Karar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, "Kimse kusura bakmasın, 'Türkiye’de darbe tehlikesi var' demek 'İş başındaki iktidar ülkeyi yönetemiyor' demekle aynı kapıya çıkar." düşüncesini dile getirdi.
Kiras, "İktidar kanadının 'iç tehdit, dış tehdit' laflarını ciddiye almayanlara verdiği cevap ise standart: '15 Temmuz’da darbe girişimi yaşanmadı mı? O zaman olduğuna göre yine olabilir.' Bu cevabı ikna edici bulmak için zihninizin mantık yetisini devreden çıkarması gerekir. 15 Temmuz’dan bugüne kadar dört koca yıl geçti. Bunca zaman boyunca siyasi iktidarın yetkilerini çoğaltmak, güçlerini artırmak için yapılabilecek her şey yapıldı. 'Devletin çok daha kolay yönetilmesini sağlayacağı' vaadiyle halka sunulan Başkanlık rejimine geçmek dahil. Buna rağmen hâlâ darbe tehlikesi ortadan kaldırılamadıysa bu kimin kabahati? Haddizatında 15 Temmuz kalkışmasına hazırlıksız yakalanmış olmamız da devletin iyi yönetilmemesi sorunuyla doğrudan ilgiliydi. FETÖ’nün dershanelerinde çocuğunu okutanlar, bankalarında hesabı bulunanlar, gazetelerine abone olanlar birer birer tespit edilip cezalandırılırken bu habis örgütün ordu içindeki uzantılarına dokunulmaması yönetim zaafı değilse neydi? Fetullahçı hakimler, savcılar, polisler, öğretmenler mesleklerinden uzaklaştırılırken ordu mensupları için harekete geçmek için darbe girişiminin gerçekleşmesini beklemek başka nasıl açıklanabilir?" görüşünü savundu.
Kiras, "Hiç değilse 7 Şubat’tan, hadi olmadı 17-25 Aralık sürecinden itibaren devletin radarına girdiği muhakkak olan söz konusu örgütün TSK içindeki kripto unsurlarının varlığı meçhul değildi. Devlet kurumlarını bırakın, sağır sultan bile FETÖ’nün öncelikli hedefinin orduya sızmak olduğunu, yaklaşık kırk yıldır bunun için uğraştığını biliyordu. Hatta bunların Hava Kuvvetlerindeki mevcudiyetlerinin oranının yüzde 90’lara ulaştığı, Genelkurmay’daki personel ve istihbarat dairelerinin tamamen bunların elinde olduğu gibi detaylar neredeyse kahvehane sohbetlerinde konuşuluyordu. Bütün bunlara rağmen 17-25 Aralık’tan sonra bütün kurumlar hallaç pamuğu gibi atılırken TSK’ya dokunulmadı. Karar 15 Temmuz’dan iki hafta kadar önce bu soruları gündeme getiren bir manşetle çıkmıştı. Üzerine alınan olmadı." ifadesini kullandı.
Kiras yazısında şunları kaydetti:
Muhtemelen TSK’nın birçok noktasına sızmış olan FETÖ’nün bir darbe girişimini deneyebileceği hesap edilememişti. Ama bu konudaki adımlar istişareyle, ortak akılla, devlet kurumlarının görüşleri dikkate alınarak atılabilmiş olsaydı söz konusu felaket yaşanmayabilirdi. Şimdi birtakım akla mantığa uymayan hususlara bakıp FETÖ’nün “15 Temmuz tiyatro” propagandasına kananların gözden kaçırdıkları nokta işte burası. Evet, 15 Temmuz’da “bile bile lades” durumu vardı ama bu bilinçli tercihlerin değil, yönetme zaafının neticesiydi. Darbe girişiminin ardından oluşan şartları siyasi faydaya dönüştürme çabalarını ise politika mesleğinin oportünist karakterinden başka bir izaha bağlamak gereksiz.
İktidar partisinin taraftarları da bu analize itiraz edemezler. Çünkü zaten AK Parti de darbe girişiminin ardından bu konuda ortaya çıkan zaafı parlamenter sistemle ülkenin yönetilmesinin zorluğuna bağladı ve MHP’nin sürpriz desteğiyle Başkanlık sistemi önerisini halkın önüne getirdi. İnsanlar da buna inandılar, referandumda yüzde 52 evet dedi.
Ama vaadedilen “daha iyi yönetim” gelmedi, aksine yönetim zaafı daha da derinleşti. Çözülmesini vadettikleri sorunlar çözülmedi, hatta yeni yeni sorunlar eklendi eskilerinin üstüne. Çünkü gerçekleştirilen değişimle iş başındakilerin yönetme kabiliyeti değil, yönetme zaafı güçlendi. Bu gerçeği kabul edemeyecekleri için şimdi darbe tehdidi laflarıyla, dış güçler retoriğiyle tabanı ikna etmeye çalışıyorlar.
Yazının devamı için tıklayın