Fundanur Öztürk
Kanal İstanbul'un planlanan geçiş noktasının üzerinde yer alan, Kuzey Marmara Otoyolu'nun Sazlıdere geçişini sağlayacak köprünün temel atma töreninin 26 Haziran'da gerçekleşmesi bekleniyor.
İktidar kanadı, bu töreni Kanal İstanbul'un ilk köprüsünün temel atma töreni olduğunu ifade ediyor. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve sivil toplum kuruluşları, bu törenin bu şekilde yansıtılmasının "kamuoyunu yanıltıcı bir nitelik" taşıdığı görüşünde.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün yaptığı açıklamada, temel atma törenini "illüzyon" olarak nitelendirdi.
Zira Kanal İstanbul projesinin yüklenici şirketini belirleyecek ihale süreci henüz başlamış değil.
TMMOB Mimalar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen, "Temeli atılacak köprü Kuzey Marmara Otoyolu'nun Sazlıdere geçişini sağlıyor ve aslında üçüncü köprü projesi içerisinde yer alıyor. Dolayısıyla bunu doğrudan Kanal İstanbul'un temel atma töreni olarak ifade etmek kamuoyunda yanlış bir algı yaratıyor" diyor.
Kanal İstanbul projesiyle Karadeniz ve Marmara Denizi'ni birbirine bağlayacak, İstanbul Boğazı'na paralel 45 kilometre uzunluğunda, 400 metre genişliğinde ve 20,75 metre derinliğinde yapay bir su kanalı oluşturulacak.
Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere ve Terkos Barajlarının doğusunu takip eden güzergâhta yer alacak su kanalının her iki kenarında, Yenişehir olarak isimlendirilen yeni bir yerleşim alanı kurulacak.
Bölgede yapılması planlanan her yeni işlem için ayrı bir ihale süreci yürütülmesi gerekiyor.
Ancak resmî açıklamalar dayanak alındığında, sadece iki inşaat süreciyle ilgili ihale sürecinin tamamlandığı görülüyor.
Bunlardan ilki yarın temelinin atılması planlanan Sazlıdere köprüsü.
İkincisi de, Osmanlı döneminden kalma tarihi Odabaşı ve Dursunköy köprülerinin taşınarak başka bir yerde yapılmasıyla ilgili rekonstrüksiyon ihalesi.
Su kanalı, köprü ve yolları içeren projeler Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından ihaleye çıkıyor.
Bu alandaki tarım, orman, mera ve sit alanı gibi aslında yapılaşmaya açılamayacak alanların yapılaşmaya açılabilmesini sağlayan gerekli imar planı değişiklikleri ise Çevre Bakanlığı tarafından yürütülüyor.
TMMOB şu ana dek Kanal İstanbul'a karşı 13, İBB ise yedi farklı Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu ve imar planı iptal davası açtı.
Bunun yanı sıra, Kanal İstanbul'un yapımına itiraz için düzenlenen kampanyayla 100 binden fazla dilekçe verildi.
Kanal İstanbul'a karşı yapılan tüm itirazların temeli, 2009'da İBB Meclisi'nde onaylanan ve İstanbul'un Anayasası olarak tarif edilen Çevre Düzeni Planı'na dayanıyor.
Bu mevzuata göre, tarım arazisi, mera, orman gibi alanların yapılaşmaya açılmasını mümkün olmadığı savunuluyor.
BBC Türkçe'ye konuşan İBB ve TMMOB yetkililerine göre, Kanal İstanbul için verilen ÇED olumlu kararına, İstanbul'un yerleşim planını tarif eden Çevre Düzeni Planı'nda yapılan değişikliklere ve alt ölçekli imar planlarına yapılan hukuki itirazlar henüz sonuçlanmadı.
Yetkililer, hukuki süreç sonuçlanmadan projeyle ilgili ihaleye çıkılmasının hukuka aykırı olduğunu ve açtıkları davalarda 'yürütmeyi durdurma' talebinde bulunduklarını belirtiyor.
İBB İstanbul Planlama Ajansı Genel Sekreteri Oktay Karagül, Kanal İstanbul'un Çevre Düzen Planı'na aykırı olduğunu ve bu nedenle de yasalara aykırılık taşıdığını belirtiyor.
Karagül, Çevre Düzeni Planı'na göre aslında o bölgede yerleşim alanı yok. Planda oralar orman alanı, tarım alanı ya da arkeolojik sit alanı ancak siz buraya konut alanı öneriyorsunuz" diyor.
Karagül, 2012 yılında Kanal İstanbul güzergahının statüsünün değiştirilerek, rezerv alanı ilan edildiğini ve yapılaşmaya açıldığını ifade ediyor.
Zaman içerisinde revize edilen İstanbul Çevre Düzeni Planına hem meslek odaları hem de İBB çeşitli davalar açtı.
Ancak, açılan davaların sadece imar planı davaları olmadığı belirtiliyor.
TMMOB'dan Köymen de, Kanal İstanbul projesi gündeme gelmemiş olsaydı, bu bölgedeki yaklaşık 126 milyon metrekarelik tarım arazisinin, 14 milyon metrekarelik mera alanının ve 25 milyon metrekarelik orman alanının tek seferde yapılaşmaya açılmasının mümkün olmayacağını vurguluyor.
Köymen, Kanal İstanbul'a karşı süren dava sürecini söyle anlatıyor:
"Hem üçüncü köprü hem yeni havalimanı hem de Kanal İstanbul üçlü entegre projelerdir ve 2009 yılında onaylanan Çevre Düzenleme Planı'na aykırıdır. O planda İstanbul'un kuzeye doğru asla büyümemesi gerektiği; kuzeydeki orman, su toplama havaları, tarım alanları ve meraların mutlaka korunması gerektiği yönünde bir ilkesi vardı. Ancak bu mega projeler için yapılan yeni düzenlemelerle, bu ilke yok edildi."
Kanal İstanbul projesiyle ilgili devam eden bir diğer dava da tarihi köprülerin taşınmasıyla ilgili.
İBB ve TMMOB, iki tarihi köprünün korunması gerekli tescilli taşınmaz kültür varlıkları statüsünde olması nedeniyle, yapılan ihalenin telafisi güç ve imkânsız zararlar doğuracağı gerekçesiyle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü'ne yürütmenin durdurulması talebiyle dava açtı. Buradaki süreç de halen devam ediyor.
Kanal İstanbul güzergahında gayrimenkul hareketliliği yaşanmaya da devam ediyor.
İBB verilerine göre 2011-2018 yılları arasında Kanal İstanbul proje alanı içerisinde kalan 24 bin 315 tapu el değiştirdi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, daha önce yaptığı bir açıklamada, Kanal İstanbul güzergahında şimdiye dek 30 milyon metrekarelik bir alandaki özel mülkiyetin el değiştirdiğini açıklayarak, "Tarım alanı olan bu alanlara bu ilgi niye? En büyük arazisi olan ilk üç büyük şirket de Arap şirketi" demişti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin araştırmalarına göre, Kanal İstanbul sebebiyle İstanbul'da 136 milyon m2 tarım alanı, 200 bin ağaç ve 13 milyon m2 mera alanı yok olacak; 17 milyon m2 sit alanı etkilenecek ve 33 milyon m2 yıllık su kaybı yaşanacak.
Ayrıca 9 ilçeyi ve 19 mahalleyi kapsayacak olan proje, hali hazırda o bölgede yerleşik 316 bin gibi kişinin hayatını etkileyecek.
Hesaplamalar arasında kanalın çevresindeki yapılaşma nedeniyle, İstanbul nüfusunun en az 2 milyon artacağı da yer alıyor.
Projenin resmi internet sitesinde yer alan bilgilere göre hükümet, ihale sürecinin ardından kanal inşaatı öncesi hazırlık çalışmalarının yaklaşık 1,5 yıl süreceğini, kanal inşaatının ise 5,5 yıl süreceğini öngörüyor.
Projenin tamamlanma süresi 'normal şartlar altında' 7 yıl olarak planlanırken, kanal inşaat maliyetinin ise 75milyar TL olduğu ifade ediliyor.
Kanal İstanbul'un 'yeni bir uluslararası deniz trafiğine açık bir su yolunun oluşturulması' için geliştirilen lojistik bir proje olduğunu söyleyerek İstanbul Boğazı'nda trafik güvenliğinin sağlanmasının hedeflendiğini belirtiliyor.
Proje ile olası bir İstanbul depremi dikkate alınarak, yatay mimariye dayalı depreme dayanıklı modern bir yerleşim alanı oluşturulacağı kaydediliyor.