Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, kamuoyunda tartışılan “başkanlık sistemine” ilişkin “dünyanın kişiye bağlı yönetimleri terk ediyor biz tersine gidiyoruz” dedi. “Bu sistemin demokrasiyle ilgisi yok” ifadelerini kullanan Kalaycıoğlu, “söz konusu sisteme ya diktatörlük ya da tek parti rejimi deniliyor” diye konuştu.
Birgün gazetesinden Uğur Koç’un sorularını yanıtlayan Kalaycıoğlu basına yansıdığı biçimiyle hesap vermeyen, gücü tek elde toplayan “Türk tipi başkanlık sistemi”nin “demokrasi adına bir felaket olacağı” görüşünü savundu.
Meclis’in temsili demokrasinin en önemli kurumu olduğunu ifade eden Kalaycıoğlu “Demokraside tek elde toplanma değil kurumlar arasında dağıtma esastır. Eğer yerde toplanacaksa kişinin elinde değil, kurumda toplanır, o da Meclis’tir. Çünkü Meclis temsili demokrasinin en önemli kurumudur” diye konuştu.
“Türkiye’de tartışıldığı haliyle, denge ve denetleme mekanizmalarını ortadan kaldıracağı” eleştirilerine muhatap olan bu sistemin adına “Genellikle ‘başkanlık’ denmediğini” söyleyen Prof. Kalaycıoğlu “Bunlara ya diktatörlük ya da tek parti rejimi deniyor” diye konuştu. Kalaycıoğlu, Rusya’daki yönetim sistemine siyaset biliminde “Rekabetçi otoriter sistem” tanımlaması yapıldığını anlatarak “Bizimki de ona benzeyecek. Bu sistemin demokrasiyle ilgisi yok” dedi. Bu sistemin “Darbe Anayasası’nın değiştirilmesi” değiştirilmesi propagandasıyla sunulmasını da sorduğumuz Kalaycıoğlu “Zaten istediklerinin tamamı 1982 Anayasası’nda var. Dolayısıyla 82 Anayasası’nı fazla değiştirmelerine gerek yok” görüşünde.
Demokrasilerde esas olanın şahıs yönetimi değil halkın kendi kendini yönetmesi olduğuna dikkat çeken Kalaycıoğlu uygulanmaya çalışılan sisteme dair şu yorumu yapıyor:
“Halk doğrudan doğruya yönetilebilecek kadar az sayıda değilse o zaman temsilcileri vasıtasıyla yönetilir. O zaman da temsilcilerin yönetimini olabildiğince temsili kılmak ve bunların da halka hesap vermesini kolaylaştırma esastır. Oysa buradaki amaç halka hesap vermeyi kolaylaştırma değil zorlaştırmak. Hatta hiç hesap vermemek.”
“Bu sadece Erdoğan’ın parlak fikri değil, bu istek Demirel’den Özal’dan beri var” diyen Prof. Kalaycıoğlu, bu isteklerin ortaya çıkmasını ise şöyle açıklıyor: “Partizan politikacılar Cumhurbaşkanı oluyorlar, o zaman hem partizanca hem de hesap vermeyecek biçimde yönetmeye tevessül ediyorlar ki bu en ağır diktatörlük biçimidir. Cumhurbaşkanlığı makamını partizan politikacıların cazip göreceği bir şekilden çıkartmadığımız sürece de bu istek Türkiye ve demokrasisinin başında bela olmaya devam edecektir.”
İnsanlığın tarih boyunca istisnalar haricinde, hep kişiler tarafından yönetildiğine dikkat çeken Kalaycıoğlu, bugün yapılan tartışmaları şöyle yorumluyor: “Kişi yönetimlerini terk ediyor dünya, kurumlar yönetiyor. Halkın kendi kendisini yönetmesi gibi uygulamalar var, özgürlükler çok ciddiye alınıyor. Biz ise tersine gidiyoruz.”