KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Murat Karayılan, Kürtler arası ulusal konferansın yakın dönemde gerçekleşeceğini söyledi. Çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Karayılan, sürecin tıkanabileceği yönündeki "bir hafta" uyarısının ise verilmeyen bir mektuptan kaynaklı olduğunu ifade ederek, "Bu mektup sonradan verildi. Mektup verilmemiş olsaydı, tıkanma yaşanacaktı" dedi.
radikal.com.tr'nin haberine göre Karayılan, uzun mesafeli telsiz aracılığıyla Türkiye ve Kuzey Irak’taki PKK’lılara seslendi. Sürece ilişkin bilgileri paylaşan Karayılan, geçtiğimiz haftalarda yapılan Kongra-Gel 9. Genel Kurulu’nun kararları hakkında PKK’lıları bilgilendirdi ve örgüte yönelik bazı uyarılarda bulundu.
KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Murat Karayılan’ın konuşmasında dikkat çeken bölümler şöyle:
İçinde bulunduğumuz süreçte hareketimizin politikaları üzerine kararlar alındı ve bir perspektif yenilenmesine gidildi. Genel Kurulumuz, Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Süreci’nin devam etmesi yönünde karar aldı. Bu karar aynı zamanda hareketimizin sürece ne denli stratejik yaklaştığını gösteren bir karardır. Hareketimiz bu genel kurulunda sürecin gelişmesi yönünde yapılması gerekenleri kapsamlıca tartışmıştır ve yeni yönetime devletin attığı adımları ve sürecin gerekliliklerini de göz önünde bulundurarak bu süreci yürütme yetkisini vermiştir. Yani yeni yönetim süreci gerekirse durdurabilir, gerekirse geliştirebilir. Bu konuda gerekli inisiyatif verilmiştir.
Tabii bu kararımız ve yaklaşımımız herkes tarafından doğru anlaşılmalıdır. Çünkü yılbaşından beri bu sürecin gelişmesi için hareket olarak üzerimize düşen tüm görevleri yerine getirmiş durumdayız. Ancak Türk devleti ve hükümeti, hareketimizin bu yaklaşımları karşısında adım atmak yerine farklı çabalar içerisine girmektedir. Özellikle son bir ay içerisinde birçok adım atabilecekken somut hiçbir şey yapmamıştır. Örneğin Akil İnsanlar Komisyonu’nun raporlarını sunmasının ardından hükümetin de adım atması bekleniyordu. Ama atmamıştır, tersine kendisini kapalı tutmuştur. Halbuki Akil İnsanların raporlarından bile yola çıksa birçok konuda adım atılabilirdi.
Ancak bunun yerine özel görevlendirdiği bazı köşe yazarları ve TV programcıları yoluyla hareketimize cevaplar vermiş, adeta çaldığı minareye kılıf uydurmaya kalkmıştır. Karakol ve baraj yapım projeleri durdurulmamış, koruculuk sistemini daha da geliştirme arayışına girmiş, doğaya karşı işlenen suçlar had safhaya çıkarılmış, tamamen keyfi bir şekilde tutuklanmış Kürt siyasetçilerinin esaret hallerine devam edilmiş, hasta tutsaklar serbest bırakılmamış ve yapılabilecek birçok şey yapılmamıştır. Zamanın ruhuna uygun davranılmamış, bütün bu haksız uygulamalara demokratik tepkisini gösteren halkımıza karşı Lice’de görüldüğü gibi sert müdahale edilmiş, Lice’de Medeni Yıldırım şehit edilmiştir. Bu, büyük bir zulüm ve hakarettir. Bir de yavuz hırsız misali gerçekleri ters yüz etmektedirler. Bu uygulamalar karşı tarafın niyetini ortaya koymaktadır ve bu çelişkili durumlar hareketimizdeki ve halkımızdaki kuşkuların artmasına yol açmaktadır. İster istemez insanın aklına, “eğer iyi niyetlilerse niye böyle yapıyorlar?” sorusu geliyor.
Bu sürecin mimarı ve başlatanı, herkes biliyor ki Önder Apo’dur. Ama Önder Apo hala tecrit altında tutulmaktadır; koşullarında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Oysa süreci yönetmek ve yürütmek için bu tecride son vermek ve koşullarını değiştirmek gerekli bir durumdur. Ayrıca yaşanan sağlık sorunları vardır. Bu konudaki istemler cevapsız bırakılmasına rağmen Önder Apo çözümün ilerlemesi için ciddi çabalar sergilemekte, ikinci aşamada yapılması gerekenlere ilişkin bir mektup devlete yazmış, bir mektup ise hareketimize yazmıştır. Yanına giden heyete ise “eğer bu mektup size verilmezse demek ki adım atmak istemiyorlar” demiştir. Aradan geçen zaman diliminde mektup verilmedi. Mektubun verilmemesi nedeniyle, kongre ardından yapılan bir panelde bir haftalık bir sürenin kaldığını, eğer hükümet aynı tutumunu devam ettirirse, bir hafta içerisinde bir değişiklik yapmazsa, bu sürecin tıkanmaya gideceğini söyledik. Bunu mektuba el konulduğu ve bize verilmediği için dile getirdik. Açık ki biz orada boş sözler söylemedik, boşuna da konuşmadık ve kimseyi de tehdit etmedik, gerçeği olduğu gibi ifade ettik. Bu mektup sonradan verildi. Mektup verilmemiş olsaydı, tıkanma yaşanacaktı. Biz Önderliğimizin geliştirmiş olduğu sürecin başarılı olmasını istiyoruz ama bu süreç bir ayakla yürümez. Devletin ve hükümetin de üzerine düşenleri yapması gerekmektedir.
Önderliğimiz bu mektubunda, sürecin daha rahat ilerleyebilmesi için devletin yapabilecekleri konusundaki görüşlerini sunuyor. Devletin daha rahat adım atabileceği ve hareketimize bu anlamda güven verebileceği konuları dile getiriyor ve 8 komisyonun kurulmasını öneriyor. Bunlar; Hukuk Komisyonu, Sosyo-Ekonomik Komisyon, Misakı Milli Komisyonu, Kadın Özgürlüğü Komisyonu, Ekoloji Komisyonu, Sivil Toplum Komisyonu, Güvenlik Komisyonu, Hakikatleri Araştırma ve İzleme Komisyonu’dur. Kürt sorununun çözümü yolunda Önder Apo’nun ciddi çabaları var ve devletin de bu ciddiyete göre yaklaşması önem arz etmektedir.
Önderliğimiz bu çabalarıyla sürecin önünü açmak istiyor; bizim ve devletin yapması gereken şeyleri tekrardan izah ediyor. Bunlarla devleti adım atmaya teşvik ettiği gibi, bizlerde de oluşan kaygıları gidermek istiyor. Umuyoruz ki devlet bu konuda doğru yaklaşır ve sürecin gerektirdiği şekilde adımlar atar. Biz hareket olarak kendi açımızdan netiz; Önderliğimizin sunmuş olduğu projenin arkasındayız. Kurulumuz da Batı Kürdistan siyasetinin bu çabalarını değerlendirdi ve yerinde gördü. Çünkü gerçekten bu dönemde Batı Kürdistan’da böyle bir çıkış, yani ikinci yılında devrimi yeni bir aşamaya taşımak doğru ve yerinde bir şeydir.
Bilindiği gibi Önderliğimiz 4 konferans için çağrı yapmıştı. Bunlardan 3’ü (Türkiye, Kuzey Kürdistan ve Yurtdışı Konferansları) yapıldı. Şimdi ise Ulusal Konferans gündemdedir. Eğer hesapta olmayan farklı bir engel çıkmazsa önümüzdeki dönemde gerçekleşecektir. Bu temelde çalışmalar ve görüşmeler devam etmektedir. Önemli gelişmeler de vardır. Halkımız yıllardır her 4 parça arasında kurulacak olan ulusal bir birlik platformunu düşlemektedir. Ümit ediyoruz ki halkımızınbu rüyası gerçeğe dönüşecektir.”