Çocukken anne-babanız sizi karanlıkta ya da el feneriyle yatağınızda kitap okurken yakaladıysa o şekilde okumanın gözünüze zarar vereceği konusunda mutlaka uyarmıştır.
Ya da sınıftaki gözlüklü çocukların, çok kitap okudukları için gözlük takmak zorunda kaldıkları söylenmiştir.
Peki, bunlar ne kadar doğru?
Miyopluk yakını görüp uzağı görememe halidir. Gözlük ya da lens takarak giderilebilecek bir göz kusurudur.
Peki, neden bazı insanlar çocukluktan itibaren miyop olur da bazıları olmaz?
Gözlerimiz farklı ışık ortamlarına uyum sağlayacak şekilde gelişir. Az ışıkta okuduğumuzda, retinaya daha fazla ışık alabilmek için göz bebeklerimiz büyür. Retinadaki çubuk ve koni hücreleri bu ışığı kullanarak görülen şey hakkında beyne bilgi ulaştırır.
Karanlık bir odada uyandığımızda gözlerimizin yavaş yavaş o ortama uyum sağlayarak görmesini sağlayan bu süreçtir. O sırada ışık yandığında, göz bebekleri yeniden o ortama alışıncaya kadar bu ışık dayanılmaz ölçüde parlak gelecektir.
Az ışıkta kitap okurken de aynı şey olur. Gözler ortama alışır; ama bazı insanlarda bu şekilde gözleri zorlamak baş ağrısına yol açabilir. Kitap okurken ya da dikiş dikerken yakın baktığınızda gözler uyum sağlar: kaslar, göz yuvarlağında lens ile retina arasındaki jelatinimsi bölgeyi uzatır.
Ne var ki karanlıkta uzun süre okumanın etkilerine yönelik fazla araştırma yok. Bu nedenle farklı etkenleri ele alan araştırmalarda elde edilen verilere bakıp sonuç çıkarmamız gerekecek.
Miyoplukla ilgili araştırmaların ve tartışmanın birçoğu, az ışıkta okumanın etkilerinden çok yakından bakmanın etkileri üzerinde yoğunlaşıyordu.
Geçen yıl İngiltere’de yapılan bir araştırmada, yakın mesafe çalışmanın yetişkinlerde miyopluğa yol açabileceği, ama bu etkenin doğum ağırlığı veya annenin hamilelik sırasında sigara içmesi kadar önemli olmadığı görüldü.
Doğu ve Güney Doğu Asya’da eğitimini tamamlayan kişilerin yüzde 80-90’ının miyop olmasından hareketle uzmanlar, uzun saatler ders çalışmanın bunda etkisi olup olmadığını merak ediyor.
Ancak, miyopluktaki bu coğrafi farklılıklar genlerle de ilgili olabilir. Ebeveynlerden gelen genlerin miyoplukta önemli bir faktör olduğunu gösteren çok sayıda veri bulunuyor. Eğer ebeveynlerinizin ikisi de miyop ise sizin de miyop olma ihtimaliniz yüzde 40’tır. Eğer onların görme sorunu yoksa sizin miyop olma riskiniz yüzde 10’a düşüyor.
Fakat uzmanlar çevre faktörünün de göz ardı edilemeyeceğini söylüyor. Ebeveynler kendileri çok ders çalışmış ve çocuklarını da aynı şekilde davranmaya teşvik etmiş olabilir. Bu durumda sorun genetikmiş gibi ortaya çıkabilir.
ABD’de yapılan başka bir araştırmada da miyoplukta genetik faktörün en güçlü etken olduğu sonucuna varılmıştı.
Öte yandan çevre etkisine dair yapılan araştırmalar gün ışığı üzerinde yoğunlaştı. Belki de çok okumak değil, dışarıda az zaman geçirmekti asıl sorun.
Avustralya’da 6 ve 12 yaşındaki 1700 çocuk üzerinde yapılan Sydney Miyopluk Araştırmasında, çocukların dışarıda geçirdiği zamanın uzunluğuna bağlı olarak miyopluk ihtimalinin azaldığı sonucuna varıldı.
Yani gün ışığı bir şekilde gözleri koruyor. Uzmanlar gün ışığının gözün derinlik algısını ve net odaklanma becerisini olumlu etkilediğini düşünüyor.
Hatta gün ışığına fazla maruz kalmanın vücutta dopamin hormonu salgısını artırarak gözün gelişimi üzerinde olumlu etkide bulunabileceği belirtiliyor. Ancak bu hipotez henüz kanıtlanmış değil.
Bu konudaki araştırmalardan elde edilen böylesine çeşitli verilerle şu sonuca varmak mümkün: Miyoplukta genetik faktör önemli olabilir; ama çevre etkisi de göz ardı edilemez.
İnsan genlerini değiştiremez, ama çevre faktörleri değiştirilebilir. Bu nedenle, küçük çocukların dışarıda oynayarak gün ışığından yeterince yararlanmaları ve kitap okurken ve ders çalışırken iyi ışık kullanarak gözlerini yormamaları tavsiye edilebilir.