TBMM’de kurulan yolsuzlukları soruşturma komisyonda Yüce Divan oylaması 5 Ocak’a ertelenirken, Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat, “Yolsuzluk da hırsızlık da ahlaksızlıktır” dedi. Murat, “Bir siyasetçi 700 bin liralık saat takabilir mi” sorusunu “Ben 700 bin liralık saat kullanmak istemem. Yanlış algıya sebebiyet verecek hal ve hareketlerden kaçınmak gerekir” diye yanıtladı.
Hürriyet gazetesinden Şehriban Oğhan’a konuşan Murat şunları söyledi:
Yolsuzlukla hırsızlık arasında teknik, hukuki olarak fark vardır ama aralarında iyi olan var mı? Bir defa öyle yaklaşmak lazım. Ahlaksızlık nasıl ahlaksızlıksa, kabul edilemezse tabii ki yolsuzluk da hırsızlık da etiksizlik de kabul edilemez. Ahlaksızlığın değişik çeşitleridir. (Yani yolsuzluk da hırsızlık da ahlaksızlıktır diyorsunuz hatırlatması üzerine) Ne demek yani buna başka bir şey diyebilir miyiz? Toplum yargılar bunları. Bazı şeyler vardır ki belki yasalarda karşılığı yoktur ama toplumun nezdinde bunun karşılığı vardır.
Öyle bir sistem kurulmalı ki... Hz. Peygamber ne diyor: “Kızım Fatıma dahi olsa hırsızlık yaparsa cezasını çekmelidir.” Bu çok önemlidir. Yolda giderken emniyet şeridini ihlal edecek, trafik kurallarına dikkat etmeyecek, neymiş savcıymış! Hukuk, etik değerler herkesedir. Bunların mutlaka topyekûn bütün toplumu kuşatması gerekir. İçişleri Bakanlığı ile önemli bir çalışma başlattık. Türkiye’deki bütün belediye başkanları ve kaymakamları etik liderlik ve kamu etiği eğitiminden geçiriyoruz. Yöneticilerle ilgili bizim aldığımız etik ihlal kararları 2010 yılına kadar Resmi Gazete’de yayınlanıyordu. Sonra kaldırıldı. Bence yeniden Resmi Gazete’den yayınlanmalı, yaptırım gücü çok fazla.
(‘Bir siyasetçi 700 bin liralık bir saat takabilir mi?’ sorusu üzerine) Valla benim saatim 25 yıllık bir saat. İsviçre’den almıştım. Ömrümde 2’nci saatim. Altın görüntüsü var Allah’tan solmadı. Manevi değeri çok fazla. Asistanken 100 Mark’a mı ne almıştım. Şimdi emekliliğime yaklaşıyorum. 700 bin liralık bir saat, tabii kişilerden kişilere değişir, ben kullanmak istemem. Ama şu var, keşke üst düzey kamu yöneticileri, belli konumda olan, toplumda belli yere gelmiş kişiler daha dikkatli olsalar. Çünkü gözler üzerindedir. Adeta beyaz bir kumaş gibidir, belli konumdaki kişiler. Dikkat edeceksin. Hal ve hareketlerine. Yapıp yapmaman değil, yapıyor mu yapmıyor mu algısı dahi toplumda önemlidir. Çıkar ve menfaat ilişkisi konusunda yöneticilerin daha hassas olması gerekir.
(Siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin bohem hayatlarını kamuoyu önünde yaşamamaları mı lazım diyorsunuz) Kesinlikle, örnek olmaları gerekir. Kuran’da 3-4 yerde vardır, bunu önemsiyorum. ‘Emri bil ma’rûf ve nehy-i anil münker’ gibi kavramlar bilinse ve yaşatılsa, kötülüklerden uzaklaşmak, iyilikleri yaygınlaştırmak... (Dini hassasiyetleri yüksek bir iktidar dönemi yaşıyoruz aslında ve bu kavramların itilmesi, gözardı edilmesi çelişki değil mi?) İtilmiyor. Türkiye’de değerler çatışması Osmanlı’nın gerileme, yıkılma dönemlerinde başladı. Yeni bir olay değil, kazanılması da zaman alacaktır. Geçmişte Hz. Peygamber ve onun arkadaşlarının yaşadığı hayat bilinse, anlatılabilse... Hz. Ebubekir’in kendi işini yaparken kullandığı mumla, devlet işini yaparken kullandığı mum ayrı. Bizim, rol modellerin mutlaka örnek alması gerekir.
(Yayın yasakları ve sosyal medya yasakları yolsuzlukların üstü örtülüyor algısını artırmıyor mu?) Öyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Toplum bunu çok iyi bilir... Gezi olaylarında yüzlerce canlı yayınlar yapıldı, be mübarek kanallar Avrupa’da ABD’de bir sürü olaylar oldu, niye bu ülkeler izin vermiyor? Benim milli, ekonomik, sosyal değerlerimi hedef alıp yok etmeye çalışacak, ben de bunların karşısında şeffaflık şudur budur... Şu anda birçok konu birbiri içine girdi. Ne olduğu belli olmayan bir dönemden geçiyoruz. Şeffaflık adı altında eğer birileri benim ayağımın altını kaydıracaksa, tabii ki o konuda milli güvenlik bakımından bunlar önemlidir. Yasakların mutlaka kalkması gerekir ama milli menfaatler hedef alındığı zaman devletin bunu uzaktan seyretmemesi gerekir.
Hediye yarışı iyi bir yarış değil. Kamu yöneticisi o konumda olmasa o hediye kendisine verilir miydi? Yönetici kendine bu soruyu sormalı. Hediye geleneğimizdir, yasak olsun demiyoruz ama çıkar ilişkisi kokan bir hediyeye yaklaşmamak gerekir, bazen o bir çikolata bile olabilir. Öyle şatafatlı çikolatalar hazırlanıyor ki altın, gümüş kaplarla... Tamam sembolik bir şey olsun. Yolsuzlukla mücadele etme anlamında önümüzdeki günlerde Başbakanlık’la daha sıkı işbirliğimiz olacak, çok ciddi adımlar atılacak. Sayın Başbakanımızın ve Cumhurbaşkanımızın bu konuda hassas olduğuna inanıyorum.