Karar yazarı Kiras: Osmanlı Ermenilerinin çektiği acılar, hesapsızca oynanan kumarın kaybedilmiş olmasının sonucudur

Karar yazarı Kiras: Osmanlı Ermenilerinin çektiği acılar, hesapsızca oynanan kumarın kaybedilmiş olmasının sonucudur

Karar gazetesi yazarı İbrahim Kiras, ABD Başkanı Joe Biden'ın "soykırım" olarak nitelendirdiği 1915 olaylarına ilişkin olarak, "Söz konusu dönem hakkında hem dünyaya hem kendi çocuklarımıza anlatılması gereken gerçekleri şu tek cümle özetleyebilir: 1915’te Ermeni toplumunun önderleri bir kumar oynadılar. Osmanlı Ermenilerinin çektiği acılar hesapsızca oynanan bu kumarın kaybedilmiş olmasının sonucudur" yorumunu yaptı. 

Kiras, "Komita şefleri ve din adamları Cihan Harbi patlak verdiğinde Rus ordusunun Anadolu’yu işgal edip kendilerine toprak vereceği beklentisiyle masaya sürüp riske ettiler kendi insanlarının hayatını. Ermenilerin hiçbir vilayetinde çoğunluk oluşturmadıkları Türkiye’nin Doğu Anadolu’sunda bağımsız bir devlet kurma hayallerini tahrik eden ve yönlendiren üç aktör vardı: Rus ordusu, İngiliz istihbaratı ve Amerikan misyoner teşkilatları. İlk ikisi kendi milli çıkarları adına, sonuncusu ise Hristiyanlık adına" ifadesini kullandı. 

Kiras, yazısına şöyle devam etti:

"Neticede 'millet-i sadıka' mensupları silahlı milis kuvvetleri oluşturup vatandaşı oldukları Osmanlı devletine karşı düşman ordusu safında savaşa girdiler. 'İntikam Tugayları' diye adlandırılan birlikler özellikle Sarıkamış Harekâtı esnasında Osmanlı ordusuna ciddi ölçüde darbe vurmuştu. Batılı kaynaklara göre Rus ordusuna bağlı olarak görev yapan bu tugaylarda 200 bin Ermeni genci vardı.

Bu arada içeride kanlı isyanlar başlatılmıştı. Van, Bitlis, Muş, Erzurum gibi illerde önce korunmasız Müslüman nüfus tamamen kılıçtan geçiriliyor; ne yaşlıların ne kadınların ne de çocukların gözünün yaşına bakılıyordu. Yapılan temizliğin ardından ise şehir Rus ordusuna teslim ediliyordu. Bu süreçte yarım milyon (çoğu Kürt) sivil Müslüman katledildi. Bu yönüyle bir 'iç savaş' halinden bahsediyoruz…

Tehcir kararı işte bu şartlar altında alındı. Bu kadar büyük bir insan nüfusunu göçe zorlamak elbette ağır bir karardı. Ama sebepsiz alınmış bir tedbir değildi. Ülkedeki tüm Ermenileri de kapsamıyordu. Bugün iddia edildiği gibi Ermenileri imha etmek üzere hazırlanmış bir düzen değildi.

Ne var ki Tehcir sırasında on binlerce Ermeni yurttaşımızın bölgedeki başıboş çetelerin ve intikam peşindeki bazı aşiretlerin saldırıları sonucu hayatını kaybettiği bir gerçektir. O günlerde ordu bütün insan gücüyle cephelerde bulunduğundan Tehcir esnasında yaşanan facialar göç kafilelerine nezaret etmesi gereken askeri birliklerin yetersizliğinden kaynaklanmıştır. Ermenilere yönelik kıyımların özellikle Van ve Bitlis gibi doğu vilayetlerinde Taşnak çetelerinin gerçekleştirdiği katliamların intikamını almak isteyen bazı kontrol dışı aşiret unsurlarının işi olduğu bellidir. Hem bu bölgede hem başka yerlerde gerek intikam saikıyla gerekse yağmacılık amacıyla savaş zamanının psikolojisini istismar ederek göç kafilelerine saldıran silahlı gruplara göz yuman veya yardımcı olan bazı görevliler de çıkmış görünüyor. Ama tam aksi yönde davranan devlet görevlilerinin çoğunlukta olması ve kafilelerin büyük bölümünün o günkü 'iç savaş' atmosferi içerisinde Suriye topraklarına ulaştırılmış olması, söz konusu süreçte işlenen cinayetlerin devlet politikası olduğu iddiasını çok güçlü biçimde yalanlıyor.

Arşiv belgeleri gösteriyor ki tehcir sırasında sivil Ermenileri çetelerden korumak üzere alınması gereken tedbirler konusunda yerel makamlarla başkent arasında bir hayli yazışmanın yanı sıra vuku bulan kıyımlarda ihmali olduğundan dolayı yargılanıp ceza alan binlerce yönetici ve subay var. Demek ki Ermenilere yönelik bir etnik temizlik niyeti yok. Devletin planladığı bir kıyım yok, ama önleyemediği kıyımlar var. Ayrıca dağlık arazilerden ve çöllerden geçen göç yolunda açlıktan ve salgın hastalıklardan ölenlerin sayısı da az değil maalesef. Bunlardan dolayı dönemin hükümeti eleştirilebilir, suçlanabilir. Ama olup bitenleri soykırım diye nitelemek hukuk cinayeti olur. Bu cinayet işleniyor bugün. Ama bizim açımızdan asıl mesele bu değil. Asıl meseleyi ayrıca tartışmak lazım."