Karar yazarı Karaalioğlu: Türkiye'nin daha soğukkanlı dış politikaya, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var

Karar yazarı Karaalioğlu: Türkiye'nin daha soğukkanlı dış politikaya, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var

Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, hükümetin ABD Başkanı Barack Obama ile iyi ilişki kurma imkanını karşılıklı olarak yok ettiğini belirterek "Türkiye’nin daha soğukkanlı dış politikaya, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var ama Trump’ta bunlardan yok. Bize daha çok dış kaynak gerekiyor ama yeni başkan bırakın kaynak paylaşmayı olanları da geri çağırmaya başladı bile" diye yazdı.

Mustafa Karaalioğlu'nun Karar gazetesinin bugünkü (16 Ocak 2017) nüshasında yayımlanan 'Kaotik ve kalitesiz bir dünyaya koşar adım' başlıklı yazısı şöyle:

Neresinden bakılırsa aynı yere varır; ülkelerin siyasal yapıları dünyanın kaldırabileceğinden daha büyük bir kaosa doğru ilerliyor. Bütün makul ve mantıklı ülkeler ve yapılar için belirsiz günler ya fazla uzadı ya da yeni başlıyor. Ama her halükarda belirsizlik hakim oluyor.

En başta Avrupa; epeyidir gücünü verimli kullanmaktan uzak, zayıf ve etkisiz bir kıta haline gelmişti. Ekonomik sıkıntıları atlatmayı başardı ama bu alanda sarf ettiği enerjiyi siyasal güce dönüştüremedi. Özellikle Ortadoğu’daki sorunlara el atmanın fazla maliyet ve mülteci üreteceğini gördükten sonra tam anlamıyla kabuğuna çekildi. Buna rağmen, yaklaşan muhtelif seçimlerde sağcı ve Trump’vari adayların şansının artmasını kimse önleyemiyor. Bütün kıta bir uçtan bir uca aynı tehlikeyle karşı karşıya. En başta da Fransa…

Avrupa sıkıntıda, etkisiz, güçsüz diyoruz ama bu hal bizi sevindirmesin. AB’nin problem yaşaması bizim zaten sınırlı olan ekonomik alanımızın iyice daralması demek. Şunu da unutmayalım… “AB bitti, adamların gücü yok” demeye başladığımızda 1 TL, 2 Euro’ydu. Bugün oldu 4 küsur... Gerilemiş olduğuna kendimizi inandırdığımız Avrupa’nın bile bir hayli gerisindeyiz. Dahası, yaşadığımız son ekonomik durgunluk ve döviz krizinin nerede duracağını da kimse kestiremiyor.

***

Türkiye, istikrar için duyduğu kaynak ve güveni Ortadoğu’dan temin edemeyeceğine göre Avrupa’ya bağımlılığı artmış durumdadır. Malum, ekonomik göstergelerin iyi olduğu dönemde de bu bağımlılık yüksek seviyedeydi.

Ne var ki mesele sadece AB başkentlerinin hal ve gidişiyle alakalı da değildir. Dünyanın başkentinin başına Donald Trump’ın oturmuş olması bütün hesapları bozdu; bozmakla kalmadı değersizleştirdi. Obama da dünya barışı için hiç iyi bir miras bırakmadı ama yeni başkanla birlikte apaçık bir kalitesizlik çağına adım atmış bulunuyoruz.

Kutupların birini çoktan işgal etmiş olan Putin’e karşılık insanlık tecrübesinin dışladığı ne kadar değer varsa hepsini birden temsil eden Trump’la birlikte gelecekten ne kadar korksak azdır. Hele bir de ikisinin platonik boyutu çoktan geçen yakınlaşmasının üreteceği sinerjiyi düşündükçe… Kaç tane Halep, kaç tane Çeçenistan, kaç Gazze, kaç Filistin, kaç Afganistan olur kim bilir?

Bir yanda Müslüman kanı dökülmesini zerre kadar umursamayan Putin, öte yanda Müslümanlık kavramını tümden dışlamış olan Trump… Böyle bir dünya için umutlu olmak hayalperestlikten öte baka bir şeyle izah edilemez.

Cuma günü Beyaz Saray’daki koltuğuna oturacak Trump’la birlikte seviyesizlik çağı da resmen başlamış olacak. Farklılıklara, dinlere, inançlara, fikir özgürlüğüne, medyaya saygısız ve bununla övünen bir başkan geliyor. Böyle bir dünyada önce Amerikan halkı, ardından da gezegenin bir şekilde küresel halkaya dahil olmuş bütün halkları bu eziyetin parçası olacak…

Patavatsızlığın iktidarı, kötü esprilerin saltanatı başlıyor.

Dünyada daha az demokrasi ve hukuk, daha çok baskı ve bilek gücü göreceğiz. Baskı arttıkça başta Ortadoğu olmak üzere bütün sorunlar daha çözülemez hale gelecek. Sisi gibi, Putin gibi, Le Pen gibi figürler daha çok yüz bulacak. Ve şimdiden belli, İsrail şımardıkça şımaracak.

***

Türkiye’ye gelince… Trump bugüne kadar neye inandıysak, ne yapmaya çalıştıysak onun tersini temsil ediyor. Buna rağmen hala, “Trump gelecek, her şey güzel olacak” diyebilenlerin olması pek gariptir. Bu hayal neye dayanarak kuruluyor bilinmez ama gerçekler başka mecrada akıyor.

Türkiye’nin daha soğukkanlı dış politikaya, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var ama Trump’ta bunlardan yok. Bize daha çok dış kaynak gerekiyor ama yeni başkan bırakın kaynak paylaşmayı olanları da geri çağırmaya başladı bile.

Obama’yla iyi ilişki kurma imkanını karşılıklı olarak yok ettik. Trump döneminde hiç olmazsa bir parça rasyonel olmayı başaralım. Ki, hayal kırıklığımız derin olmasın.