Karar yazarı İbrahim Kahveci, tehdit ve suni yöntemlerle geçici sonuçlarla bastırılan piyasalarda bir süre sonra çok sert reaksiyonlar yaşandığını ifade etti. Eski başbakanlar Tansu Çiller ve Bülent Ecevit'in zorlamalarının krizle son bulduğunu hatırlatan Kahveci, "Sonuçları hep beraber izliyoruz. Tıpkı eski filmler gibi. Bari senaryoda biraz değişiklik yapılsaydı. Keşke daha cesur kararlar alınabilseydi" diye yazdı.
İbrahim Kahveci'nin "Dolar tehditle düşer mi?" başlığıyla yayımlanan (27 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Nisan 2016’da Merkez Bankasında görev değişimi oldu. Erdem Başçı’nın yerine görev Murat Çetinkaya’ya geldi.
Beklenti şuydu: Murat Çetinkaya göreve geldiğinde yüksek faiz şikayetleri bitecek ve ekonomi şahlanacaktı. Söylenenlere göre Erdem Başçı’nın temkinli duruşu ekonomik büyümeyi frenliyordu. Yani, 19 Nisan’dan sonra her şey çok güzel olacaktı.
Her şey çok güzel olacak!
Bakınız, 19 Nisan 2016 günü Merkez Bankası piyasayı, yüzde 8,71 faiz üzerinden 97,4 milyar lira fonluyordu. Yani herkesin bildiği, fiili Merkez Bankası faizi yüzde 8,71 ortalamaya karşılık geliyordu.
Murat Çetinkaya göreve başlamasının ardından ortalama fonlama (fiili merkez faizi) faizi hızla düşmeye başladı. Ortalama faiz ve fonlama şu şekilde gelişti:
20 Haziran 2016: %8,40 faizden 98,5 milyar TL
19 Ağustos 2016: %8,04 faizden 110,9 milyar TL
20 Eylül 2016: %7,77 faizden 91,1 milyar TL
Fakat işler Kasım ayında değişmeye başladı. Dolar 3,10 zirvesini kırarak hızla yükselmeye başladı. Merkez, ilk hamle olarak küçük oynama ile bu işle başa çıkabileceğini düşündü. Gecelik fonlama faizini yüzde 8,25’den yüzde 8,50’ye yükseltti. Haftalık fonlama faizini de yüzde 7,50’den yüzde 8,0’e artırdı. Geç likidite penceresi (GLP) faiz oranını da yüzde 9,75’den yüzde 10,0’a çıkartıldı.
Böylece Kasım 2016’da, Merkez Bankasının fiili faizi yüzde 7,50-8,0 aralığından yüzde 8,0-8,50 aralığına yükselmiş oldu.
20 Aralık 2016: %8,29 faizden 97,7 milyar TL
02 Ocak 2016: %8,28 faizden 85,0 milyar TL piyasaya verildi.
***
Ama, Ocak ayında yurt dışı piyasalarında açılması ile görüldü ki dolardaki yükseliş bu düşük oranlı faiz artırımları ile duracak gibi değil. Ve Merkez Bankası yeni bir önleme başvurdu.
Banka, derenin yatağını değiştirir gibi, piyasayı fonlama alanını değiştirdi. Bankalara gecelik ve haftalık fonlama piyasası yerine “geç likidite penceresi-GLP” yolu gösterildi. Oranın da faizi yüzde 10,0 düzeyindeydi.
Nerede ise sadece tabelası kalan gecelik ve haftalık fonlama faizleri sabit kalırken, bankaların korkulu rüyası olan “geç likidite pençeresi” aktif faiz haline geldi. Zaten Merkez Bankası son faiz kararında da gecelik faizde 0,75 puan artışa giderek Erdem Başçı döneminin koridoruna geri dönerken, asıl büyük faiz artırımını fili faiz haline gelen “geç likidite penceresinde” yaptı. Korku penceresinin faizini yüzde 10,0’dan yüzde 11,0’e yükseltmiş oldu.
İşin özü şu: Banka tabela faizde fazla oynamadı ama filli olarak faizleri Kasım 2016’dan Ocak 2017’ye yüzde 8,0 bandından yüzde 11,0 bandına yükseltmiş oldu.
Ama yine olmadı...
Merkez Bankası filli olarak 300 baz puan faiz artırmasına rağmen yine dolardaki yükseliş durmadı.
***
Aslında Merkez Bankası bankalara şu mesajı veriyordu: “Geç likidite penceresi” zora düşen bankaların para aldığı yerdir. Hiçbir banka adının orada geçmesini istemez. Ve orada da faizler yüzde 11,0. Bankalar o pencereye gitmek istemiyorsa döviz satmak zorunda kalacaklar ve TL ihtiyaçlarını karşılayacaklar.
Benzer baskıyı 2000-2001’de Rahmetli Ecevit Hükümeti yaptı. Hatırlarsanız bir ara faizler yüzde 3500 veya yüzde 4000 gibi anormal seviyelere çıktı. İşte o gün uygulanan tehditli para politikası ile bugün uygulanan para politikası aslında aynı kapıya geliyor.
TL’ye ihtiyacın varsa dolar sat...
İyi ama ya dolar yoksa? Hatta dolara ihtiyacın varsa, ne olacak?
Bugün tam da bunu yaşıyoruz.
Merkez Bankası haftalık para-banka verilerine göre 13-20 Ocak haftasında ‘yabancı para’ mevduatları 1 milyar 430 milyon dolar artış göstermiş. Tüzel kişiler (kurumlar) 373 milyon dolar alım yaparken, gerçek kişiler 148 milyon dolar bozdurmuşlar. İşin en ilginç tarafı ise yurt içinde yerleşik bankaların 682 milyon dolar alışları olmuş. Yani para politikası ile disiplin edilmeye çalışılan bankalar tersine dolar almışlar.
***
Hatırlarsanız 1993 yılında Çiller bono-tahvil ihalelerini iptal ederek bankaları faiz indirmeye zorlamıştı. Suni zorlama ile yaşanan 1 yıllık bahar havası 94 krizi ile son bulmuştu.
Hatırlarsanız 2000 yılında Ecevit bankaları TL ile sıkıştırıp dolar satmaya zorlamıştı. Suni zorlama süresi ile geçiştirilen bir kaç ay sonra faizler yüzde 3500’lere çıkarken, dolarda da hızlı yükseliş başlamıştı.
Kısaca tehdit ve suni yöntemlerle geçici sonuçlarla bastırılan piyasalarda bir süre sonra çok ama çok daha sert reaksiyonlar yaşanıyor.
Ayrıca, filli olarak 300 baz puan artıran Merkez Bankası bu artırımı “örtülü şekilde” yapmıştır. Açık şekilde faiz artırmadığı ve bağımsız olmadığı ileri sürülünce, MB kararları da piyasada beklenen etkiyi göstermemiştir.
Sonuçları hep beraber izliyoruz. Tıpkı eski filmler gibi. Bari senaryoda biraz değişiklik yapılsaydı... Keşke daha cesur kararlar alınabilseydi.
Son olarak: Yeni bir YİD vergisi geliyor. Tüm ülkeye hayırlı uğurlu olsun.