Kapitalist çevreci Robert Redford

Hibrid otomobillere yönelen şöhretlerin çoğu henüz doğmamışken, ‘yeşil’ politikaları savunmaya başlayan Redford, küreselleşme karşıtı olmayan, ortak çözümlere odaklı bir çevrecilik anlayışına sahip

 Hollywood'un "yeşil furyası," Paris Hilton gibi dış görünüşü ve hayatı ancak bir Barbie bebeğinki kadar doğal olan plastik tüketim tanrıçalarını bile "doğa dostları" kervanına kattı.,.

 Ama tabii, çevreciliğe, henüz böyle bir hareketin esamisi okunmazken gönül verip bilinçleri yeşertmek için samimi çaba göstermiş yıldızlar da var.

 O yıldızların en parlaklarından biri Robert Redford.

 Parkta Çıplak Ayak, Butch Cassidy and the Sundance Kid, Başkanın Bütün Adamları, Akbabanın Üç Günü, Bulunduğumuz Yol, Üçkâğıtçılar, Ahlaksız Teklif gibi nice filmin unutulmaz başoyuncusu. Sıradan İnsanlar ve Bizi Ayıran Nehir gibi filmlerin başarılı yönetmeni olan Redford, aynı zamanda kurucusu olduğu Sundance Film Festivali yoluyla Amerikan bağımsız sinemacılığının gelişimine de büyük katkı yapmış bir aktör.

 Alternatif hayat peşinde 

 Aslında, her yıl Utah eyaletinde, doğanın kucağında gerçekleştirilen Sundance Film Festivali, sadece Hollyvvttod endüstrisine "alternatif oluşturmakla kalmıyor, 1936 dokumlu aktörün son 35 yıldır kendini adadığı "alternatif hayat" anlayışını da bir bakıma temsil ediyor.

 1975'le Ulah'ın Kaiparowits Platosunda bir termik santral inşa edilmesini tek başına yürüttüğü kampanyayla engelleyen; ABD'de büyük sermayenin uzun süre muhalefet ettiği Termiz Hava Yasası, Enerji Tasarrufu ve Koruma Yasası gibi çevreci mevzuat girişimlerinin aktif destekçisi olan Redford, 1983'te sanayicilerle çevrecileri ortak alternatiflerde buluşturmayı hedefleyen Kaynak Yönetimi Enstitüsü'nü kurdu.

 

1989'da "Sundance Küresel Isınma Konferansı’nı tertipleyerek, sera gazlarının atmosfere etkisi konusunda o güne dek gerçekleşmiş en kapsamlı tartışmayı başlatan da yine Redford oldu. Bu 'Yeşil Kuşak' başkaO günden sonra da, zaman içinde, sinema kadar çevreyle de özdeşleşen bir isme dönüştü "Sundance."

 

Redford un 2000'lerdeki en büyük ataklarından biri, kablolu televizyon yayını yapan Sundance Kanalı'nı kurmaktı.

 

Sundance'in en büyük başarılarından biriyse, bugünlerde Türkiye'de NTV'de izleyebileceğiniz "Yeşil Ekran’a benzer "The Green" (Yeşil) kuşağını yayına sokmak oldu.

 

"Trıe Green," Küçük bir Gezegen için Büyük Fikirler dizisini ve çevre üzerine yapılmış çok sayıda kaliteli belgeseli ekrana taşırken, izleyenlere doğayla dost bir alternatif hayat arayışının fuzuli değil, küçük gezegenimizin kaderini değiştirebilecek kadar elzem olduğunu anlatmaya çalışıyor.

 

Kıyamet tellallığına veda

 

Ancak Sundance'in "yeşil" felsefesinin en önemli özelliği, pratik hayata bakarak yakıt, şehirleşme, konut, giyim, gıda, kozmetik ve benzeri alanlardaki tercihlerimizi nasıl "yeşil" kılabileceğimizi göstermesi.

Bu da, sorunlara odaklı "negatif bir bakıştan ziyade, çözümleri öne çıkaran "pozitif bir yaklaşımı benimsemekle mümkün oluyor.

 

Robert Redford'un kendi sözleriyle aktaracak olursak, "geçmişin kıyamet tellallığına dayanan çevrecilik anlayışından kesin bir kopuşu" temsil ediyor Sundance:

 

"Son 20 yılda çevreciler hep karanlık senaryolarla çıktılar ortaya, başımıza gelecek felaketleri anlatmaya odaklandılar. Tabii, biz bunu yaparken çevrenin kötüye gidişi konusunda insanları uyarmaya çalışıyorduk ama Amerikalılar bizi dinlemek istemedi. Sözlerimiz havada kaldı. Oysa şimdi çözümlerden bahsediyoruz; hayatın her alanında çevre sorunlarını çözmenin yolunu araştırıp bulan, uygulayan ve bu sayede para da kazanan insanların hikâyesini anlatıyoruz."

 

 

Hele bir Bush gitsin de

 

Robert Redford bu sözlerle, çevreci zihniyetin yepyeni bir endüstriyi beslemesinin; Amerikan şirketleriyle Wall Street yatırımcılarının "yeşilden yeşil kazanmaya," yani çevreciliği dolara çevirmeye başlamasının taraftarlığını yapıyor.

 

Anti -kapitalist. anti-Globalist çevrecilerden tamamen farklı bir yaklaşımla, doğrudan sistemin kendi günahlarıyla yüzleşmesini ve kendi araçlarıyla arınmasını savunan bir pozisyon alıyor.

 

Bununla birlikte, çevreciliğin siyasi izdüşümü konusunda kalası gayet net...

 

Redford’un Bush yönetimine duyduğu büyük öfkede, Irak Savaşı ve son yılların diğer askeri karar ve uygulamaları kadar "çevre düşmanı'' politikaların da büyük payı var.

 

Bush sonrası Amerika'ya iyimser bir bakışla, "Gerçek anlamda 'yeşil' yasalar için 2009'u beklememiz gerekecek" diyor ve ekliyor Redford:

 

"Kral Midas dokunduğu her şeyi altına dönüştürürdü. Bush ise dokunduğu her şeyi boka çeviriyor. Her şeyi. Ben bu adamla tanıştım. Bir baloncuğun içinde yaşıyor. Yakında patlayacak bir baloncuk bu." Taraf