Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin Balgat'taki eğitim merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Karamollaoğlu yerli otomobil gündemine de değinerek “Bakınız 27 Aralık’ta “İtalya’dan getirilen” güya yerli otomobilimizin tanıtımı yapılacakmış. Bu iktidar iş başına geleli 17 yılı geçti, otomobil son 10 yıldır gündemde. 2022 yılında da yerli otomobil üretimine başlayacakmışız! Bugüne kadar ortaya ciddi bir iş konamadı, konamaz” dedi.
Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyle:
“Verilen cezalar giden canları geri getirmese de adalet tecelli etmiştir. Bundan sevinç duyuyor değiliz, ülkemizde böyle bir hadise yaşanması hepimizi derinden yaralamıştır. 31 Mart Yerel Seçimlerinde yaşanan bu acı hadiseden herkes ders almalıdır. Hiçbir makam, hiçbir mevki, hiçbir başarı insan hayatından daha değerli değildir. Ne yazık ki giden canlarda geri gelmemektedir. Türkiyemiz bugün ağır bir kutuplaşma atmosferi ile karşı karşıyadır. Bunun da en temel sebebi siyasetin üslubudur. Seçime değil de savaşa gidiyoruz mantığı ile yürütülen siyasi kampanya ve dil insanımızı ayrıştırmakta ve bölmektedir. Temennimiz bir daha böyle acı bir hadise ile karşılaşmamaktadır. Bu vesile ile Malatya’da yitirdiğimiz canlara Allah’tan rahmet, ailelerine ise bir kere daha başsağlığı diliyorum.”
“İşsizlik aldı başını gidiyor, resmi rakamlarda 4.5 milyon sayısı geçildi. Bu gerek iktidarın, gerek muhalefet, gerek sanayici gerekse ekonomist herkesin bir numaralı meselesi olmalı.
“İkinci meselemiz çalışıp emeğini hasrettikten sonra geçimini sağlayan asgari ücretli insanımız. Bizim en önemli meselemiz bunlar olması icap ederken biz şimdi farklı yollardan insanların para kazanmalarına zemin hazırlıyoruz. Bu hafta medyaya yansıdı Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün Çin’e satışı gündeme gelmiş. İtalyan şirketin hisselerini Çin’in alması söz konusuymuş. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü Çinliler almaya çalışıyor. Herkes kârlı yatırımın peşinde rantın büyüklüğü de rekabeti arttırıyor. Ne yazık ki Türkiye’de para teknolojiye harcanmıyor. Kanala ve köprüye para harcanıyor. Yani ölü yatırıma! Biz bütün gücümüzü bu sosyal yatırımlardan, gösterişe dönük yatırımlardan sanayi ve tarıma aktarmaya karar verirsek Türkiye ayağa kalkmaya başlar.
“Biz iktidarın yatırıma dönük olmayan projelerini eleştirdikçe iktidar biz de üretiyoruz deme çabasına giriyor. Bakınız 27 Aralık’ta “İtalya’dan getirilen” güya yerli otomobilimizin tanıtımı yapılacakmış. Bu iktidar iş başına geleli 17 yılı geçti, otomobil son 10 yıldır gündemde. 2022 yılında da yerli otomobil üretimine başlayacakmışız!
“Bugüne kadar ortaya ciddi bir iş konamadı, konamaz. Çünkü bir insanın yürüyüşünden onun nereye gideceğini tahmin etmek mümkün. Bu iktidar bu gidişatını değiştirmediği müddetçe ülkenin problemlerini çözmesi kesinlikle mümkün değil. Bizim insanımıza güvenilse ve gerekli kaynak ayrılsa inanıyorum ki 2 sene sonra Türkiye’de araba üretilir.
“Biz her konuda yerli üretimi en önemli mesele olarak görüyoruz. Biz her ne olursa olsun yine de ümit var olmak istiyoruz. Yerli otomobil ve yerli üretim konusunu her zaman arzu ettik ve başarı ile sonuçlanmasını temenni ediyoruz.
“Bu iktidarın en başarılı olduğu konu rakamlarla oynamadır. Rakamlarla öyle bir oyuyor ki herkesi uyutabiliyor. Tabi bu konuda uyumayanlar da var da sesleri çıkmıyor.
“Şimdi bütçe yapılıyor tabi önümüzdeki ücretlere yapılacak zamlarla vergilere yapılacak zamlar aynı kefeye konmuyor. Ücretlerde memurlara ne verildi %4+4, daha fazlasını veremeyiz dediler. Maliye Bakanlığı tebliğinde yeniden değerleme oranı %22,58 olarak belirleniyor. Pasaport harçları, trafik cezaları, yurt dışından gelen cep telefonu vergileri bu rakama göre belirlenecek. Bir tek motorlu taşıt vergisi hariç, o %12’de kalacakmış.
“İktidar ayar verdiği enflasyon rakamları üzerinden işçiye, memura zam verirken, bu rakam üzerinden yaptığı vergi zamları içinde bulunduğumuz tablonun acı gerçeğidir.”
“Bugün iktidarın yapması gereken algıyı değil ekonomiyi ve yaşanan krizi yönetmesidir. İstedikleri kadar algıyı yönetmeye kalksalar da gerçekler ortada. Türkiye bir çıkmazın içinde insanımız umutsuz ve mutsuz. Bunun en somut örneği artan beyin göçü.
“Genç İşsizliğin %27 oranına ulaştığı ülkemizde ilk defa beyin göçü lise düzeyine kadar indi. İstanbul Erkek Lisesi 2019 mezunlarının %52.6'sı Avrupa'ya gitti. Lisenin 135 yıllık tarihinde yurt dışına gidenlerin oranı Türkiye’de kalanların oranını geçmiş bulunmakta. Alman Lisesi’nden yurt dışına gidenlerin oranı %94.7. Galatasaray Lisesi'nden yurt dışına gidenlerin oranı ise %32. 6'ya ulaştı. Yurt dışına gidenlerin sayısı ise bir yılda %63 artmış durumda.
“Göç edenlerin büyük çoğunluğu ise 20-34 yaş arasında yüksek eğitim çağında bulunan gençlerimiz. Tablo ortada lakin Sn. Erdoğan: “Eskiden yurt dışına giden bilim ve araştırma insanlarımızın göçü, artık tersine dönmüş durumdadır” diyor. Yurt dışına giden doktora öğrencilerinin ve bazı isimler dönüyor olabilir lakin bu göç tersine başladı demek mümkün değildir. Sn. Cumhurbaşkanı’nın çevresindekilerin rakamları doğru vermesi icap eder.
“Gençlerinin kendi ülkesinden umudunu kesip, fevç fevç yurt dışına gittiği bir süreçte sessiz kalmamız söz konusu olamaz. İnanıyorum ki bugün Türkiye ekonomi, adalet ve sosyal konularda toparlandığı zaman beyin göçü tersine dönecektir. Türkiye’de ortamın yaşanabilir bir hale gelmesi lazım. Adalet, huzur ve barışın tesisi lazım. İktidardakiler gibi düşünmeyenlerin ötelenmemesi, terörist damgası yememesi lazım. İlim ve bilim ancak böyle gelişir, aykırı fikirlerin rahatlıkla söylenmesi ile gelişir. Gençlerimiz kendi ülkelerinde kalmaya razı olacaklardır.
“Daha öncede dile getirdik bugün tekrar hatırlatmak istiyorum İdlib’te büyük bir kriz yaşanmaktadır. Çatışmalar şiddetini arttırmış, Türkiye’ye doğru yeni bir göç dalgası başlamış bulunmaktadır. Bu konuyu hassasiyetle takip ediyor meselenin kan dökülmeden barış içerisinde çözülebilmesini temenni ediyorum.
“Bir diğer konu ise Libya’da yaşanan süreç aynı şekilde burada da akan kanın durması en büyük temennimizdir. Irak’ta yaşanan gelişmeleri de yakinen takip etmekteyiz. ABD’nin Irak konusunda ortaya koyduğu tavırdan da muhakkak ders alınmalı, dış politikada ABD’ye güvenilmeyeceği anlaşılmalıdır. Bölgede krizin devam etmesi durumunda ABD’nin Kerkük’te ki petrol bölgelerini koruma altına alması nihai olarak BOP’un bir parçasıdır.
“Ne yazık ki İslam dünyası darmadağın olmuştur. İslam dünyasının dört bir yanında kan ve gözyaşı akmaktadır. Bu yaşanan dramı durduracak tek bir çözüm yolu vardır o da aklıselimdir. Malezya’da geçtiğimiz hafta Kuala Lumpur Zirvesi yapıldı. Bu gayet olumlu bir gelişme fakat yeterli değil.
“Bakınız Sn. Erdoğan’a haber verilmemiş olabilir fakat; Türkiye D8’in, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aynı anda dönem başkanıdır. Bu tarihi fırsat değerlendirilmeli İslam Birliği konusunda net ve somut adımlar atılmalıdır. Siyasi, sosyal ve ekonomik alanda işbirliği geliştirilmelidir. Bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu krizden çıkmasının tek yolu budur. Her zaman söylediğimiz gibi biz bütün uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz."