Yıldırım Güngör İstanbul’da başlayan 540 kilometrelik yolculuğum sabahın erken saatlerinde sona ermek üzere. Amasra’ya sadece birkaç kilometre kaldı. Tabelada Kuşkayası yazısını görünce arabayı sağa yanaştırarak yukarı doğru çıkan merdivenlerden tırmanmaya başlıyoruz. Kısa bir süre sonra kaya üzerine oyulmuş bir kabartma ile karşılaşıyoruz. Kabartmada başsız bir insan figürü ile figürün sağında bir kartal var. İnsan figürünün ayakları ciddi zarar görmüş. Belli ki burası da definecilerden nasibini almış. Boyu 2.5 metrenin üzerindeki bu kabartmanın önünden bir Roma yolu geçiyor. Yol biraz ileride toprak yolla birleşerek Bakacak Tepe’ye doğru devam ediyor. Bu yoldan biraz ilerleyince kayalar üzerine işlenmiş bir kitabe görüyoruz. Aynı kitabeden bir tane de kabartmanın üzerinde var. Burası Amasra’ya gelenleri karşılayan ilk sürpriz. Kuşkayası anıtı M.S. 41–54 yılları arasında Roma imparatoru Cladius zamanında Pontus valiliğine atanan Gais Julius Aeuilb tarafından yol dinlenme tesisi olarak yapılmış. Yani kuş kayası anıtı aslında yolcular için yapılmış bir mola yeri. Anadolu’da başka bir örneği olmayan bu muhteşem anıtı geride bırakarak Amasra’ya doğru hareket ediyoruz. Kuşkayası anıtı Amasra arası sadece 5 kilometre. Kısa bir süre sonra Amasra’dayız. Bir kenti gezmeye her zaman müzesinden başlarım. Kenti kimler kurmuş? Ne tür eserler bırakmışlar ? Bu eserler korunabilmiş mi ? Kente başka hangi uygarlıklar iz bırakmış ? Bu tür soruların yanıtını alınca bir kent benim için farklı anlamlar ifade etmeye başlıyor . Geçmişi antik çağlara kadar uzanıyor Amasra’nın kuruluşu M.Ö. 12. yüzyıla denk geliyor. O dönemlerdeki adı Sesamos olan Amasra tarih boyunca çeşitli uygarlıkların egemenliğine girmiş. Hititler, Fenikeliler, Lidyalılar’dan sonra kent M.Ö IV. Yüzyılda Pers egemenliğine girmiş. Perslerin Büyük İskender tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra kent Persli prenses Amastris tarafından yönetilmiş. Amasra ismi de buradan gelmektedir. Amastris’ten sonra Pontus egemenliği başlar. Yaklaşık 200 yıl kadar süren bu egemenlik M.Ö 70 yılında Romalıların devreye girmesi ile sona erer. Kentin adı Roma yönetiminde Amastedos olur. M.S. 13 yüzyılda Cenevizliler yönetmeye başlar. M.S. 1460 yılından sonra da Fatih tarafından alınarak Osmanlı toprağına katılır. Amasra Müzesi sözünü ettiğin tüm uygarlıkların izini sergiliyor. Müzeden çıkarak Amasra’nın Çekiciler çarşısına giriyorum. Tatile gelenler denizde olduğu için çok fazla kalabalık değil. Köşede iki esnaf tavla oynuyor. Küçük bir kız çocuğu topaç çevirmeye çalışıyor. Çarşıda satılan ahşap hediyelik eşyaların büyük çoğunluğu burada yapılıyor. Tek tük uzak doğu malları da girmeye başlamış Aklınıza ne gelirse var çarşıda. Çarşıyı geride bırakarak sahile yöneliyorum. Sahil kalabalık mı kalabalık, deniz temiz mi temiz. Bir kentin içinden denize gerek büyük bir keyif olsa gerek. Bir gariplik hissediyorum. Arabayı park ettiğim yerle burası aynı değil. Acaba iki sahil mi var diye düşünüyorum. Biraz daha dolaştıktan sonra diğer sahili de buluyorum. Amasra iki koya ve iki adaya sahip. Bu nedenle kente ilk gelenler önce biraz şaşırıyorlar. Bu koy diğeri kadar kalabalık değil. Denize giren insan sayısı daha az. İnsanlar tatilin tadını çıkarırken ben Amasra kalesine doğru yöneliyorum. Amasra kalesi Romalılar tarafından yapılmış. Surlar ise Bizanslıların eseri. M.S. 9. yüzyılda yapılmış Amasra kilisesi yılların getirdiği yalnızlığa rağmen zaman meydan okumaya devam ediyor inatla. Kilisenin etrafındaki evlerin bazıları Amasra’nın geçmişine götürüyor insanı. Camiye çevrilmiş diğer kilisenin etrafından dolanarak bir taş yola giriyorum. Taş yolu takip ederek kalenin diğer ucundan inerek Amasra ile tarihi adayı birbirine bağlayan yüzlerce yıllık tarihi köprüye ulaşarak adaya geçmeyi planlıyorum. Taş yol beni bir meydana çıkarıyor. Karşımda bir kale kapısı ve önünde de tarihi bir taş köprü duruyor. Daha köprüye varmadan, köprünün üzerindeki insanlar hareketleniyor. Ne oluyor demeye kalmadan hızla gelen bir dalga köprü üzerinde bulunanları ciddi bir şekilde ıslatıyor. Dalgaları takip ederek ıslanmadan karşıya geçmeyi başarıyorum. Kale kapısından geçerek kenti gezmeye başlıyorum. Adadaki evlerin bazıları geleneksel tarza daha uygun. Burada yaşayan insanlar tarihle iç içe. Gürültü yok Amasra’da, dinginlik sadelik var. Bu kenti gezerken tüm sorunlarından arınıyor insan sanki. Bir evin bahçe duvarı ilgimi çekiyor. Duvar tamamen kentin eski kalıntılardan oluşmuş. Kaleden yukarı doğru çıkmaya başlıyorum. Dar sokakların bitmesiyle sert bir rüzgâr karşılıyor birden. Aşağıdaki dalgaların neden köprüye kadar çıkabildiğini daha iyi anlıyorum şimdi. Pansiyon turizmi yaygın Karşıma çıkan birkaç pansiyona yer soruyorum. Bu gece burada kalmak çok güzel olur. Ne yazık ki tüm pansiyonlar dolu. Bir pansiyondan gelen yemek kokuları bu gün doğru dürüst bir şey yemediğimi hatırlatıyor. Amasra’ya gelince ne yenir? Tabi ki balık ve Amasra’nın meşhur salatası. Balık lokantalarını dolaşarak fiyatlara bakıyorum. Tüm lokantalarda fiyatlar nerdeyse aynı ve çok uygun. Görünüşü nedeniyle diğer adı Mustafa amcanın yeri olan Canlı Balık Lokantasını seçiyorum. Kısa sürede gelen salata ve balıkla güzel bir ziyafet çektikten sonra konaklayacak bir yer aramak için tekrar yollara koyuluyorum. Bir zamanlar kalacak yer sorunu olan Amasra artık otel ve pansiyon dolu ama yaz mevsiminde yine kalacak yer sorunu var. Amasra’da kalacak yer bulamayınca muhteşem bir Amasra manzarası eşliğinde Çakraz’a gitmek için düştüm yollara. Çakraz Amasra’ya yakın bir köy. Bir zamanlar, sadece Almanların yol olmadığı için tekneyle gelerek aylarca kaldığı Çakraz sahili, şimdi ne yazık ki Beton binalarla kuşatılmış durumda. Buna rağmen yine de bölgedeki en güzel yerlerden biri. Bir otele yerleşerek balkona çıkıyor ve yoğun geçen günün yorgunluğunu atmak için Karadeniz’in serin akşam rüzgarına bırakıyorum kendimi. Sabah erken uyanarak balkona çıkıyorum. Dün akşam uysal uysal esen rüzgar hızını iyice artırmış. Dalgalar acımasızca çakraz sahilini dövüyor. Birkaç kişi sabah güneşinin tadını çıkarıyorlar. Kapalı olan koyun uzunluğu birkaç kilometre. Sahil tamamen ince kumlarla kaplı. Dalgaların cazibesine kapılarak sahile iniyor ve kendimi Karadeniz’in dalgalarına bırakıyorum. Dalgalar çok güçlü olduğu için fazla açılamıyorum. Bu bölgenin tek dezavantajı dalgalar. Rüzgarlı havalarda denize girmek bir çok yerde çok riskli olmasına rağmen Amasra ve Çakraz bu açıdan çok avantajlı. İki sahil de koyda olduğu için güçlü dalgalar sahildeki kumların yerini değiştirerek deniz içinde yüzme bilmeyenler için tuzak olan derin boşluklar oluşturamıyor. Çünkü burada deniz diğer kıyılarda olduğu gibi birden derinleşmiyor. Bu da güçlü dalgaların çok fazla zarar vermesini engelliyor. Koylar cenneti Amasra… Kahvaltıdan sonra Kurucaşileye kadar olan sahil kesimindeki koyları dolaşmaya karar veriyorum. Göçkün demirciler, Karaman, Gökçekale Kapısuyu, Gideros koylarının her biri farklı güzellikte. Tatilini sakin bir yerde geçirmek isteyenler için bu koylar biçilmiş kaftan adeta. Her bir koyda bulunan sahiller sessiz, sakin ve doğal görüntüsü henüz bozulmamış durumda. Bu koyların bazıları ilginç kalıntılar da barındırıyor. Ertesi sabah otelde yapılan muhteşem gözlemeleri yedikten sonra yavaş yola koyuluyorum. Günümün yarısını yolumun üzerindeki Hisarönü ve İnsuyu sahillerinde geçiriyorum. İstanbul- Amasra yolu her mevsimde güzeldir. Sonbaharda pastel renkler süsler doğayı. İlkbaharda ise tüm yol rengârenk halılarla kaplı gibidir. Çiçeklerin her türlüsü her mevsimde başka bir renk veriyor doğaya yol boyunca. Eğer çok değil bir hafta sonunuzu ayırırsanız Amasra’nın müdavimi olacak ve her boş zamanınızda Amasra’ya koşacaksınız. Amasra Rehberi Otel ve Pansiyonlar Denizer Pansiyon : 0 378 315 16 28 Kural Pansiyon : 0 378 315 13 56 Yağmur Pansiyon : 0 378 315 16 03 Kardelen Pansiyon .0 532 772 89 91 Tourist pansiyon : 0 378 315 26 83 Kuşna Apart Pansiyon 0 378 315 10 33 Balkaya Pansiyon : 0 378 315 14 34 Huzur Pansiyon : 0 378 315 10 82 Kuşkayası pansiyon : 0 378 315 25 76 Amasra Oteli : 0 378 315 17 22 Amastris Otel : 0 378 315 24 65 Bedesten Otel : 0 378 315 19 38 Timur Otel : 0 378 315 25 89 Işıkaltın Otel : 0 378 315 39 51-52 53 Seymen Otel : 0 378 315 34 86 Can Otel :0 378 315 28 06 Büyük Liman Otel : 0 378 315 39 00 Günter Motel : 0 532 473 96 38 Belvü Palas Motel : 0 378 315 12 37 Sinan Otel : 0 378 315 38 99 Özgün Otel : 0 378 315 10 15 Pınar Otel : 0 378 335 60 43 Restoranlar Işık Altın Restaurant : 0 378 315 39 53 Canlı Balık Restaurant (Mustafa Amcanın yeri ) : 0 378 315 26 06 Çeşm-i Cihan Restaurant : 0 378 315 10 62 Martı Restaurant : 0 378 315 34 64 Dönüş Restaurant : 0 378 315 10 11 Liman Restaurant : 0 378 315 23 48 Lotis Restaurant : 0 378 315 26 56 Önemli telefonlar 1 Nolu Sağlık Ocağı : 0 378 315 11 97 2 nolu sağlık ocağı : 0 378 315 30 91 Çakraz Sağlık Ocağı : 0378 Gökçün Demirci Sağlık Ocağı: 0 378 345 82 15 Jandarma 0 378 315 19 83 Emniyet Müdürlüğü : 315 31 79 Çakraz Şehler krakol Komutanlığı : 0 378 335 67 67 Belediye: 0 378 315 10 81 Amasra Müzesi 0 378 315 10 06 Tekne turları Amasra Yatçılar kooperatifi : 0 544 293 18 79 Ata Tour : 0 532 204 29 67 Gezilecek yerler Çekiciler Çarşısı Amasra’ya gelenlerin ilk ziyaret ettiği bölge. Çarşıda Amasralılar tarafından üretilen her türlü el işi hediyelik eşyalar satılıyor. Bu eşyaların çoğu ağaç oyma. Masaj aletleri, topaç, tabureler, tahta takılar revaçta. Son yıllarda bazı tahta takılar yerini ithal tahta malzemeye bırakmasına rağmen yerli üretim takılar hemen belli ediyor kendini. Kuşkayası Anıtı Anıt M.S: 41-54 yılları arasında yapılmış. Burası aslında yol yorgunları için yapılan bir dinlenme tesisi. Anıtta bir kabartma heykel, heykelin sağında bir kş kabartması ve iki kitabe bulunuyor. Anıtın yanındaki yolun götürdüğü bakacak tepeden Amasra muhteşem gözüküyor. Amasra Kalesi Romalılar tarafından yapılan Kalenin Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Bu günkü. surları ise Bizans döneminde yapılmıştır. Daha sonra 14-15 yüzyıllarda Cenovalılar kaleye son şeklini vermiştir. Bedesten Roma Eyalet meclisi sarayı olarak M.S. ıı. Yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülmektedir. Bu yapının bir hamama veya gymnasium olarak yapılmış olma olasılığı da bulunmaktadır. Amasra Kilisesi M.S. IX Yüzyılda inşa edilmiş olan kilise bir Bizans kilisesidir. Kilise küçük bir şapel tarzındadır. Üç farklı bölümü bulunmaktadır. Fatihin 1460 yılında Amasra’yı almasından sonra kilise, cami olarak hizmet vermeye başlamıştır. Bu işlevini 1930 yılına kadar sürdürdükten sonra ibadete kapatılmıştır.