Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde diğer sivillerin kameralara yakalandığını belirterek "Öksüz’ün hiçbir görüntüsü yok. Savcılığa göre, Öksüz’ün bulunduğu Gazino bölgesindeki kameralar önceden sökülmüş" dedi. "Kazan jandarma komutanlığına götürülen 29 kişinin Ankara Terörle Mücadele Şubesi’ne nakli için evrak hazırlanıyordu" hatırlatması yapan Öksüz, "Öksüz, saat 11.00’de tuvalete gitti. Saat 12.45’te aynı tuvaleti kullanan bir asker, kâğıt peçetelikten peçete çıkarmaya çalışırken bir cihaz buldu. Oraya son giren Öksüz’dü. Kendisine 'Bu senin mi' diye soruldu. Yanıtı 'Evet benim, tuvalette düşürmüşüm' oldu" diye yazdı.
Deniz Zeyrek'in "Adil Öksüz nasıl kaçtı?" başlığıyla yayımlanan (7 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın son derece titiz bir çalışmayla hazırladığı Akıncı Üssü iddianamesine göre Adil Öksüz, Sincan Adliyesi’ndeki ifadesinde 16 Temmuz sabahı arsa bakmak için Kazan’a gittiğini, Akıncı Üssü’nde hiç bulunmadığını söylüyor.
Oysa şüpheli askerler Müslüm Macit, Hakan Evrim ve Uğur Kapan 15 Temmuz gecesi Öksüz’ün Akıncı Üssü’nde olduğunu doğruluyor. Tuğg. Hakan Evrim, “143. Filo’nun gazino bölgesinde ilk defa Adil Öksüz’ü gördüm” diyor. Sanıklardan Uğur Kapan’ın ifadesi şöyle: “Karargâh binasında brifing salonu olarak kullanılan yere girdiğimde, içeride tüm ve tuğgenerallerden oluşan yaklaşık 10-12 kişilik bir grup vardı. Tamamı resmi kıyafetliydi. Adil Öksüz de oradaydı. Sivil giyinimliydi. Salonda sivil başka kimse yoktu. Generallerden tanıdığım sadece Tümgeneral Mehmet Dişli vardı.”
Akıncı Üssü’nde diğer siviller kameralara yakalanmış. Öksüz’ün hiçbir görüntüsü yok. Savcılığa göre, Öksüz’ün bulunduğu Gazino bölgesindeki kameralar önceden sökülmüş.
HSYK müfettişlerinin tespitlerine göre Öksüz, 16 Temmuz 2016 sabahı 09.45’te Akıncı Üssü, çevre çitleri yakınlarında (bir tanığa göre 1 km, başka bir tanığa göre 600 metre) 2 sivil ve 26 asker ile birlikte yakalandı.
Kazan jandarma komutanlığına götürülen 29 kişinin Ankara Terörle Mücadele Şubesi’ne nakli için evrak hazırlanıyordu. Öksüz, saat 11.00’de tuvalete gitti. Saat 12.45’te aynı tuvaleti kullanan bir asker, kâğıt peçetelikten peçete çıkarmaya çalışırken bir cihaz buldu. Oraya son giren Öksüz’dü. Kendisine “Bu senin mi” diye soruldu. Yanıtı “Evet benim, tuvalette düşürmüşüm”oldu.
19 zanlı, hazırlanan 3 araçla Emniyet Amiri H.K. tarafından Ankara TEM’e götürülecekti. Aralarında Öksüz de vardı. Ancak jandarma komutanı, cihazın ne olduğunu anlamadan Öksüz’ü göndermeyeceğini söyledi. H.K., “Bekleyemem”dedi ve 2’si sivil 18 kişiyle Kazan’dan ayrıldı. Götürülen 18 kişinin tamamı tutuklandı. H.K. geri kalan 11 kişi için tekrar geleceğini söyledi ama karar değişti ve Öksüz’ün de aralarında bulunduğu 11 kişi saat 18.30 civarında Sincan Adliyesi’ne götürüldü.
Akıncı iddianamesi Öksüz’ün telefonunun gözaltında olduğu 16 ve 17 Temmuz günleri Etimesgut, 18 Temmuz sabahı 08.00’de de Esenboğa baz istasyonundan hizmet alarak kullanıldığını gösteriyor. Öksüz de ifadesinde, telefonunu kaldıkları koğuştaki diğer askerlere de kullandırttığını söyledi. Öksüz’ün, gözaltındayken cep telefonuyla görüştüğü isimler arasında avukatları da var.
Gün sonunda, Ankara TEM’e giden 18 kişi dışında Akıncı’da yakalanıp Sincan’a sevk edilen zanlı sayısı 98’di. Tek sivil Öksüz’dü ama üst yazıda zanlıların tümü askeri personel olarak gösterilmişti. Savcı, 97. sırada ifadeye alınan Öksüz’ün sivil olduğunu ifade sırasında anladı. Tutuklama istese de hâkim Öksüz’ü serbest bıraktı. Savcı itiraz etti, ikinci hâkim de tahliye yönünde karar verdi.
Adil Öksüz 18 Temmuz sabahı 06.45’te Sincan Adliyesi’nden ayrılırken telefonu ve saklamaya çalıştığı cihaz da yanındaydı.
Öksüz’ün darbenin kilit ismi olduğu ortaya çıktıktan sonra, HSYK ilgili yargı mensuplarını ‘hatalı karar’ gerekçesiyle açığa aldı. Ancak FETÖ bağlantısı tespit edilmediği için henüz KHK ile ihraç yoluna başvurmadı. Emniyet ise ilgili 28 polis memuru hakkında soruşturma başlattı ve yurtdışına çıkış yasağı koydu.
Elimizdeki bilgiler şimdilik bunlar.
O gün görev yapan kolluk ve yargı mensupları, Google’a ismini yazıp arama yapsaydı, Öksüz’ün arsa bakan sıradan bir vatandaş değil, FETÖ’nün önemli bir ismi olduğunu görürlerdi.
Öksüz, organize bir şekilde serbest mi bırakıldı? Yoksa o günün kargaşa ve kaosu nedeniyle gözden mi kaçırıldı?
Ankara Adliyesi’nde, HSYK’da ve İçişleri’nde sürdürülen adli ve idari soruşturmalar tamamlandığında ortaya konulacak yanıtları beklemek lazım.