Kanadoğlu hakkında gizli soruşturma sürüyor

İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından Adil Serdar Saçan, ''11 bin kişiyi gözaltına almış organize suçlarla mücadele şube müdürü bu davada tutuklu da neden bir tane mafya lideri bu davada tutuklu değil'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık ve avukatların talepleri alındı.

Duruşmada söz alan tutuklu sanık Adil Serdar Saçan, iddianamenin okunmasının tamamlandığını hatırlatarak, iddianamede 46 bin 72 kez ''dediği'' kelimesinin kullanıldığını, bunun yazıldığında 150 sayfa yaptığını, iddianamede ayrıca 453 kez de ''açıkça'' kelimesinin geçtiğini söyledi.

İddianamede bir şeyleri kanıtlamak için bu kelimelerin ardına sığınıldığını ileri süren Saçan, sadece telefon dinlemelerinin yer aldığı iddianamenin bu şekilde olacağını kaydetti.

Saçan, İstanbul Organize Suçlar Şubesi'nde görevliyken İstanbul'da ve 57 ayrı ilde bine yakın operasyon yaptığını dile getirerek, ''11 bin kişiyi gözaltına aldım. 4 bine yakın insan tutuklandı. 'Ergenekon'da ele geçirilen silahlardan 7 kat daha fazla silah ele geçirildi. Onlar da devleti yıkabilir demek ki'' diye konuştu.

İddianamede mafyadan bahsedildiğini ifade eden Saçan, şöyle devam etti:

''Nasıl olur da mafya bir terör örgütü ile aynı şablonda yer alır. Neden bir tane mafya babası tutuklu değil burada. Mafyanın dini, imanı, memleketi paradır. 11 bin kişiyi gözaltına almış organize suçlarla mücadele şube müdürü bu davada tutuklu da neden bir tane mafya lideri bu davada tutuklu değil. Mafyayı bilmiyorsanız yazmayın oraya, biliyorsanız o zaman babalarını getirin buraya. Ben mafya babalarının kollandığını düşünüyorum burada. İddianamede 'mafya babaları bu işin içinde' diyorsunuz, ama mafya babaları bu davada tutuklu değil.''

Mahkeme kasasında olan evrağı yanına alıp götürmekle suçlandığını ifade eden Saçan, 3 aydır istediği evrağın savcılık tarafından kendisine verilmediğini anlattı.

Savcılık sorgusunda Mehmet Ali Pekgüzel ifadesini alırken Zekeriya Öz'ün odaya girerek elindeki bir dosyayı masanın üzerine bıraktığını belirten Saçan, ''Bir polis 8 yıl sonra imana gelmiş ve bir ihbar mektubu göndermiş. 2001'de Fethullah Gülen'le ilgili çalışma izni almak için yazı yazmıştım. 8 yıl sonra bir ihbar mektubuna benim 8 yıl evvel el yazısı ile yazdığım belgeyi de ekleyerek demiş ki 'Bu Adil Serdar Saçan, masum polislere ıstırap çektiriyor'. Savcılık 'bu metin nerededir?' diye sormuyor. Bu metin savcılıkta. Bana sorduklarında, 'evet, ben yazdım' dedim'' diye konuştu.

İddianamenin kanıt ayağının eksik olduğunu savunan Saçan, ''Yöneticiler, ara yöneticiler dışarda serbest, tutuksuz yargılanıyor. Hasta olanlara bir şey demiyorum. Allah acil şifa versin. Zengin olanlar da var. Adalet herkese lazım. Ben örgüt üyeliğinden 14 aydır içerideyim. 3 tane müebbet istenen dışarıda da ben içerideyim. Benim durumumda olan 45 kişi dışarda, durumu benden ağır olan 20 kişi dışarda'' şeklinde konuştu.

Saçan, Tuncay Güney'in 2 yıldır kendisine hakaret ettiğini, mahkemenin bir karar alıp Güney'in televizyona çıkmasına engel olması gerektiğini kaydederek, ''Ben bunlara cevap veremiyorum. 'Tuncay Güney'i dövmüşler de konuşmuş' diyorlar. Ya ben Kanada'da mıyım, ben mi dövüp konuşturuyorum? Adam Kanada'dan televizyona bağlanıyor, 2001'de söylediklerinin daha fazlasını söylüyor'' dedi.

Saçan, ''Ergenekon'' sanıklarıyla ilgili yayın yapan bir televizyon kanalına ilişkin de RTÜK nezdinde girişimlerde bulunularak, bu şekildeki haberlerin durdurulmasını istedi.

-İDDİANAMEYE ELEŞTİRİ-

Tutuklu sanık gazeteci-yazar Tuncay Özkan da iddianameye yönelik eleştirilerde bulunarak, iddianamenin CMK'ya uygun olmayıp, siyasi bir metin olduğunu savundu.

''İddianamenin, kirli siyasetin aracı olduğunu'' ileri süren Özkan, ''Sanıkların hangi siyasi görüşten olduğu ya da hangi mezhepten olduğunun iddianameyle ne alakası var ki iddianamede bunların altı çiziliyor. Kirli siyaset, bu iddianame ile muhaliflerini yok etmeye çalışıyor. İddianame bir deli gömleği. Hukuk nasıl böyle mahalle ağzına düşürülerek, mahkeme salonuna taşınabilir diye çok utandım, çok üzüldüm'' dedi.

Gözaltına alındığı tarihten 2009 Mart ayı sonuna kadar kendisiyle ilgili 10 bin 500 adet yazı çıktığını anlatan Özkan, ''2003'te JİTEM'in cinayetlerini yazdığını, şimdi o cinayetlerden yargılandığını'' öne sürdü.

''Mustafa Kemal ülküsünün devrimci bir ferdi olduğunu'' dile getiren Özkan, ''Bundan dolayı beni yargılayın, ama suçlama bu değil. Recep Tayyip Erdoğan ve siyasi görüşünün muhalifiyim. Bu iddianameyi kabul etmiyorum'' diye konuştu.

Savunma yapması için hukuki ve fiili hangi delillere dayanarak suçlandığını öğrenmek istediğini ifade eden Özkan, ''Yoksa vatan mahzun, ben mahzun'' dedi.

Tutuklu sanıklardan emekli Albay Hasan Atilla Uğur da özel bir televizyon kanalında kendisiyle alakalı bir ortam dinleme kaydının yayınlandığını belirterek, ''Bu kasetteki konuşmalar bana ait değil. Ben böyle bir şeyi kesinlikle söylemedim. Ya da en fazla sesimden üretilmiş olabilir, ama ben bunları konuşmadım. Bu haberi yayınlayan televizyon kanalını RTÜK'ün uyarmasını istiyorum'' diye konuştu.

Tutuklu sanık Yarbay Mustafa Dönmez de evinin 37 polis tarafından arandığını, arama görüntülerinin ancak 9 ay sonra dosyaya getirtildiğini belirterek, ''Çok büyük bir oyunla karşı karşıyayız. Kurumsal bir saldırı var'' dedi.

Dönmez, duruşmaya katılmak için her gün 150 kilometre yol geldiğini belirterek, tutuklu bulunduğu Hasdal Cezaevi'nden Silivri Cezaevi'ne sevkinin yapılmasını istedi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de görevli askerlerin askeri cezaevinde tutulduğunu söyledi.

Mahkemenin kendisi için İstanbul Barosu'ndan avukat istediğini hatırlatan Dönmez, ancak böyle bir talebi olmadığını, avukatını seçmek istediğini belirtti.

Başkan Şengün de ''Yargılandığınız madde gereği avukat zorunlu'' dedi.

Duruşma, avukatların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

Bu arada, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin ara kararı üzerine, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile ilgili ne gibi bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin yazı, Beşiktaş'taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan mahkemeye gönderildi.

Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün imzası bulunan yazıda, Kanadoğlu ile ilgili 7 Ocak 2009'da bir arama yapıldığı belirtilerek, ''Şahıs hakkındaki gizli soruşturma halen devam etmektedir'' denildi.