‘Kar Korsanları’ iddialı

‘Kar Korsanları’ iddialı

12 Eylül Darbesi'nin ertesi... Kars dondurucu bir kışa teslim olmuştur. Kömür karneyle verilir, o da yetkili memurların keyfine göre. Üç ilkokul öğrencisi kafadar da, evde yakacak kömür bulabilmek ümidiyle kömür kazanlarının atıklarını eşeler. Bu arada cunta yönetiminin baskısı ise hayatlarına giderek daha fazla yansımaktadır.

Kaybedilen masumiyet

“Kar Korsanları”, sempatik kahramanları ve hümanist anlatımıyla daha ilk sahneden seyirciyi avucunun içine almayı başaran bir film. Başlangıçtaki bembeyaz kar örtüsü, ülkede olup biteni daha tam idrak edemeyen çocukların masumiyetinin de bir simgesi. Ancak film ilerledikçe, mekanlar, görüntüler daha karanlık bir hal alıyor. “Kar Korsanları”nın çocukluktan erişkinliğe atılan adımları anlattığını söylüyen yönetmen Faruk Hacıhafızoğlu, “Çocukluktaki o saflık ve adalet duygusu, büyüklerle tanıştıkça kasvetli olmaya başlıyor. Dışarıdan gelen şiddete, devletin şiddetine, büyüğün şiddetine, kendilerine çok fazla yapılmasa bile, yapılanlara tanık oluyor filmdeki çocuk karakterler. Dolayısıyla bu tanıklıkla beraber, bir karabasan benzeri bir duygu oluşuyor” diyor.

Uydurulan filmler

Kendisi de Kars'ta büyümüş olan Hacıhafızoğlu'nun filmindeki birçok öğe yarı otobiyografik nitelikte. Örneğin filmin küçük kahramanlarının aralarında film anlatmaları:

“Bizim o dönem orduevi sineması vardı, sivillere açık değildi. Askerler ilk başta bilet kontrolü yapar, o kapı kapandıktan sonra da giderdi. Ben hep giderdim, ikinci yarıda hep kapı açık olur, girerdim, izlerdim. Filmlerin çoğunun ben ikinci yarısını izlemişimdir. Ertesi gün arkadaşlara anlatırken hep şu sorulurdu: ‘Başı nasıldı?' Eh, bir baş uyduruyorsun. Ondan sonra bir başkası geliyor, ‘Başı nasıldı?'. Ona da bir baş uyduruyorsun. Derken iş karışıyor, kime ne uydurduğunu bilmediğin için, yalancıya da çıkıyordu adın.”

O günlere döndürüyor

1980'lerin başını hatırlayanları sık sık gülümsetecek ayrıntıları ile film, hoş sürprizler içeriyor. Vasconcelos'un “Şeker Portakalı” kitabı, “Zengin ve Yoksul” dizisinin Falconetti'si, “Beyaz Gölge” ve “Çelik Blek”, çocukluğu, gençliği o yıllara denk gelenlerin içini ısıtacak nostaljik imgeler. O dönemde epey popüler olan ve televizyonda büyük ilgiyle izlenen artistik buz pateni de, filmde hikayeyi sürükleyen bir role sahip. “Biz buzda sürekli düşüp kafasını kıran çocuklardık, o buzun üstünde adamlar, kadınlar dans ediyor, çok ilginç bir şeydi benim için.” diyen Hacıhafızoğlu, buz patenini hikayeye o yüzden dahil ettiğini söylüyor. Ancak tabii yönetmenin o günlerden filme kattığı renkler, hep seyirciyi gülümseten tabiatta değil, aksine 12 Eylül sonrasının baskıcı ve bunaltıcı atmosferi, başına kesekâğıdı geçirilmiş olan muhbirin emniyet görevlilerinin arabasında şehri dolaşması, ya da radyoda 12 Eylül'den sonra yaşı büyültülerek idam edilen Erdal Eren'e ilişkin bir haber de o günlerin tekrar acıyla ve öfkeyle anılmasına neden oluyor.

“Bu film olmuş”

Yönetmenin Almanya ile ilişkisi ise çok eskilere, çocukluğuna dayanıyor. İlk adını bildiği yabancı ülkenin Almanya olduğunu anlatan Hacıhafızoğlu, “Çünkü ben bir Almancı çocuğuyum. Babam 1972'de Almanya'ya misafir işçi olarak geldi, işte 43 sene sonra misafir artist olarak geldim” diyor. Hacıhafızoğlu Berlinale'nin misafiri olurken, “Kar Korsanları”nın dünya prömiyerinde sinema alkıştan yıkıldı. Yönetmen de festivalde gelen reaksiyonlardan çok memnun. Öncelikle Berlinale seyircisini muhteşem bulduğunu, gösterim sırasında tek bir cep telefonunun çalmamasına, insanların aralarında konuşmamalarına çok şaşırdığını söyleyen Hacıhafızoğlu, organizasyonun teknik bir mesele olduğunu ve yapılabileceğini, ancak böyle bir seyirci kitlesi bulmanın çok zor olduğunu kaydediyor ve ardından da “Tepkiler de çok iyiydi. Berlinale izleyicisi bize “Bu film olmuş” hissi verdi” şeklinde konuşuyor.

“Berlinale bahtımızı açtı”

Berlin Film Festivali'ndeki Generation bölümü, çocuk ve gençlik filmleri için dünyanın en prestijli platformu. Yönetmen de, Berlinale'nin bahtlarını açtığını, zira festivale kabul edildikten bu yana geçen süre içinde 20-30 tane davetiye aldıklarını belirtiyor. Önümüzdeki dönemde bir dizi uluslararası festivale konuk olması beklenen “Kar Korsanları” filminin Türkiye'deki seyirciler ile ilk buluşmasının ise İstanbul Film Festivali'nde olması öngörülüyor. Geniş gösterime girerken de, film için Kars'ta bir gala düzenlenecek. Ancak tabii gözler öncelikle Berlinale'de Cumartesi günü verilecek Kristal Ayı Ödülleri'nde. Faruk Hacıhafızoğlu'nun şimdiden en büyük favoriler arasında olduğunu söylersek yanlış olmaz.