Karar yazarı: Her şeyi şer ittifakıyla izah edemeyiz, Batı'nın her eleştirisine 'tuzak' demek gerçekçi değil

Karar yazarı: Her şeyi şer ittifakıyla izah edemeyiz, Batı'nın her eleştirisine 'tuzak' demek gerçekçi değil

Karar yazarı Mehmet Ocaktan, "Her şeyi şer ittifakıyla izah edemeyiz, Batı'nın her eleştirisine 'Türkiye'ye tuzak kuruyorlar' demek gerçekçi değil" dedi. "Biliyoruz ki uluslararası ilişkiler tabiatı gereği bir ‘güç oyunu’dur" diyen Ocaktan, "Türkiye ne kimsenin dokunamayacağı kadar korunaklı, ne de bütün bir Batı’nın yok etmek üzere planlar yaptığı bir ülke. Ancak her zaman kolay müşteri bulabilme imkanına sahip ‘Türkiye düşmanları’ retoriğine fazla itibar etmemek gerekiyor" ifadesini kullandı. 

Ocaktan'ın Karar'da "Her şeyi şer ittifakıyla izah edemeyiz" başlığıyla bugün (01.04.2016) yayımlanan yazısı şöyle: 

Bir anlayış var ki onlara göre Amerika ve Avrupa dahil bütün dünya bir araya gelip ‘Şer ittifakı’ oluşturarak Türkiye’ye karşı kirli oyunlar tezgahlıyorlar. Bunun için de öncelikli hedefleri Tayyip Erdoğan’a diz çöktürmek.

Evet dünyanın iki büyük terör örgütü olan PKK ve IŞİD’le mücadele ediyoruz ve her iki şeytani örgütün acımasız eylemleri yüzünden canımız yanıyor. Sonuçta bu cinayet şebekelerini kullanan ve onlara ölüm

Ama unutmayalım ki aynı şeytan Avrupa başkentlerinde de ölüm mesaisi yapıyor ve insanları katlediyor. Bu durumda aynı ‘şer ittifakı’nın Avrupa’ya da diz çöktürmek istediğini söylememiz gerekir ki, bunun mantıklı bir izahı olamaz.

Şunu biliyoruz ki uluslararası ilişkiler tabiatı gereği bir ‘güç oyunu’dur. Ve hiçbir ülke başka bir ülkeye altın tepside imkanlar sunmak için kuyrukta filan beklemiyor. Her ülke fırsatını bulduğunda kendi çıkarları adına diplomatik manevralar yapmaktan çekinmeyecek, hatta çelme takmayı bile deneyecektir.

Hal böyleyken çevremizden ve Batı dünyasından bize yönelen her eleştiriye “Türkiye’ye tuzak kuruyorlar” diye bakmak gerçekçi bir yaklaşım olamaz. Bir kere güçsüz bir Türkiye ne Avrupa’nın, ne de Amerika’nın işine gelir.

Eğer bütün niyetleri bize diz çöktürmek olsaydı, Avrupa Birliği Türkiye ile müzakereler yaparak ‘vizesiz Avrupa’ yolunu açacak anlaşmaları imzalama gereğini bile duymazdı. Unutmayalım ki bizim Avrupa’ya olan ihtiyacımız kadar, AB’nin de bize ihtiyacı olduğu muhakkak.

Eğer bazılarının ısrarla üretmeye çalıştığı gibi ‘üst akıl’ korkusu bu kadar vahim boyutlarda olsaydı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Amerika ziyaretinde Obama dahil Batılı ülkelerin liderleriyle görüşme gereği duymaz, Amerikan şirketlerinin temsilcileriyle buluşarak onlara Türkiye’de yatırım için davette bulunmazdı. Demek ki sanıldığı gibi bir şer koalisyonu Türkiye’ye çelme takmak için öyle sırada beklemiyormuş.

Zaten uluslararası ilişkilerin doğal hali de bunu gerektirmektedir. Yani hiçbir ülke küresel güçlerin uydusu olmayacağı gibi onlarla aynı safta olmaktan da rahatsızlık duymayacaktır.

Elbette kimse bölgesinde güçlü ve küresel ölçekte söz sahibi bir Türkiye’ye sınırsız imkanlar bahşetmek için kuyrukta beklemiyor, beklemez de...

Hemen belirtelim, AK Parti’nin 13-14 yıllık iktidarıyla sağlanan istikrarlı Türkiye görüntüsünden rahatsızlık duyan bazı küresel aktörler fırsat bulduklarında bunu kullanmaktan çekinmeyecekler, hatta bir ölçüde zarar vermeye bile çalışacaklardır. Yani Türkiye ne kimsenin dokunamayacağı kadar korunaklı, ne de bütün bir Batı’nın yok etmek üzere planlar yaptığı bir ülke...

Önemli olan, her zaman kolay müşteri bulabilme imkanına sahip ‘Türkiye düşmanları’ retoriğine fazla itibar etmeden, demokrasi ve özgürlükler konusunda meşruiyet zaafı oluşturabilecek hallerden uzak durmak.

Eğer bir takım korkulara teslim olur özgürlükler konusunda geri vitese takarsak, hukukun üstünlüğünü zedeleyici adımlar atarsak Türkiye’den hazzetmeyenlerin komplo kurmasına gerek kalmadan biz kendi ayağımıza kurşun sıkmış oluruz.

 

Eminim ki 14 yıllık iktidarı boyunca Türkiye’yi istikrarlı limanlara taşımayı başaran AK Parti, şimdi de küçük ülke komplekslerine kapılmadan müttefikleriyle ilişkilerini de milli menfaatleri ekseninde yürütmenin yollarını bulacaktır.