İbrahim KaragülYenişafak - 7 Aralık 2010Madem Wikileaks'in Türkiye ile ilgili bilgilerinin çoğu ABD'nin o dönem Ankara Büyükelçisi Eric Edelman kaynaklı. Madem Türkiye'nin iç siyasete, medya mensuplarının büyükelçilik çalışanlarına dönüşmesine ilişkin tartışılabilir notlar ortaya çıkıyor...
Madem ABD'nin dağıttığı iddia edilen yüklü miktarda paranın Türkiye'de kimlere gittiği sorgulanıyor.. Ve madem; Edelman'ın talimatlarına pirim vermediği için, işgal politikasını yerden yere vurduğu için, kirli savaşla ilgili şok edici gerçekleri ortaya serdiği için kelleleri istenen gazeteciler var.. O zaman bir not da bize düşüyor. Çünkü kellesi istenenlerin başında biz vardık.. Ben ve Yeni Şafak'tan birkaç kişi daha... Bugünlerde Edelman dönemini sorgulayıp yerden yere vuranlar, Vikileaks belgelerinde Türk medyasının yüz kızartıcı ilişkilerine dair bilgi sızdırılır korkusuna kapılanlar arttıkça, Edelman dönemiyle ilgili bütün detaylar daha bir önemli hale geliyor.
Gazeteciler.com'da yayınlanan Cenk Açık imzalı yazıdaki, "Edelman hangi gazetecilerin kellesini istemişti" sorusunu görünce o günler tekrar belirdi zihnimde..
İşgal bütün şiddetiyle devam ediyordu. Her gün Irak'tan akılalmaz haberler, sarsıcı bilgiler alıyorduk. Canlı tanıklar ağlayarak telefonda bilgi veriyordu. İşkenceler, tecavüzler, katliamlar, yerleşim birimlerini haritadan silmeler, cami bombardımanları ve daha bir çok şey..
Bir gün bunları yayınladık. Irak'taki o meşhur işkence ve insanlık suçlarıyla ilgili en ciddi iddiaydı ve dünyada ilk kez yayınlanıyordu. Kıyamet koptu. ABD Büyükelçiliği, Eric Edelman müthiş bir öfkeyle karşı saldırıya geçti. İddia Amerikan basınında da yankılanmıştı. Bizi arayıp bilgi istediler. Hiç birine cevap vermedik.
Edelman'dan önce medya ayağa kalktı. Köşe yazarları bize çok ağır suçlamalarda bulundu. Hurriyet gazetesi üç gün, bu iddiayı örtbas etmek için Edelman üzerinden haber yayınladı. Bir muhafazakar gazetenin yayın yönetmeni aynı günlerde Edelman'la yaptığı söyleşiyi birkaç gün yayınladı. Tam bir kamuflaj operasyonu yapılıyordu.
Yeni Şafak yönetimine müthiş baskılar yapılıyordu. Günlerce bu baskılarla mücadele ettik. Kendi gazetemizde aleyhimize yazılar yayınlanıyordu. Edelman'la görüşenler soluğu gazetede alıyor, bizzat bana sert tepkiler gösteriyordu. Biz, gazeteyi iki paralık etmiştik, ABD ile ilişkileri bozmak gibi çok büyük bir günah işlemiştik. Gazete yönetimi ve sahipleri değil yazarları bu baskıyı yapıyordu.
Şahsıma karşı acımasız bir itibarsızlaştırma, değersizleştirme, etkisizleştirme, yalnızlaştırma kampanyası yürütüldü. Bu kampanyada kimlerin ne yaptığını hiçbir zaman paylaşmadım. Yaşanan stresi kimseye söylemedim. Sadece şu sözü verdim kendime: Hiç kimseye kızma, kinlenme... Ancak bunu unutma. Sadece günü gelince hatırlat...
Hayal kırıklığı çok şiddetliydi. Susturulmamız isteniyordu. Yazılarımıza son verilmeliydi. Ve bu apaçık yapılıyor, bu yönde talepler iletiliyordu. "bu adam ABD ile ilişkilerimizi bozacak, yazılarına son verilmeli" deniliyordu.
Birileri, Edelman adına linç kampanyası yürütüyordu.
Sadece gazeteciler mi? Adı bizde saklı bazı siyasilerin bu konuda neler yaptığını biliyorduk. ABD'ye giden, etkili çevrelerle görüşen bir siyasetçi (adı bizde mahfuz) eline tutuşturulan bir mektuplar soluğu gazete binasında alıyor, kelle avcılığı yapıyordu. Bu operasyonda kimlerin ne yaptığı bilgisine elbette sahibiz.. Ama isimler üzerinden hiçbir zaman konuşmadık, konuşmayacağız...
Bütün bunlar 2005 yılında oluyordu. Vikileaks notlarının yazıldığı günlerde.
Edelman, bazı gazetecilere talimatlar yağdırıyor o gazeteciler de aynı öfkeyi bize yöneltiyordu. Nasıl olurdu da, ABD'ye, ABD ordusuna böyle şeyler yakıştırabilirdik. Sadece Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini değil, gazetemizin ilişkilerini de riske atıyorduk. Yıllar sonra, o günlerde bizi haşlayanlardan birinin, Edelman'la ilgili bir yazıda, o haberi ilk bizim gazete verdi diye övünmesi ne ibretlik bir durumdu.
Yıllar geçti, o haber doğrulandı. Çok daha beter şeylerin olduğunu öğrendi dünya. Ama o zamanlar Edelman'ın talimatıyla terör estirenler, bu kötülükleri gizlemeye çalışanlar her şeyi unutmuş gibi yaptı ve Edelman'ın kötülüklerinden söz eder oldu.
Medya, adeta ABD Büyükelçiliği'nden yönetiliyordu. Çok az sayıda insan, savaşa, işgali ve dehşet verici gelişmelere karşı sesini yükseltiyordu. Onların da kelleleri isteniyordu. Yeni Şafak'ta kellesi istenenlerin başındaydım.. Çünkü o haber ilk kez bizde yayınlandı ve dünyayı karıştırdı.
Herkes kendi vicdanıyla hesaplaşmalı şimdi. O günlerde, haftalarda, aylarda yaşananları, yaşatılanları unutmam mümkün değil. Gazeteden istifa kararımı vermiştim. Ama bugünleri görebilenler beni korudu. O günün öfkesiyle, telaşıyla kıyameti koparanlar bugün hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Elbette bu beceri işi. Böyle yapanlar her devirde haklıdır, biliyorduk bunu. Ama yine de öyle olmamaya karar verdik.
Ne oldu? Kellelerimiz alınamadı. Bütün pislikler bizlerin dediği gibi ortaya çıktı. Herkes yalanlarıyla baş başa kaldı. Şimdi Edelman'ın palavra notlarıyla yüzleşiyor Türkiye. Bu kişiler de Edelman'ı kötüleme yarışına girdiler.
Gerçekten de, o günlerde ABD'nin yüklü miktarda para dağıttığı tartışılıyordu. Umarız bir sonraki Wikileaks belgelerinde bu isimler de sızar. Daha bitmedi. Asıl şok edici gerçeği o zaman göreceğiz.. Bizim kellelerimiz hâlâ yerinde duruyor. Başımız öne eğilmedi, eğilmeyecek de...