Karar: Müslümanlar, evanjelistlerin evrimle ilgili 'inanç komplekslerini' paylaşmak zorunda değil

Karar: Müslümanlar, evanjelistlerin evrimle ilgili 'inanç komplekslerini' paylaşmak zorunda değil

Karar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, MEB'in hazırladığı müfredat taslağından evrim teorisinin çıkarılmış olmasını eleştirerek "Müslümanlar aslında Amerikan evanjelistlerinin 'inanç komplekslerini' paylaşmak zorunda olmamalı. İkincisi, bu tür bir yaklaşım inanan insanları inançlarıyla bilim arasında tercihte bulunmaya zorluyor ki en büyük yanlış da bu. Özellikle eğitim çağındaki gençlere dinin bu şekilde bilimle ve giderek akılla çelişen bir inanç olarak öğretilmesine öncelikle dindarların itiraz etmeleri gerekir" diye yazdı. 

İbrahim Kiras'ın Karar gazetesinin bugünkü (21 Ocak 2017) nüshasında yayımlanan 'Evrim savaşçıları' başlıklı yazısı şöyle:

Türkiye’nin pek çok alanda çözülmesi gereken sorunları var. Bir kısmını iyi kötü çözdük; bir kısmını da çözmek için kafa yoruyoruz, çabalıyoruz. Ancak eğitim alanında yaşadığımız problemlerin -çözülmek bir yana- giderek her geçen gün daha da büyümekte olduğu bir gerçek. Bunun en önemli sebebi böylesine önemli bir konunun teknik boyutuyla ele alınması gerekirken, tam aksine ideolojik yaklaşımlara havale edilmesi.

Hatırlarsanız, birkaç hafta önce PISA sonuçları açıklandı. Türkiye 72 ülke arasında 50. oldu. Türkiye’deki öğrencilerin bilim, matematik ve okumada geçtiğimiz yıllardaki seviyelerin de gerisine düştüğü ortaya çıktı. Başta KARAR olmak üzere bazı gazetelerde birkaç gün boyunca konuyla ilgili yorumlar okuduk ama bunların ne ilgili kurumlarda ne de kamuoyunda ciddi bir yansıması görülmedi.

Ama geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim müfredatında yapılan değişiklikler için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu konuyu günlerdir bağıra çağıra konuşuyoruz. Peki ne oldu? Birdenbire eğitimin ciddiyetinin farkına varıp müfredat gibi aslında teknik bir detay sayılması gereken bir konuyu enine boyuna tartışmaya mı giriştik? Maalesef hayır. Çünkü konuştuğumuz boyut meselenin teknik-bilimsel yanıyla değil, politik-ideolojik kısmıyla ilgili. Günlerdir canhıraş tartıştığımız başlıklar ders müfredatından Atatürk ve İnönü’yle ilgili ifadelerin çıkarılması veya cihad kavramının müfredata dahil edilmesi gibi konular…

Gazeteleri hiç okumayan, televizyon falan da seyretmeyen herhangi bir kişi bile -eğer Türk toplumunu az çok tanıyorsa- konunun ne şekilde tartışıldığını ve tarafların kimlerden oluştuğunu tahmin edebilir. Onun için bu tartışmaların içeriğine değinmeye gerek yok.

***

Gelgelelim neredeyse Atatürk, İnönü ve cihad başlıklarından daha fazla tartışılan bir konu daha var: Evrim teorisinden söz edilen bir dersin müfredattan çıkarılması. Hükümet yetkilileri buradaki “teori” kavramına sığınarak açıklıyorlar yaptıkları işi. “Adı üstünde bir teori bu; kanıtlanmış bir gerçek değil. Böyle birçok teori var; içlerinden birini neden kanıtlanmış gerçek gibi kabul edip çocuklarımıza anlatalım” şeklinde bir cevap veriyorlar. Haksızlık etmemek için bunu söyleyenlerin demagoji yaptıklarını iddia edemeyiz belki ama konuyu iyi araştırmamış oldukları rahatlıkla söylenebilir. Zira biyolojik evrim fikri dünyanın güneş çevresinde dönmesi türünden bir “teori” artık. Canlı türlerinin biyolojik gelişimi konusunda buna alternatif sayılabilecek başka bir bilimsel teori de yok.

Amerikan evanjelistleri başta olmak üzere bazı Hristiyan kiliselerinin itirazı teorik bir alternatif ortaya koymaktan çok uzak. Bahsi geçen Hristiyan kiliseleri Kitab-ı Mukaddes’teki yaratılışla ilgili bazı ifadeleri literal olarak kabul etme eğiliminde oldukları için evrim fikrini benimsemenin inançlarıyla örtüşmeyeceğini düşünüyorlar. Gerçekten de Yahudi ve Hristiyanların kutsal kitaplarına göre ilk insanın yaratılışından bugüne sadece altı bin yıl geçmiştir. Oysa bilimsel bulgular yüz binlerce yıldan söz ediyor. Dolayısıyla onlar da inançlarını korumak adına bilimin bulgularını yok saymaya yönelik bir tutum benimsemiş durumdalar.

***

Ne var ki son yüz yıldır bizde de benzer bir anlayış yayılmış bulunuyor. Bu bizim için aslında “modern” bir tutum. Zira Darwin’den yüzyıllar önce İslam alimleri insan türünün biyolojik gelişiminin evrimsel olarak gerçekleştiğini söylemişlerdir. Prof. Mehmet Bayraktar’ın yıllar önce çıkan “İslam’da Evrimci Yaradılış Teorisi” isimli kitabında ayrıntılı biçimde anlatılıyor: İbn Haldun’dan Mevlana’ya, İbn Tufeyl’den Cahız’a, İbn Miskeveyh’e, Biruni’ye birçok İslam düşünürü bu konudaki görüşlerini hiçbir tepkiyle karşılaşmaksızın eserlerinde savunmuşlardır. Çünkü İslam inancının temel metinlerinde bu konuda bilimin bulgularıyla çelişen bir anlatı yok. İslam öğretisi insanlığın ve evrenin hangi amaçla yaratıldığını ve bu amaç doğrultusunda insanların nasıl davranması gerektiğini ortaya koyar ama yaratılışın ne şekilde gerçekleştiği konusunu araştırıp anlamayı insan aklına bırakır.

Yani Müslümanlar aslında Amerikan evanjelistlerinin “inanç komplekslerini” paylaşmak zorunda olmamalı. İkincisi, bu tür bir yaklaşım inanan insanları inançlarıyla bilim arasında tercihte bulunmaya zorluyor ki en büyük yanlış da bu. Özellikle eğitim çağındaki gençlere dinin bu şekilde bilimle ve giderek akılla çelişen bir inanç olarak öğretilmesine öncelikle dindarların itiraz etmeleri gerekir.