Karar yazarı Mehmet Ocaktan, Binali Yıldırım'ın genel başkan seçildiği AKP 2. Olağanüstü Kongresi'yle ilgili olarak, yeni dönemde esas ana kumanda merkezinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olacak. Bundan sonra iktidarın icraatlarından partinin siyaset üretimine kadar her şey Erdoğan’ın bizzat denetiminde ve kontrolünde olacaktır. Partili cumhurbaşkanlığı dönemi resmen başladı" dedi.
"Kongrenin en önemli özelliği, her şeyin açık ve samimiyetle ortaya konulmasıdır. Kongreye gidiş sürecini eleştirebiliriz, bu konuda farklı yaklaşımlarımız olabilir" diyen Ocaktan, "Açık yüreklilikle ifade etmek gerekiyor ki bu kongre temiz bir kongredir, kimse birbirine numara yapma gereği duymamış ve kimse de karnından konuşmamıştır" ifadesini kullandı.
Mehmet Ocaktan'ın, "22 Mayıs 'partili Cumhurbaşkanı'nın ilk günü" başlığıyla yayımlanan (23 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
Her ne kadar bu başlığın anayasal olarak literatürde bir karşılığı yoksa da dün gerçekleşen AK Parti İkinci Olağanüstü Büyük Kongresi, Türkiye’nin bundan sonra en azından fiili anlamda uygulamak durumunda olduğu yönetim sistemi açısından çok önemli işaretler taşıyor. Ahmet Davutoğlu’nun gönderiliş hikayesinden kongrenin dizaynına, konuşmalarda altı çizilen mesajlardan kongre şarkılarına kadar her şey bu hedefe kilitlenmiş durumdaydı. Yani dün itibariyle cumhurbaşkanlığı makamı ile AK Parti arasındaki anayasal duruma rağmen, fiili olarak ‘partili cumhurbaşkanlığı’ dönemi resmen başlamış oldu. Artık yeni dönemde esas ana kumanda merkezinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanolacak. Bundan sonra iktidarın icraatlarından partinin siyaset üretimine kadar her şey Erdoğan’ın bizzat denetiminde ve kontrolünde olacaktır.
***
Nitekim kongreye gönderdiği mesajda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan“Cumhurla başkanı arasında iklimi olumsuz etkileyen bu çarpık uygulamanın giderileceğine inanıyorum” diyerek yeni dönemin biricik hedefini deklare etmiş oldu. Sonrasında kongre divan başkanı Bekir Bozdağ yeni dönemin rotasını şu cümlelerle tarif etti: “Halkımızın bize tanıttığı adıyla ‘AK Parti, Tayyip’in partisidir’ kurumsal olarak var oldukça da Tayyip’in partisi olmaya devam edecektir.”
Ve bu partili cumhurbaşkanlığı döneminde yürütmenin kaptanı da Binali Yıldırım... Kuşkusuz Yıldırım Türkiye’nin büyük yatırımlarının altında imzası olan, AK Parti’nin kurucularından, ve Erdoğan’ın da en yakın çalışma arkadaşlarından birisi.
***
Kanaatim o dur ki bu kongrenin en önemli özelliği, her şeyin açık ve samimiyetle ortaya konulmasıdır. Kongreye gidiş sürecini eleştirebiliriz, bu konuda farklı yaklaşımlarımız olabilir. Ama açık yüreklilikle ifade etmek gerekiyor ki bu kongre temiz bir kongredir, kimse birbirine numara yapma gereği duymamış ve kimse de karnından konuşmamıştır.
Hemen belirtelim, AK Parti hala bu ülkenin umudu olan tek partidir. Düşünün ki özellik son üç yıldır dışarıdan gelen saldırılara, kendi içinden kaynaklanan zaaflara rağmen, partiyi var eden o ruh dinamizmi ve AK Parti’yi AK Parti yapan güçlü siyasal refleksleri hala Türkiye siyasetine yön veriyor.
Bu kongre göstermiştir ki AK Parti’nin temsil ettiği siyasal iklim, Türkiye’nin geleceği açısından da çok önemli umut işaretleri barındırmaktadır. ‘Ortak aklın’rehberliğinde başlayan bu hareket, 14 yıl sonra bugün o eski coşkulu pırıltısını kaybetmiş olsa da, yıllar içinde belli bir yıpranmışlığa uğrasa da hala yeni umutlar üretebilecek bir dinamizmi içinde barındırıyor.
Eğer Ahmet Davutoğlu bir başarı hikayesinin ardından genel başkanlığı bırakmak zorunda kaldığı bir günde bile AK Parti misyonunu bütün şahsi değerlendirmelerin ve kırgınlıkların üstünde tutabiliyorsa, bu parti Türkiye’nin umudu olmaya devam ediyor demektir.
***
Açıkçası Davutoğlu’nun şu sözlerinin AK Parti’nin şu andaki fotoğrafını olduğu kadar, geleceğe olan umudunu da yansıttığı kanaatindeyim: “Daha önce 2 kez sizlerle birlikte olduğum bu salonda zaferle sonuçlanmış bir seçimden kısa bir süre sonra yeni bir kongre için karşınıza çıkmak benim arzu ettiğim bir şey değildi. Bu durumun sizin ve milletimizin maşeri vicdanında oluşturduğu rahatsızlığın da farkındayım. Ama meselemiz, derdimiz, davamız, bütün şahsi hallerimizin üzerindedir. 1 Kasım seçimlerinde yüzde 49,5 oy ve 24 milyon seçmenin desteğini aldıktan 6 ay sonra Olağanüstü Kongre kararı alıp görevi devretme kararımın arkasındaki yegane gerekçe partimizin birlik ve bütünlüğüne verdiğim değer ve AK Parti hareketinin zarar görmesinden duyduğum endişedir. Hiçbir şey AK Parti’nin birliğinden beraberliğinde daha önemli değildir.”