Dört yılda bir yapılan araştırmaya göre Türk halkının gündeminde işsizlik, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı var.Dört yılda bir yapılan ‘Toplumun Kamu Yönetimine ve Kamu Hizmetlerine Bakışı’ araştırmasının 2008 sonuçları dün açıklandı. Araştırma, ülke gündeminin neredeyse tamamen işsizlik, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı ile kapladığı, karamsarlığın hâkim olduğu ve hükümete duyulan güvenin bir önceki araştırmanın yapıldığı 2004 yılına göre azaldığını gösteriyor. Araştırmayı köşesine taşıyan Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin'in bugünkü yazısı... Boğaziçi Üniversitesi’nden Fikret Adaman, Sabancı Üniversitesi’nden Ali Çarkoğlu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Burhan Şenatalar tarafından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesindeki Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı desteğiyle yürütülen çalışma sonuçları dün TEPAV’da açıklandı. 8 Kasım - 23 Aralık 2008 tarihlerinde 25 ilde kent nüfusunu temsil eden 2040 kişi üzerinde Frekans Araştırma şirketi tarafından Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre rastsal yöntemle yürütülen görüşmelerin sonucu, 2008 sonu itibarıyla Türk halkının ekonomik krizin ana neden olduğu bir karamsarlık içinde olduğunu gösteriyor. Benzerleri ağır bir ekonomik krizin hâkim olduğu ve kırılgan bir koalisyonun işbaşında bulunduğu 2000 yılı ve AK Parti iktidarının güçlenen bir ekonomiyle yerel seçimlerden oyunu artırarak çıktığı 2004 yılında yapılan araştırmanın çarpıcı sonuçlarından bazıları şöyle: En önemli sorunlar Araştırmaya katılanlardan, seçenek vermeden ‘Ülkedeki en öncelikli iki sorunu’ söylemeleri istenmiş. Burada seçenek verilmemesi, yanıtların yönlendirilmemesi açısından önem taşıyor. Sonuçlar sırasıyla şöyle: 1- İşsizliği en önemli sorun görenlerin 2004’de yüzde 37 olan oranı, 2008’de yüzde 39’a çıkmış. 2- Ekonomik istikrarsızlık/kriz yanıtı 2004’de yüzde 10 ile dördüncü sırada yer alırken, 2008’de yüzde 20 ile ikinci sıraya yerleşmiş. 3- Enflasyon/hayat pahalılığı, 2004’de yüzde 21 ile ikinci sıradayken, 2008’de yüzde 20 oranıyla, ekonomik kriz ile birlikte üçüncü sırada. Bu üç sorunun en yakın takipçisi açık arayla (yüzde 9’dan yüzde 5’e düşen) eğitim sorunları ve (yanıtlarda yüzde 10’dan yüzde 3’e düşen) rüşvet ve yolsuzluk. Gelecekten umut Bu tabloya bağlı olarak ailesinin ekonomik durumunun önümüzdeki bir yıl içinde daha iyi olacağına inananların oranı yüzde 24. Türkiye’nin siyasi durumunu önümüzdeki yıl daha parlak olacağına inananların oranı ise yüzde 31. Hükümet politikalarının ülkenin siyasal durumuna olumlu etkisi olacağına inananlar ise yüzde 36. En güvenilen kurumlar Kamu Yönetimi araştırmasında en güvenilir çıkan kurum yine Türk Silahlı Kuvvetleri. Araştırmaya katılanların 1’den 10’a kadar not vermelerin istendiği soruşturmada, askere 10 üzerinden 8.3 not verilmiş. TSK’nın 2004’de aldığı not 8.2, 2000’de ise 7.7 olduğu göz önünde tutulduğunda, son yıllara TSK üzeride yürütülen pek çok tartışmaya karşın, halkın gözündeki itibarının zedelenmediği ortaya çıkıyor. Güven sıralamasında ilk sırada ilk ve orta öğretim kurumları, bir anlamda Milli Eğitim Bakanlığı bulunuyor. İlk ve orta öğretimin 2004’teki 6.8 notuna göre 2008’deki 6.5 hafif bir gerilemeyi gösterse de, 2000 yılındaki 5.4’e göre güven artırmış olduğu görülüyor. Emniyet teşkilatı sürekli güven kazanan kurumlardan. Polise 2000 yılındaki araştırmada 10 üzerinden 5 oralar verilen ve 2004’te 6.1’e yükselen güven notu, 2008 araştırmasında 6.4’e çıkmış görünüyor. Mahkemeler ve hukuk sistemi 2002’de polis gibi 10 üzerinden 5 olan notu, 2004’te 6.4’e yükselerek ikinci sıraya yerleşmiş. Ancak 2008 araştırmasında 6.2’ye gerileyerek yine de dördüncü sırada halkın güvenini kazanmış görüyor. Güven kaybedenler En büyük güven kaybı ‘Merkezi yönetim/hükümet’ alanında görünüyor. Ekonomik kriz ve kırılgan bir koalisyonun mevcudiyetinde, 2000 yılında yapılan araştırmada hükümete verilen güven notu 10 üzerinden 3.9 olmuş, bir anlamda hükümet sınıfta kalmıştı. AK Parti iktidarın güçlenmekte ve ekonominin yükselmekte olduğu 2004 yılın hükümete güven notunun 6.2’ye yükseldiği görülüştü. 2008 araştırmasında ise hükümete verilen güven notu 10 üzerinden 4.9 olarak belirlendi. Araştırmada ortaya çıkan önemli bir nokta da, hükümete gösterilen güvendeki azalmanın, TBMM ve belediyelerde de o kadar görülmemesi. 2000 yılında ancak 3.2 not alan ve yoğun reform çalışmaları yapılan 2004 yılında notunu 6.1’e yükselten Meclis, 2008’de bir miktar gerilese de 5.4 ile geçer not çizgisinin üzerinde. Belediyeler de 2004’deki notlarını (5.2) korumuş görünüyorlar (5.1). Ve diptekiler Güven listesinin en sonunda politikacılar bulunuyor. 2004’te 3.4 olan güven notu 2008’de 2.9’a inmiş bulunuyor. Politikacıların bir üstünde 2004’te 3.8 olan notlarını 2008’de 3.2’ye düşüren siyasi partiler var. Onların hemen üzerinde ise gazete ve televizyonlar, yani medya bulunuyor. 2004’te gazetelerin 4.7, televizyonların 4.8 olan kırık notları, 2008’de (her ikisi de) 3.8’e inmiş. 2004’ten 2008’e medyada yaşanan bu güven kaybı, medyadaki hükümete yakın olmayan kutuplaşmasının başlamasına ve hükümet cephesinden medyaya yapılan çıkışlarla aynı döneme rastlıyor. Hizmetlerden memnuniyet Kamu hizmetlerinden memnuniyet sıralamasında da ilk sırayı Silahlı Kuvvetler yüzde 80.3 oranıyla alıyor. TSK hizmetlerinden memnun olmadığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 11. İkinci sırayı yüzde 65.2 memnuniyet oranı ile yine ilk ve orta öğretim kurumları, bir anlamda Milli Eğitim Bakanlığı alıyor. İlk ve orta öğretimden memnun olmadığını beyan eden yüzde 14.7’lik bir kitle var. Üçüncü sırayı Devlet Hastaneleri alıyor. Memnuiyet oranı yüzde 59, memnuniyetsizlik oranı yüzde 24.1. Devlet hastanelerinden memnuiyet notu 2000 araştırmasında 10 üzerinden 4.2 iken, 2004’te 5.4’e, 2008’de ise 6.0’a yükselerek istikrarlı bir iyileşme izliyor. Dördüncü sırada ‘Trafik polisi dışındaki polisler’ yüzde 56 memnuniyet oranıyla yer alıyor. Trafik polislerinden memnuniyet oranı ise yüzde 51 ile sekizinci sırada. Memnuniyet oranı en düşük kamu kurumlarının ise gümrükler ve tapu daireleri olduğu ortaya çıkıyor. Belediye hizmetlerinden memnuniyet oranlarında ise, çöp toplama, sokak aydınlatma, itfaiye park ve oyun alanları ve inşaatların sağlamlık denetimi başlıklarında iyileşmeler olduğu gözleniyor. Rüşvet ve kayırma Rüşvet yakınmalarında trafik polisleri, gümrükçüler ve tapu daireleri ilk üç sırada. Ancak trafik polisi ve gümrükten rüşvet algılamasında azalma görülürken, tapu dairelerinde rüşvet algılamasında artış var. Kayırmacılık konusunda ise belediyeler başı çekiyor. Araştırma, belediyelerde işe girmenin ancak bir ilişki bulmakla mümkün olduğuna inananların oranı yüzde 54. Bu oran devlet sektöründe yüzde 44,özel sektörde yüzde 28 olarak ortaya çıkmış. Şahin etkeni TEPAV destekli araştırma, belediye seçimindeki ölçülere ilişkin ilginç bir bulguyu ortaya çıkarıyor. Görüş bildirenlerin yüzde 48’i partisine bakmaksızın belediye başkan adayının özelliklerine bakarak oy kullanacağını beyan etmiş. Katılanların yüzde 44’ü iktidarda olsun olmasın siyasi görüşünü temsil eden partinin adayına oy vereceğini söylemiş. Yüzde 12’si ise kendi siyasi görüşüne yakın olmasa bile, mevcut hükümetin partisinden olanlara oyunu vereceğini beyan etmiş. Bu durum Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından dile getirilen ‘hükümetle diyalogu olan başkanı seçme’ telkininin toplumda belli bir karşılığı olduğunu gösteriyor. Muhalefet tarafından ‘seçmeni tehdide tenezzül’ olarak suçlanan bu yaklaşıma gösterilen yüzde 12 rağbet bazı noktalarda seçimin sonucunu belirleyebilecek öneme sahip olabilir. Kömür yardımı Araştırmada sosyal yardımların kömür, erzak, eşya vs. şeklinde sürmesi mi, yoksa asgari hane halkı geliri üzerinden hesaplanarak nakdi yardım içeren yeni uygulamaya mı geçilmesinin iyi olacağı sorulmuş. Görüşülenlerden yüzde 62’si yeni uygulamaya geçilmesi, yüzde 38’i mevcut uygulamanın sürmesi yönünde görüş bildirmiş. Ve Anayasa değişikliği Kamu Yönetimi araştırmasının belki de en çarpıcı sonuçlarından birisi yeni Anayasa çalışmaları üzerine ortaya çıkmış. ‘Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var mı?’ sorusuna katılanların yüzde 41’i ‘evet’, yüzde 59’u ‘hayır’ yanıtı vermiş. Daha ilginç sonuç, yeni Anayasa’nın nasıl yazılması gerektiği sorulduğunda ortaya çıkıyor. Görüş bildirenlerin yüzde 22’si ‘Çoğunluğun isteği olmalı’ yanıtı vermiş; yüzde 78’i ise ‘Mutabakat olmalı’ demiş. Siyasette uzlaşma talebi Yüzde 78 yalnızca Anayasa çalışması üzerine mutabakat isteyenlerin oranı. ‘Muhalefet ve iktidar partilerinin ülkenin önemli sorunları ve çözümleri üzerine mutabakat sağlaması gerekir mi?’ sorusu sorulduğunda ‘Gerekmez’ diyenlerin oranı yüzde 12’de kalıyor. Yüzde 70 ise ‘Gerekir’ diyor. ‘Gerekir’ yanıtı verenlerin yüzde 85’i ise şu anda bir siyasi uzlaşma ortamı olmadığına inanıyor. ‘Mutabakat ortamı yok’ diyenlerin yüzde 60’ı bu durumdan siyasi partilerin lider kadrolarını, yüzde 27’si de çıkar gruplarını sorumlu tutuyor.