Karar yazarı İbrahim Kahveci, kur artışlarının sürekli enflasyonun gerisinde kaldığını ifade ederek "Geldiğimiz noktayı tekrar edeyim: Dolardaki artış Kasım 2016’dan sonra, yani 3,10 seviyesinden sonra fiyat düzeylerinde artan oranda etkisini göstermeye başladı. Bir bakıma ilk kez devalüasyon kelimesinden bahsetme noktasına geldik. TÜFE bazlı reel kur endeksi de bu tabloyu desteklercesine 88,17’ye geriledi" dedi.
İbrahim Kahveci'nin "Faydasız devalüasyon" başlığıyla yayımlanan (2 Mart 2017) yazısı şöyle:
Devalüasyon bir ülke para biriminin diğer ülkelerin para birimlerine karşı değer kaybetmesi olarak tanımlanır.
Ağustos 2008’de 1,15 lira olan Dolar/TL kuru, Nisan 2013’de 1,80 liraya yükselmişti. 4,5 yılda dolar/TL’de yaşanan yükseliş yüzde 56,5 iken, genel fiyat düzeylerinde yaşanan artış ise yüzde 41,8 seviyesindeydi.
Bizler kur artışı-enflasyon ilişkisine bakınca bu aralıkta yaşanan yükselişi bir devalüasyon kapsamında değerlendiremeyiz. Zaten kimse de değerlendirmedi.
Oysa dolar/TL kuru, Nisan 2013’den Eylül 2015’e 1,80 seviyesinden 3,07 seviyesine kadar oldukça hızlı bir yükseliş daha yaşadı. Bu tarih aralığında kurdaki yükseliş oranı yüzde 70,5’e ulaşırken, ülke genelinde mal fiyat artışları sadece yüzde 19,7’de kaldı. Aradaki büyük farka baktığımızda aslında kur artışının genel fiyat düzeyinin oldukça fazla üzerinde olduğunu görüyoruz.
Ama kurdaki bu sert yükselişe de devalüasyon diyemeyiz. Zaten objektif değerlendirme noktasındaki kimseden de bir devalüasyon kelimesi çıkmadı.
Hatta olayı şöyle ifade edelim: 2013-2015 kur hareketinin enflasyon etkisi de oldukça sınırlı kalmıştır. Kur %70,5 artıyor ama enflasyon sadece %19,7’de kalıyor. Çünkü eski yıllardan gelen birikmiş bir enflasyon vardı ve kur bu enflasyon farkını ancak kapattı.
Örneğin 2003 yılında Dolar/TL 1,5 lira seviyesinden 2015 yılında 3,0 lira seviyesine yüzde 100’lük artış yaşarken; aynı dönemde Türkiye’de genel fiyat düzeyi yüzde 160 artış göstermişti. (Not: Dolardaki gerçek artışın bulunması için ABD enflasyonunun da arındırılması gerekmektedir. Hatta doların uluslararası piyasadaki reel değer dalgalanması da bu arındırmada kullanılmalıdır.)
***
Gelin biz olayı biraz daha kısa yoldan çözmeye çalışalım. Merkez Bankası yabancı para birimleri karşısında TL’nin gerçek değerini gösteren “Reel Efektif Döviz Kuru (REDK)” endeksi yayınlamaktadır. Dolar/TL kuru 2003 yılı Ocak ayında 1,65 seviyesindeyken REDK endeksi 89,55 seviyesindeydi. Haziran 2003’de dolar/TL kuru 1,43 seviyesindeyken ise REDK endeksi 103,09 seviyesi ila 100 barajının üzerine çıkmıştı. Yani Lira değer kazanmıştı. (2003=100 kabul ediliyor)
Tüketici enflasyonu bazlı alınan kur endeksi Nisan 2016’da 101,52 ila 100 barajının bir barem üstündeydi. Kısaca TL dengedeydi..
İşte ne olduysa Mayıs 2016’da olmaya başladı. Türkiye’de seçilmiş Başbakan değişimi yaşanırken Dolar/TL kuru 2,80’den 3,0 liraya yükseldi. Hemen ardından gelen 15 Temmuz hain darbe girişimi ile kur yeniden hareketlendi ve 3,10’a yükseldi.
Aslında şunu unutmamak lazım ki; Türk Halkı 15 Temmuz darbesine karşı çok büyük bir mücadele göstermiştir. Bu mücadele sadece tanklara ve silahlı FETÖ’cülere karşı olmamıştır.
Türk Halkı 15 Temmuz 2016’da bankalarda bulunan 191 milyar 118 milyon dolarlık yabancı para (YP) mevduatlarını da bozdurmuştur. YP mevduatlarından 15 Temmuz sonrası ilk 3 haftada 10 milyar 688 milyon dolar bozduruldu. 3 ay dolduğunda ise bozdurulan döviz tutarı 16 milyar 914 milyon dolara ulaşmıştı. (Burada dikkatinizi çekerim: Türk Halkı 16 milyar 914 milyon dolarını hiç kimse boz dolarını demediği biz zaman diliminde bozdurdu. Kampanya döneminde bozdurulan dolar 720 milyon oldu. Zaten bir kaç hafta içerisinde de o bozdurulan dövizden çok daha fazlası geri alındı.)
YP Mevduatları: (milyon $)
15 Temmuz 2016: 191.118
05 Ağustos 2016: 180.430
14 Eylül 2016: 174.204
10 Şubat 2017: 182.042
***
Şimdi gelelim asıl noktaya.
Kasım 2016’da yıllık enflasyon yüzde 7,0 düzeyindeyken, Ocak ayında yüzde 9,22’ye yükseldi. Aralık ayında (2016) fiyatlar aylık bazda %1,64 artarken, Ocak ayı (2017) fiyatları da yüzde 2,46 arttı.
Benzer bir hareket yurt içi üretici fiyatlarında da yaşandı. 2016 Kasım ayında %2,00 artan fiyatlar, Aralık ayında da %2,98 arttı. Eski tanımı ile toptan eşya fiyatları dediğimiz bu fiyat artışı Ocak 2017’de yüzde 3,98 ile adeta zirveye ulaştı. Böylece yıllık yurt içi üretici fiyat artışları yüzde 13,69’a ulaştı.
***
Şimdi burada konuyu birleştirelim: 2003 yılından 2016 sonuna kadar kurlarda yaşanan artış adeta eski fiyat artışlarını kapatırcasına geldi. Kur artışları nerede ise sürekli enflasyonun gerisinde kaldı. Kurlar daha çok artsa da, enflasyon kur artışlarına pek tepki vermedi. Ama Kasım 2016’da dolar/TL kuru 3,10’u aştığında her yükseliş adeta enflasyonda kendini göstermeye başladı. Nitekim REDK endeksi de Ocak 2017’de 88,17 seviyesine inerek 2013’den bu yana en alt seviyeyi göstermiş oldu. Yani Lira 2003’den bu yana en değersiz düzeye geriledi.
Geldiğimiz noktayı tekrar edeyim: Dolardaki artış Kasım 2016’dan sonra, yani 3,10 seviyesinden sonra fiyat düzeylerinde artan oranda etkisini göstermeye başladı. Bir bakıma ilk kez devalüasyon kelimesinden bahsetme noktasına geldik. TÜFE bazlı reel kur endeksi de bu tabloyu desteklercesine 88,17’ye geriledi.
İyi ama o zaman kur artışının olumlu etkilerini neden göremiyoruz? İşte asıl soru burası...
Neden kur artışı karşısında ihracat artmıyor? Neden ithalat azalmıyor? Neden cari açık daralmıyor?
Bence Türkiye ekonomisinin durumunu görmek açısından çok önemli bir noktadayız. Gelin bu çıkmaz durumu biraz daha yakından izleyelim. Yarın devam edelim.