Oya Kösemen, ‘Henüz kozasından çıkıp cana okuyacak kıvama gelmemiş’ diye söz ettiği tümörle dört ay savaştı. Sonuçta o tümörün canına okudu. Kanserin şükretmeyi öğrettiği Kösemen, hem özgürleşmiş hem de güzelleşmiş.Turizmci Oya Kösemen (53), bu yılın başında meme kanseriyle tanıştı. Şanslıydı, çünkü sağ memesinde çıkan tümör çok küçüktü. Onun tabiriyle tümör, henüz kozasından çıkıp ‘canına okuyacak’ kıvama gelmemişti. Ancak tümör çok küçük olsa da ameliyatla alınmalıydı. Kösemen radyoterapi gördü. Yaşadığı deneyimden sonra kadınları bu konuda bilinçlendirmek için Meme Sağlığı Derneği’nde (MEMEDER) çalışmaya başlayan Kösemen, şimdi kendisiyle daha barışık. Aynaya baktığında kendini daha güzel görüyor. Kanser ona yaramış yani... Kösemen'in öyküsü Radikal'de anlatılıyor. Kanserle nasıl tanıştınız? 37 yaşındayken sol göğsümde bir kist çıkmıştı. Ameliyatla alınıp incelenmiş ve sonuçta iyi huylu çıkmıştı. Bu yüzden her sene mamografi çektiriyordum. Ancak düzenli gittiğim doktorum yaşamını yitirince üç-dört sene kontrole gitmedim. Jinekoloğum ise artık düzenli gideceğim bir meme cerrahım olması gerektiğini söyledi. Açıkçası birkaç sene bunu takmadım. Normalde her sene Ağustos ayında mamografi çektiriyordum. Ama 2007’de yaptırmam gereken işlemi 200 Şubat ayına erteledim. 11 Şubat 2008’de mamografi ve ultrason çektirdim. 22 Şubat’ta doktora gittim. Saat 13.00’tü. Doktorum mamografiye baktı, muayene etti. Doktor, “Bu hiçbir şey de olmayabilir ama çok küçük de olsa bir şey de olabilir. ‘Cut biyopsi’ yapalım” dedi. Hemen radyolog arandı. O sırada allak bullak oldum. Doktoruma, “Bu ne?” dedim. “Eğer kötü huyluysa bile önemli değil. Çünkü çok küçük henüz. Bunu hemen tespit eder ve alırız” diye cevaplandırdı. Kitlenin alınıp, inceleneceğini ve radyoterapi uygulanacağını anlattı. ‘İki mememi de alın’ Bunları duyunca ne hissettiniz? Çok kötü oldum tabii, gözlerim doldu. Ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Hiçbir şeyi sürüncemede bırakmayı sevmem. Gözlerim dolu dolu hastane bahçesinde cut biyopsi saatinin gelmesini bekledim. Hava soğuktu. Bir boşluktaydım sanki, ama hoş bir boşluk değildi. Kimseyi aramadım. Ne eşimi ne de çocuklarımı... Yalnız kalmak istedim. Cut biyopsi için önce yatay bir şekilde yüzükoyun yatıyorsunuz ve göğsünüz mamografideki gibi sıkıştırılıyor. Bu işlem iki-üç saat sürdü ya da bana öyle geldi. Önce odada bir doktor varken baktım sayıları çoğaldı. Hiçbir şey düşünmüyordum. Parçalardan örnek alındı ve patolojiye gönderildi. Sonuç 27 Şubat’ta çıktı. Doktora gittim, ne yapacağımızı kararlaştıracaktık. Bana, “Tümör kötü huylu” dedi. Ameliyata girecektim, O bölge temizlenecek sonra da radyoterapi alacaktım. Doktorum şanslı olduğumu söyledi, çünkü çok erken evrede yakalanmıştı tümör. Kullanmam gereken ilaçlar olacaktı. Oysa ben, “Madem kanser değilim bunlar neden yapılıyor?” diye sordum. “Korumak için” dendi. O zaman iki mememi de kesmelerimi söyledim. Sanırım doktorum çıldırdığımı düşündü Ama bunda ciddiydim. Madem bir sorun var kökünden kazımalıyım diye düşünüyordum. Bunca sene iki memeyle yaşamıştım, bundan sonra da onlarsız yaşayabilirdim diyordum. Yoksa yıllarca, “Ha çıktı ha çıkacak” diye yaşayacaktım. Bende bulunan şey, kozanın içindeki tırtıl gibiydi. Yani daha kelebek olmamış, ‘dışarı çıksam canına okuyacağım’ kıvamına gelmemiş durumdaydı. O nedenle çok şanslıydım. Ağustos ayında bu incelemeyi yapsaydım belki görülmeyecekti. Çünkü henüz çok çok küçük olacaktı. Bir dahaki Ağustos ayında ise büyümüş, tırtıl kozadan çıkmış olacaktı. O nedenle doktorum çok şanslı olduğumu söyledi. Tümör ne kadar küçüktü? Çok küçüktü, mm. çapındaydı. Tedaviniz ne kadar sürdü? Toplamda dört ay sürdü. Hastalığınızı kimlerle paylaştınız? Teşhis konulduğunun gecesi durumu eşimle paylaştım. 28 ve 29 yaşlarında iki kızım var. Onlara ve kız kardeşime anlattım. Ama anneme ameliyat olduktan sonra söyledim. Kanser olma nedenini biliyor musunuz? Fibrokistik bir yapım var. Ama zaten meme kanserinde yoğunluk 50 yaşından itibaren başlıyor. Emziren anneler kanser olmuyor diyorlar ama ben emzirdim. Büyük kızımı üç ay emzirdim sonra hamile kaldım ikinci kızıma. Onu da altı ay emzirdim. Doktorum emzirmemiş olsam daha erken kanser olacağımı söyledi. Tedavi süreci nasıl geçti? Teşhis konduktan sonra Mart ayında radyoterapi başladı. Kemoterapi alanlar var, hastalığı daha ağır seyredenler var, tümörün başka alanlara sıçradığı durumlar var. Var oğlu var... Kanser olunca farklı bir ruh haline giriyorsunuz. Hasta olanlarla birbirimizi anlıyorduk, çünkü aynı korkular aynı bilinmezlik içindesiniz. Radyoterapi döneminde hissettiğim başka bir duygu da hastanede tüm hastalar birbirimize son derece nazik davranıyorduk, sanki uzaydan gelmiş özel varlıklarmışız gibi... Sanki kanser olmak özel bir şeymiş gibi.. Korku ve endişeye kapıldınız mı? Korku, endişe hissetmedim ama daha doğrusu düşünmemeyi seçtim. Sadece bir şey düşünmemeye çalıştım. O aşamada mutluluk hormonu salgılayacak haliniz yok. Düşündüğünüz şeyler olumsuz oluyor genelde. Yapı olarak eğer doktoruma güveniyorsam ve alacağım tedavi konusunda ikna olmuşsam sorgulamam. Tedavinin yan etkileri oldu mu? Göğsümde ve koltuk altımda yanıklar oldu. Bunun için özel yanık kremleri yapıldı. O dönemde hiçbir şekilde kozmetik ürün kullandırılmıyor. Radyoterapi için göğsünüze işaret konuyor ve onun silinmemesi gerekiyor çünkü. Tüylerinizi de hiç almıyorsunuz. Enterasan bir şekilde hiç terlemedim. Vücut da sanki size yardımcı oluyor o dönemde. Eğer bir kişi buna yakalanacaksa inşallah benim gibi erken aşamada yakalanır diyorum. Allah’a her zaman şükrederdim, hastalıkla beraber daha bir şükreder oldum. Ameliyat öncesi östrojen alıyordum ama ameliyatla beraber onlar kesildi. Böyle olunca bende ateş basmaları arttı. Menopoz nedeniyle aldığım ilacın yan etkilerini yaşıyorum. Rahim kanseri ve yağlanma gibi olumsuz şeyler de söz konusu. Ne yapacaksınız? Kendinizi rahat bırakıyorsunuz. Rahim duvarım ölçüldü. Eğer rahim duvarında kalınlaşma olursa o zaman müdahale edilebiliyor. ‘Kanser bana yaradı’ Kanserden neler öğrendiniz? Şükretmeyi öğrendim. Kendimi sevmeyi öğrendim. Artık kendimi çok seviyorum, kendimi seversem herkesi severim onu biliyorum. Mesela ben ‘mış gibi yapmamayı’ öğrendim. Ne istiyorsam onu yapıyorum. Bu anlamda kanser beni özgürleştirdi ve güzelleştirdi. Oldum olası özgürlüğüme düşkündüm ama demek ki içten içe gelenekler, tabular beni de etkiliyormuş. Şimdi hiçbir şey umrumda değil. Kim ne düşünürse düşünsün diyorum. Bunda annem ve kızlarım da dahil. Daha güzel değilim elbette ama eskiden aynaya baktığımda yok burnum büyük, kaşım düşük filan diyebiliyordum. Şimdi, “Ben bir taneyim” diyorum. Bu hayata gelmemizin bir anlamı olmalı. Tanrının bir bildiği var. Aynıca eskiden işimle ilgili tereddütler yaşardım veya kendi bildiklerimden emin olamazdım. Şimdi daha bir özgüvenliyim. Hata yapmaktan korkmuyorum. Çünkü insan hatalarla öğreniyor. Kanser bana yaradı anlayacağınız. Daha toleranslı oldum. Tedavi olurken ilginç şeyler yaşadınız mı? Hatırlıyorum bu yılın 19 Mayıs’ında Antakya’ya gitmek söz konusuydu. Ancak katılacaklardan eksilmeler olunca eşim, “Seneye gideriz” dedi. “Kusura bakma seneye var mıyım bilmiyorum. Ben gideceğim” dedim. Eşim kötü oldu tabii ki. İlk kez böyle bir cümleyi kullandım. Öleceğimden değil ama yapmak istiyorsam yapmalıydım. Çünkü kanserle beraber hiçbir şeyi ertelememeye karar verdim. Kanserden korunmada spor çok önemli. Sigarayı bıraktıktan sonra spora başladım. Ayrıca iyi hekim çok önemli. Kadınlar araştırıp doğru hekimi bulsunlar ve ona teslim olsunlar. Hekim hekim dolaşmak, herkesin dediğinden biraz yapmak ve sürekli hastalıktan konuşmak doğru değil. *** ‘Kızamık olacak halim yoktu’ Kanseri nasıl karşıladınız? Herkese oluyor da neden bana olmasın ki... Benim ne özelliğim var? Bu saatten sonra kabakulak, kızamık olacak halim yok ya... Tabii ki benim de başıma gelebilirdi ve geldi de... Aslında hayatın tek gerçeği ölümlü olduğumuz, ama bunu unutuyoruz... Bu tür şeyler size ölümlü olduğunuzu hatırlatıyor ve ‘kendine gel’ diyor. Kanser, böyle bir tecrübeydi benim için. Herkesin tepkisi farklı farklı oluyor. Benimkisi biraz donma şeklindeydi. Kimseyi yanımda istemedim. İşinize ara verdiniz mi? Hiç ara vermedim, kendimi acındırmadım. Öyle ‘vay vay’ yapmadım. Kimsenin bana özel muamelede bulunmasını da istemedim. Keyfim yoksa zaten ‘yokum’ diyorum. İşimi bırakıp kendimi hüzne garketmedim. Tedavi sürerken moralinizi nasıl yüksek tuttunuz? Bazen çok küçük şeyler sizi çok mutlu edebiliyor. Tedavi döneminde bir arkadaşımın kızı bana bir kitap hediye etti. Adı, ‘Düşünce gücüyle tedavi’ydi. Uzun süre ben o kitaba bakmadım açıkçası. Sonra okudum ve o kitap sigarayı bırakmama vesile oldu. Başınıza böyle bir şey gelince hayatınızda göremediğiniz şeyleri fark ediyorsunuz. Belki bencil oluyorsunuz ama çok daha faydalı oluyorsunuz. 30 yıl içilen sigaraya veda Ne kadar süredir sigara içiyordunuz? 30 seneden fazla sigara içtim. Bu sene 16 Temmuz’da sigarayı bıraktım. Hâlâ risk altındasınız öyle değil mi? Evet... O yüzden üç ayda bir meme cerrahı doktoruma gidiyorum. Altı ayda bir jinekoloğumu ziyaret ediyorum. İlaçlarımı alıyorum. Artık hormonlu hiçbir şey yememe çalışıyorum. Hücre yenileyici E vitamini almıyorum. Sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Daha özenli davranıyorum anlayacağınız. Eskiden pek meyve yemez, onun yerine tatlıları tercih ederdim. Şimdi yemeye uğraşıyorum. Benim için en önemlisi de sigarayı bırakmış olmak ve de olumsuz düşünmemeyi öğrenmeye çalışmak. Sizce kanserle savaşanlar nelere dikkat etmeli? Kontrol, kontrol, kontrol... Çünkü tıp çok ilerledi. Erken teşhis edilirse meme kanserinden ölüm yok gibi. Öncelikle elle muayene var, onu yapsınlar ve ihmal etmesinler. Sonra mamografi çektirilmeli. Ekonomik durumuyla da ilgili ama çok sayıda belediyenin bu tür merkezleri var. Ekonomik sıkıntıda olanlar da erken teşhis için gerekenleri yaptırabilirler. Kızılay sağlık merkezleri de var. Her şeyden önce kadınlar akıllı olsunlar. Bunu bir kadermiş gibi görmesinler. Kadınlar, dikkatli olmak durumundalar. Diyelim ki kanser oldular ama yine de dünyanın sonu değil. Olumsuz düşüncelere izin vermesinler, çünkü bu da insanın beynini kirletiyor. *** Bebeğini iki yıl emziren kadınlar kansere karşı korunuyor Meme kanserinden korunmak için yapılabilecek çok şey var. Kadınların 20 yaşından başlayarak kendi kendine elle meme muayenesi yapması, düzenli kontrole gitmesi tümör olsa bile erken yakalamayı sağlıyor. Ayrıca kadınların bebeklerini emzirmesi de kanserden koruyor Prof. Özmen: Her tümör kötü değilSağlıklı bir çocuk için gereken anne sütü, kadınları kansere karşı da koruyor. İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahit Özmen, iki yıl emziren annelerin daha az süreyle emziren annelere göre koruma altında olduğunu söylüyor. Kanserin belirtileri var mı? Kendi kendine muayeneyle fark edilir mi? İnsanların vücutlarını tanımaları lazım. Duş aldığınızda şampuanlıyken sağ elinizi sol memenizin üzerine koyup meme ucundan başlayarak dışa doğru dolaşıp muayene etmeli. Yukardan aşağı, sağdan sola tamamen muayene ettiklerinde meme dokusunu tanıyacaklardır. 20 yaşından sonra ölünceye kadar bu her ay yapılmalı. Meme dokusunda herhangi bir kalınlaşma, sertleşme, çok iyi fark edemedikleri, sınırlarını belirleyemedikleri bir sertlik fark ederlerse dikkatli olacak ve doktora görünecekler. Kadınlar aynaya bakmaya öğrenmeli. Meme başının birinde çekilme var mı diye dikkat edecekler. Özellikle tümör yüzeyselse derinin altında çok küçük de olsa uzantılarıyla fark edilebilir. Deriyi kendine çekiyor ve tümörün olduğu yerde çekme oluyor. Memede kızarıklık varsa dikkatli olmalı. İki meme arasında asimetri varsa bu doktora gitmeyi gerektirebilir. Yaratılıştan bir asimetri varsa ama son zamanlarda melerden biri çok daha fazla büyüyorsa cerraha gitmeli. Genç yaşta mamografi çektirilmeli mi? Mamografi yerine ultrason olmalı. Çünkü genç yaşlarda meme yapısı daha yoğun, meme içindeki değişikliği görmeyebilirsiniz. Eğer bir kuşku olursa MR ya da mamografiye gidilebilir. Doktor muayenesi 20-40 yaş arasında üç yılda bir yaptırılmalı. 40 yaşından sonra ise her yıl yapılması gerekiyor. Bunlar hep normal sıradan kadınlar için. Risk grubunda olan kadınlar ne yapmalı? Annesi, kız kardeşinde meme kanseri olan, doğurmamış veya erken adet görmüş kadınlar risk grubunda ve taramalarını cerrah belirler. Bazen altı ayda bir çağırabilir. Değişiklikler fark edilebilir. Meme muayenesi önemli ama eğer elinize bir kitle geliyorsa geç kalmış olmuyor musunuz? Kitlenin çapı önemlidir. Küçük bir memede yüzeyel bir kitle 1 cm iken de görülebilir ki bu da iyi bir değerdir erken tanı açısından. Ama iri bir meme kadın hissedemiyor deride yerleşmiş. O zaman 3-4 cm olabilir. Bu bizi üzüyor, bu kadar büyümemesi gerekiyor. Çapı dışında hastalığın seyrini de etkileyen şeyler vardır. Koltuk altına yayılmış mı? Bunun için çok iyi yeni testler var. Tümör koltuk alına yayılmamışsa mavi boya testi yapıyoruz. Bekçi lenf düğümü biyopsisi diyoruz buna. Kolun şişme riski olmuyor. Yeni bir tedavi var. Lenflere yayılmamışsa yine yüz güldürücü sonuç oluyor. Memede tümör 4 cm. olsa bile eğer koltuk altına yayılmamışsa seviniyoruz. Mamografide tümör mm çapındayken yakalanabiliyor değil mi? Evet. 2-3 mm’den büyükse yakalayabiliyoruz. Emzirme kanserden koruyor mu? Yaptığımız bir araştırmaya göre en az 12 aylık bir emzirme meme kanseri riskini azaltıyor. 12 aydan az emzirenlerle 12 aydan daha çok emzirenlerin karşılaştırması var. Kısa süreli emzirenler hiç emzirmeyenlere göre daha şanslı ama 12 ay ve daha uzun emzirenler daha çok koruyucu. Eskiden bir yıl emzirin deniyordu şimdi iki yaşa kadar emzirin diyoruz. Hem çocuğun sağlığı hem de kadının kanserden korunması için. Meme kanseri bulaşıcı mı? Hayır, fiziksel temasla (sarılma, öpüşme, cinsel temasla) bulaşmaz. Memede farkedilen her tümör kötü huylu mudur? Hayır. Memede kadınların fark ettiği kitlelerin yüzde 80’i iyi huylu tümör veya kisttir. Özellikle çok kısa sürede ortaya çıkan ağrılı kistleler, 30-50 yaş arası kadınlarda sıkça görülür. Bunlar çoğunlukla meme kistleridir. Memedeki her kitle alınmalı mı? Hayır. Memede bir kitle fark edildiğinde, muayene ve gerekli görülen tetkiklerle (mamografi, ultrasonografi, MR vs.) değerlendirilmeli. Eğer kitle içerisinde sıvı bulunan basit bir kist ise bunun çıkarılmasına gerek yok. Bunlar kısa sürede oluşur ve genelde ağrılıdırlar. Çok büyük ve ağrılı kistlerin, nadiren enjektörle boşaltılması gerekebilir. Memedeki ödem, gerginlik ve ağrıyı azaltmak için bazı bitkisel ilaçlar önerilebilir. Memedeki basit kistler, menopozdan sonra kendiliğinden kaybolabilir. Genç kadınlarda sık görülen iyi huylu meme tümörleri, ‘fibroadenom’ adını alır. Bunlar 2 cm’nin altında ve düzgün sınırlı ise altı ayda bir yapılan ultrason ile takip edilebilirler. Hızlı büyümeleri ve şekil düzensizlikleri var ise iğne biyopsisi yapılır, sonucuna göre gerekirse çıkarılırlar. Büyük fibroadenomlar ve sarkom şüphesi olan tümörler çıkarılmalı ve değerlendirilmeli. Meme başı akıntıları önemli mi? Meme başından, kendiliğinden olan, tek taraflı ve kanlı-serum rengindeki akıntılar için meme cerrahisi uzmanına müracaat edilmeli. Akıntı, küçük bir cam üzerine yayılıp kurutulur, boyanır ve mikroskopik olarak incelenir. Bu hastalarda radyolojik değerlendirmelere (mamografi, ultrason) ek olarak, akıntının geldiği kanal içerisine kontrat madde verilerek görüntüleme (duktografi, galaktografi) yapılabilir. Meme başının sıkılması sonucu meydana gelen gri-yeşil renkli akıntılar, memedeki fibrokistik değişikliklerle ilgili ve önemli değil.