FETÖ şüphelisi olarak gözaltına alınan bazı kadınların başörtülerinin zorla çıkarıldığı iddialarını gündeme getiren Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 28 Şubat’ta bile böyle uygulamaların yaşanmadığını söyledi.
28 Şubat’ın yıl dönümünde, partisinin haftalık olağan basın toplantısında konuşan Karamollaoğlu, Mersin’de gerçekleşen tutuklamalarla ilgili partisine ‘vahim’ bilgiler geldiğini kaydederek, “FETÖ şüphelisi olarak gözaltına alınan hanımların başörtülerinin zorla alındığı, başlarının zorla açtırıldığı iddia ediliyor. 28 Şubat’ta içeri alınanlara böyle bir şey yapılmamıştı. Sadece ibadet etmek istediklerinde kendilerine verildiği iddia ediliyor. Bu iddialar doğru mu? Zorla başörtüsü çıkarma sadece Mersin’deki gözaltılara ait bir uygulama mı yoksa Türkiye genelinde yaygın bir durum mu? Hükümetin bu konuda bir inceleme başlatmasını istiyoruz” dedi.
Türkiye’de demokratik hayatın her 10 senede bir darbelerle kestiye uğratıldığını ifade eden Karamollaoğlu, "Ama tüm bu darbelerin içinde en sinsi ve en kirli olanlarından birisi 28 Şubat darbesidir. Çünkü 28 Şubat darbesi ile sadece demokrasi değil bu milletin, bu ülkenin geleceği çalınmıştır. Çalışanın emeği, fakir fukaranın ekmeği çalınmıştır. Topyekûn bir milletin umudu, gelecek hayalleri çalınmıştır” diye konuştu. Saadet Partisi lideri şöyle devam etti:
“Ekonomik sonuçları en az siyasi sonuçları kadar ağır ve ahlaksızdır. Örnek olsun diye sadece bir rakam vermek istiyorum; 28 Şubat irtica yaygarasının altında, 22’si özel 4’ü devlet bankası olmak üzere tam 26 tane bankanın içi boşaltılmıştır. Sadece bu soygunun millete maliyeti 50 milyar doların üzerindedir. Ne demek 50 milyar dolar! Daha iyi anlaşılsın diye bir kıyas yapmak istiyorum. SEKA 'ları sattık. Tekel 'i Telekom 'u, Tüpraş’ı, Petkim’i sattık. 119 anonim şirketi ve 216 işletmeyi sattık. Onlarca limanı, tersaneyi sattık. Şimdi elde kalan son fabrikaları, 14 Şeker fabrikasını da satılığa çıkardılar. Peki, tümünden elde edilen ve edilecek gelir ne kadar? 50 milyar dolar etmiyor.”
“Kimse kimseyi kandırmasın. 28 Şubat'la hesaplaşmak bankalardan bir gecede 50 milyar doları hortumlayanların yakasına yapışmakla olur. 28 Şubat’la hesaplaşmak, 1 yılda faize 70 milyar ödemekle değil, tıpkı Erbakan gibi 1 yılda denk bütçe yapmakla olur. 28 Şubat’la hesaplaşmak ABD ile ortak mekanizma kurmakla değil. D-8’lere sahip çıkmakla olur. 28 Şubat’la hesaplaşmak şeker fabrikalarını haraç mezat satmakla değil, 14 şeker fabrikası daha yapmakla olur. Atanamayan öğretmeni atamakla olur. Emekliyi, asgari ücretliyi, taşeron işçiyi açlığa mahkûm etmekle değil milletin hakkını millete vermekle olur.”
OHAL ve KHK’ların ‘FETÖ’ye dayandırılarak uzatıldığını ve yenilendiğini söyleyerek AKP hükümetine eleştirilerde bulunan Saadet Partisi lideri, "Aslında tam olarak mücadele edilemediğini görüyoruz. Böyle sinsi bir hareketle böyle mücadele edilmez. Pinpon topu ile oynar gibi hükümetle oynuyorlar. Kim onlar 15 Temmuz Darbesi’ni planlayanlardır. Hükümet bu durum karşısında ne yaptığının farkında değil” ifadelerini kullandı. Karamollaoğlu, hukuk konusunda da şu eleştirilerde bulundu:
"Adalet gibi böylesine önemli bir konuda tablo ne? ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre; Türkiye 2014'te 113 ülke arasında 59’uncu sırada iken 2015'te 80’inci sıraya, 2016'da 99'uncu sıraya, 2017 yılında ise 101’inci sıraya gerilemiş. Hani iktidar hep ‘istikrar, istikrar’ diyor ya. Gerçekten bu konuda tam bir istikrar var. Türkiye istikrarlı bir şekilde geriliyor.”
Saadet Partisi Genel Başkanı, gazetecilerin ‘seçim ittifakı’ konusundaki sorularını da yanıtladı. AKP ile MHP arasındaki ‘Cumhur ittifakı’nın hangi temeller üzerine yapıldığının bilinmediğini ifade eden Karamollaoğlu, şunları söyledi:
"Gördüğümüz tablo o ki sadece önümüzdeki seçimlerde başarı elde edebilirler. Peki, başarı elde edildikten sonra ne yapılacak. Bugün ki ekonomik sistemin aynı ile yola devam mı edinilecek ise felakete gidiyoruz. Seçimin daha ne zaman yapılacağı belli olamazken, ülkeyi ikiye bölmenin bir anlamı yok. Birbirimizi dinleyelim. Birbirimize meydan okumayalım. Önümüzdeki seçimler kutuplaşmayı artırabilir. Başkanlık sistemi bu hali ile kutuplaşmayı yönlendiriyorlar.
Bizim yaklaşımımız hala aynı. Başta ne söylediysek bugün aynı şeyi söylüyoruz. Türkiye şu an iktidarın yanlış politikaları yüzünden bu seviyeye geldi. Hükümetin bu konuda düşündürmesini istiyoruz. Aksi takdirde bu problemler çözülmez. Biz ittifakta ilkelerimizi belirteceğiz. İlkelerimizin başında hukukun üstünlüğü geliyor. Kuvvetler ayrılığı geliyor. Siz kuvvetler ayrılığını sağlayamazsanız. Bu diktaya yönelir.”