Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, "Güzel modern adalet saraylarımız, görkemli Yargıtay binalarımız elbette olsun ama Sayın Erdoğan adalet sarayları yapmaya önem verdiği kadar adaletin kendisine önem verseydi keşke. Adalet sarayları inşa etmeyi önemsediği kadar o adalet saraylarında adaletin tecelli edilmesine de kıymet verseydi. 'Devletin dini adalettir' söylemini gerçekleştirmek için çaba sarf etseydi. Hukuk devletini inşası için adımlar atsaydı ve bununla övünseydi." görüşünü savundu.
Çakır yazısında, "Adalet, hukuk, demokrasi, temel hak ve özgürlükler söylem olarak kalmasaydı. Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca konuşmasında hakim ve savcılar mesleğe alınırken liyakat sisteminin esas alınması gerektiğinin altını çizdi. Akarca liyakatin yargı sistemindeki hayati bir önemini anlatmak için şu örneği verdi: 'İyi bir hâkimi daha iyi bir hakim yapabilirsiniz, kötü bir hakimi iyi bir hâkim yapamazsınız.' İktidarın 2014 yılında yaptığı değişiklik ile Yargıtay tetkik hakimliği ile Yargıtay Cumhuriyet savcılığına yapılan atamalarda Yargıtay Başkanlığının ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüş bildirme yetkisinin kaldırılmasının Yargıtay’a aidiyet duygusunun zayıflamasına neden olduğunu ifade eden Sayın Akarca muvafakat sistemine yeniden dönülmesini istedi." ifadesini kullandı.
Çakır şunları kaydetti:
"Yıllarca savunma yapmış, dava dosyalarına bakmamış, karar vermemiş avukatlar bir gecede tetkik hakimliğine terfi ettirilmişti.
Sayın Akarca işte bunu söylüyor, iktidara uygun bir üslupla liyakat sistemi en azından yüksek mahkemeler için geçerli olsun diyor. Liyakatli hakimler ve savcılar olmazsa yargı sistemine güven olmaz diyor. Çünkü yanlış kararlar çıkıyor, kes kopyala yapıştır dosyalar hazırlanıyor.
Yargıtay’a başkan olur olmaz “kuvvetler işbirliğini” savunan Mehmet Akarca’nın bu isteği ciddiye alınır mı bilmiyorum. Çünkü kuvvetlerin tek elde toplandığı bir sistemde Yargıtay’ın görüşünün önemseneceğini zannetmiyorum. Nitelikli hakim ve savcı isteniyor mu, bundan emin değilim"