'Kan içinde kalmış sutyenleri gördüm'

'Kan içinde kalmış sutyenleri gördüm'

Selim Ay’ın bir başka mağduru Nuran Atmaca "Bana 'orospu' derdi, belime vurdukça kanardım" dedi.

Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na atanan Sedat Selim Ay’dan işkence gören Nuran Atmaca, yaşadıklarını Taraf gazetesinden Dicle Baştürk'e anlattı. 1996 yılında yaşanan kayıpları protesto etmek için katıldığı eylemler nedeniyle gözaltına alındığını belirten Atmaca, şöyle konuştu:

"Hücrede tahta bir kerevet vardı. Üzerinde oturuyordum. O sırada hücrenin kapısından Bayram Kartal, ‘Yüzünü niye saklıyorsun? Ben seni tanımıyor muyum’ diye bağırdı. Yanında Sedat Selim Ay da vardı. Ben de ‘Tanı, ben de sizi tanıyorum’ dedim. Yeğenim ölüm orucundaydı, onu sordu, ‘Ahmet nasıl?’ dedi. Ben de ‘ölüm orucunda’ dedim öfkeyle. ‘Geberir inşallah’ dedikten sonra, Sedat Selim Ay ile birlikte kahkahalar attılar.”

'En güzel sözü ‘orospu’ydu'

Bayram Kartal ve Sedat Selim Ay’ın kendisini duvara yasladıklarını belirten Atmaca, “Belime, sırtıma, omuzlarıma, bacaklarıma vuruyorlardı. O sırada Sedat Selim Ay, ‘Bunun oğulları da bunun gibidir’ deyince ben orada ölüyorum sandım. O sırada iki çocuğum da üniversitede okuyordu ve benim yaşadıklarımı onların da yaşamasını istemiyordum. Sedat Selim Ay’ın en güzel sözü ‘orospu’ydu. ‘Sokak kadını, lan sen yine mi geldin’ diyordu. Türlü tacize, kaba dayağa maruz kaldım. Belime vurduklarında kanamam oluyordu. Tuvalete gittiğimde yırtılmış kadın külotlarını, kan içinde kalmış sutyenleri görünce yüzümü kapattım. ‘Burası nasıl bir yer’ dedim. ‘Gerçekten bunlar oluyor mu’ diye düşündüm. Ama hepsi gerçekti” diye konuştu. Ay’ı çok iyi hatırladığını söyleyen Atmaca, “Beyaz tenli ve parlaktı. Kumraldı saçları. Çok yakışıklı biriydi. Diğerlerinin mesela yüzü yanıktı, Bayram Kartal pala bıyıklı, kara, kırmızı yanaklıydı ama Sedat Selim Ay’ı dışarıdan gören bunları yapabilecek biri sanmazdı. Ama bu adam bunları yapıyordu. Avazımın çıktığı kadar bağırmak istiyorum ‘Bu adam bunları yapıyordu’ diye” dedi.

'Doktor da canımı yaktı'

Başının kan içinde kalmasından sonra hastaneye götürüldüğünü ifade eden Atmaca, orada yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Üstüm başım kan içindeyken beni götürdüler. Öyle bir kan vardı ki onlar da korktular sanırım. Alnımla saçımın arası yarılmıştı. Alnıma gazete bastırdılar. Etraftaki insanlar ‘Ne oldu, trafik kazası mı geçirdin’ diyordu. Ben o öfkeyle, acıyla ‘Hayır biz ölüm orucu direnişçilerinin aileleriyiz, polisler beni bu hale getirdi’ deyince insanlar donup kalıyordu. Yanımdaki çevik polis, ağzımı kapamaya çalışıyordu, ‘Konuşma’ diye. Fırsat buldukça dudaklarımı koparmaya çalışıyordu. Beyin cerrahiye götürülmüştüm sanırım, oraya kadın bir doktor geldi. Bana hiçbir şey sormadı. Lokal anestezi bile yapmadan dikti parçalanan alnımı. Ondan sonra kır saçlı, uzun boylu bir erkek doktor geldi. Baktı ve ‘Mide bulantın, kusman var mı, başın dönüyor mu’ diye sordu. Hepsine de ‘var’ dedim. Sonra, ‘Götürün bu orospuyu, kusturun öyle getirin’ dedi. ‘Yazıklar olsun senin doktorluğuna, hekimliğine. Bir de Hipokrat yemini etmişsin’ dedim. ‘Başlatma Hipokrat yemininden’ dedi. O doktor işkenceciler kadar canımı yakmıştı.”