Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 2011’de açıklanan ve kamuoyunda "çılgın proje" olarak da bilinen Kanal İstanbul Projesi'nin güzergâhının açıklanmasının ardından proje hakkında uzmanlardan uyarı gelmeye devam ediyor. Bilim Akademisi Üyesi yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, projenin deprem alanında olduğuna dikkati çekerken, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Sedat Dural da olası bir depremde İstanbulluların içme suyu kaynaklarını yok edeceği uyarısında bulundu.
Duvar'da yer alan habere göre Prof. Dr. Görür, Küçükçekmece Gölü’nden başlayarak Durusu’ya uzanacak Kanal İstanbul Projesi için, “Bizim beklediğimiz deprem Marmara’nın içerisinde. Dolayısıyla kanal bu tehlike bandının içerisine giriyor” dedi. Görür, kanalın Karadeniz’de yer alan kirliliği Marmara’ya getireceğine de dikkat çekti.
5 farklı güzergâh üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda 4. alternatif olarak düşünülen Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu koridoru Kanal İstanbul Projesi’nin Karadeniz’den Marmara Denizi’ne bağlantısı olarak belirlendi. Projenin Karadeniz ile Marmara Denizi’ni bağlayacağına dikkat çeken yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, “Karadeniz bugün dünyanın en kirli denizlerinden biri. Özellikle Orta Avrupa’nın bütün sanayi atıkları Tuna Nehri vasıtasıyla Karadeniz’e taşınıyor. Bizim açacağımız kanalla Karadeniz’in üst katmanlarında yer alan kirlilik Marmara’ya gelecek” diye konuştu.
Marmara Denizi’nin can çekiştiğini vurgulayan Prof. Dr. Görür, “Ben bu denizin bin 300 metre dibine dalıp 7 saat çalışan bilim insanlarındanım. Marmara Denizi’ne dalış sırasında gördük ki Marmara inanılmayacak boyutta kirli. Siz bu kirliliği daha da artırıyorsunuz. Bugün Marmara’nın tabanında canlı kalmadı. Aşırı kirlenen Marmara bu sefer besin zinciri vasıtasıyla insanlarımıza da zarar verecek” ifadesini kullandı.
Olası Marmara Depremi’nin kıyılara 10-12 kilometre uzaklıkta gerçekleşeceğini ifade eden Prof. Dr. Görür, bu bölgenin depremden ciddi şekilde etkileneceğini belirtti. Görür, proje sonrası bölgede insan yoğunluğunun artacağına dikkat çekerek şöyle devam etti, “Siz deprem alarmı verdiğiniz yerde riski olabildiğince azaltacak işlemleri yapacaksınız. Riski artıracak eylemlerden kaçınacaksınız. Bunların başında nüfus ve bina yoğunluğunu artırmamak gelir. Daha fazla bina, daha fazla insan olası bir depremde daha fazla can ve mal kaybı demektir. Bugün yapılacak olan kanal, çevrede yoğun bir yapılaşmaya ve insan gücüne de neden olacak. Bu yönüyle de negatiftir. Kanal birçok yerde çürük bir zeminin içerisine yerleşecek. Özellikle kanalın Marmara’ya açılan kısmı doğrudan doğruya fay hattıyla çok yakın temasta bulunacak. Beklediğimiz deprem Marmara’nın içerisinde kıyılara 10-12 kilometre uzaklıkta gerçekleşecek. Dolayısıyla kanalın Marmara’ya yakın kesimleri depremde görülecek yanal ve düşey hareketlere karşı nasıl tolerans göstereceği bilinmiyor. Dolayısıyla kanalın Marmara yakınlarının olabilecek depremden çok ciddi bir şekilde sınanacağı kaçınılmaz.”
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve çevre mühendisi Sedat Dural ise projenin 3 yıl içinde Marmara Denizi’ni, ardından Karadeniz’i öldüreceği, içme suyu kaynaklarını yok edeceği uyarısında bulundu. Dural, “Sadece konu ve denizlerin kaybı değil, aynı zamanda soluduğumuz havadan, içtiğimiz suya kadar her şeyi yavaş yavaş yitireceğimiz anlamına gelir” diye konuştu.
Çevre mühendisi Sedat Durel, şunalrı kaydetti:
“Aslında bir bütün olarak çevre coğrafyası ile Karadeniz ve Marmara Denizi’nin kendi içindeki dengesine doğrudan doğruya bir müdahalesi olacak. Karadeniz’in tuzluluğu daha düşük, Marmara Denizi’nin tuzluluk oranı daha yüksek, aralarında seviye farklılığı da var. Yapılacak yeni bir kanalla oluşacak yeni bir akışın gerçekleşmesiyle aralarındaki bu denge de bozulacak. Karadeniz’den Marmara’ya yoğun bir besin akışı olacak ve bu Marmara’nın dibine çökecek ve çeşitli canlılar tarafından tüketilecek. Zaten Marmara’da çok düşük bir oksijen oranı var. Bunun da yok olması ve Marmara’da hiç oksijen kalmaması riski çok yüksek. Bu da bir iki yıl içerisinde hatta en geç 3 yıl içerisinde olabilir. Bunun ardından Marmara ölü denize döner ve hidrojen sülfür dediğimiz bir gaz ortaya çıkar. Bu gaz İstanbul’un kıyı şeritlerine vurarak bir dönem Haliç’in yaydığı gibi bir koku tüm Marmara kıyı şeridine yayılabilir. Hidrojen sülfürün atmosfer yoluyla diğer denizlere ulaşabilir. Denizlerin aralarındaki boğazlar yoluyla akım da söz konusu. İlk etapta en büyük zararı alacak olan Karadeniz’dir. Marmara’nın ölümünü Karadeniz takip edebilir. Ege Denizi’nin doğu kıyıları da bundan nasibini alacaktır."