlar, kentin bütün ana caddelerindeki kaldırımlara döşeniyor. 

İdeal kaldrım nasıl olur?

Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yayımlanan ‘Şehiriçi Yollar - Yaya Kaldırımı Koruyucu Engelleri - Tasarım Kuralları’ el kitabına göre, ideal kaldırımlarda aranacak nitelikler şöyle:

·        Yayanın ayağının takılacağı beton veya demir baba veya diğer herhangi bir çıkıntı, bitmiş kaplama taşında topukların girebileceği genişlikteki delikli yüzeylerden kaçınılmalıdır.

·        Kaldırımların genişliği, elverişsiz hallerde üç metreye kadar inebilir. Ancak bir metreden az olmamalıdır.

·        Kaldırımlar üzerinde yürümeye engel olarak çiçeklik, taş, demir, trafik işareti, ilan levhası, ağaç gibi elemanlar, yayaların takılabileceği çıkıntı ve delikler bulunmamalıdır.

·        Bordür taşı üst seviyesi, taşıt üst yolu kaplamasından en fazla 15 santimetre yüksek olmalı. Kaldırımların üzeri sökülüp takılır malzemeyle kaplanmalıdır.

(Buket Güler, Yaşar Durukan)