Karar gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu, "Kabul etmek lazım ki eşine az rastlanır bir dış politika problemine şahit oluyoruz. Türkiye’nin kılıcının en keskin olduğu varsayılan dönemde, en hassas olduğu konuda, “Ermeni soykırımı” kararına tepkisiz kalması bir ülkenin başına gelebilecek en sıra dışı olaylardan biridir." dedi.
Karaalioğlu, "Her fırsatta, canımız her sıkıldığında Batı’ya, Avrupa’ya, Amerika’ya ancak umutsuz ve dışlanmış ülkelerin söyleyebileceği ağır sözleri NATO üyesi, demokratik bir Avrupa ülkesi sıfatıyla söyleyebilen ülke olarak Ermeni meselesindeki suskunluk şaşırtıcıdır. Gayet tabii gerçekte meselenin ne olduğunu bilen ve bilmek isteyen neyin ne olduğunu biliyor ama bu bile hamasetin uğradığı bozgunu izaha yetmiyor" ifadesini kullandı.
Karaalioğlu, "Gerekli tepkiyi vermemekten daha kötü olan ise, Türkiye’nin aylardır davul zurnayla geleceği belli olan bu kararı önlemek için diplomatik girişimde dahi bulunamamasıdır. Mesele, Ankara’nın Amerika’da çalacak bir kapısı olmaması ve mekanizmaların dışında kalmasıdır. Liderden lidere ve kişisel ilişkiyle dış politika hevesinin ilk gerçek krizde duvara toslamasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumda tabii ki tepkisiz kalacak ve nasıl davranacağını bilemeyecektir. Çünkü, kurumsal çalışma, ince işçilik ve diplomatik mesai gibi kavramlar devre dışıydı. Telefon da devre dışı kalınca kayıp kaçınılmaz olmuştur. Türkiye, hak etmediği bir konuda saygısız muamele görmüştür ama bu muameleyi önlemeye mecali olmadığını bile gizleyememiştir" görüşünü savundu.
Karaalioğlu, "Dış politika, doğrudan sosyal yardım, emekli ikramiyesine zam veya vatandaşa patates soğanı dağıtma sahası değildir. Hassas ve çok taraflı dosyaları bu sahaya çekerseniz netice 24 Nisan çaresizliği olur. Unutmayalım, hamaset yükseldikçe ülke kaybeder. Sloganların arttığı zaman memleket ya içeride döviz rezervi ya da dışarıda bir mevzi kaybediyor demektir. Bu kural hiç değişmez" görüşünü dile getirdi.