Yazar ve eğitmen Karin Karakaşlı, geçen günlerde kaybettiğimiz Türkiye'deki, feminist hareketinin öncülerinden Şirin Tekeli hakkında "O bir kurucuydu. Yani bir örgütçü, bir birleştirici, güle güle can kadın, ilham kadın" dedi.
Karin Karakaşlı'nın Kültür Servisi'nde yayımlanan yazısının tamamı şöyle:
Modern zamanların makbul hallerinden değil had bilmek. Oysa birisi sana hem de haksızca, küstahça had bildirmeye kalktığında, direnmek, kendini, kıymetini hatırlayıp hatırlatmak ne kadar önemliyse, kendi iradenle sınırını belirlemek de o derece gerekli.
Şirin Tekeli’nin kaybının ardından yazı yazmak bir yanıyla benim haddim değil. Hayatı binlerce insana değen, bir ömre kaç hayat sığdıran bir kadını elbette öncelikle yoldaşları, dostları, yakınları, feminist hareketin farklı kuşakları anlatmalı. Anının, temasın sıcaklığı geçmeli hepimize.
Ama işte bu kalpte ve akılda da onun izi derin. Üzerimde hatrı var. Bu satırlar o hatrın ve kimi ölümlerin neden bir azalma hissi yarattığına dair içimde uğuldayan sorunun sonucudur.
Kendisiyle yolum türlü feminist buluşmalar ve konferanslarda kesişti. En ağır şeyleri aktarırken dahi yüzünden yansıyan ışık halen belleğimde capcanlı. Sahne önü ve arkası olmayan ‘özel olanın politik olduğu’ şiarına sonuna kadar bağlı kalmış ışıklı bir bilim kadını ve aktivistten bahsediyoruz. Yani bir emek ve eylem insanından. Özü sözü birlikten. Artık çok az rastlanır olan koca bir hazineden.
Son olarak onun hayatının ta kendisi olan devasa kitabıyla baş başa kalmıştım:
“Feminist hareket erkin ya görmezden geldiği, sesini kıstığı ya da gerçeğini tahrif ettiği kadınların tarihine birinci elden sahip çıkmasıyla sadece kadın tarihi değil, insanlık tarihi açısından çok büyük katkı ve emek sağlamış bir siyasi özne. Hareketin öncü isimlerinden, kendi deyimiyle ‘feminist kadın hareketinin en yaşlı üyelerinden biri’ olan siyaset bilimci Şirin Tekeli’nin, kırk yılı aşkın emeğini bir araya getiren ‘Feminizmi Düşünmek’ kitabı, tam da bu feminist mücadele tarihine ve siyasetin kadınla imtihanına derinlikli bir bakış ve hepimiz için çok sağlam bir temel sunuyor” demiştim.
Bilgi ve deneyimi bir araya getiren bu eser aslına onun hayat felsefesinin cisimleşmiş haliydi. O bir kurucuydu. Yani bir örgütçü, bir birleştirici. İnsan Hakları Derneği, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakıfları, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER), İnsan Hakları Derneği, Helsinki Yurttaşlar Meclisi, Anakültür Kooperitifi, Winpeace Türk-Yunan Kadınları Dostluk Girişimi ve son olarak da, Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı (KAHUDEV) gibi sayısız kuruluş onun öncülüğünde kuruldu. Bak, yoktan var etmek de artık giderek eşine çok az rastladığımız bir şey.
Seksenlerden bu yana kadın hakları mücadelesine kuramı, çevirisi, örgütlenmesi ve eylemleriyle emek vermiş bu kadın, hep bir sonraki kuşakların bu mirası layıkıyla devralacağına ve geliştireceğine inanarak yaşadı. Onun bu güveni, totaliter yapının yılların emeği ve inadıyla var edilmiş nice sivil toplum kuruluşunun, derneğin, alternatif medya organlarının Kanun Hükmünde Kararnameler’le kapatıldığı bir dönemde bambaşka bir sorumluluk yüklüyor hissedenlerin omzuna. Alan kaybı, yapıcılıktan fersah fersah uzak kıyıcı ayrışmalar ancak düşman sevindirir.
Nitekim 5Harfliler sitesinde Esen Özdemir’in yaptığı söyleşide şu saptama ve uyarıda bulunuyordu Şirin Tekeli: “Şu ara bence kadın hareketi kötü bir dönemden geçiyor: Bence bu kötü durum kendine has örgütlenme sorunlarından kaynaklanmıyor, Türkiye ve Dünya siyasi konjonktürü o kadar tıkandı ki bunun sonucunda örgütler kendi içinde sorunlar yaşamaya başladı. Kadın hareketi toplumsal bir hareket ve toplumda ne oluyorsa ondan bir şekilde etkileniyor. Dolayısıyla feminist hareketin içinde de acayip bir şekilde kadınlar arası rekabet yükseldi…
Feminizm için hâlâ ve uzun süre, patriyarkayla mücadele birinci planda olacaktır. ‘Özel olan siyasidir’ kavramı geçerliliğini bugün de otuz yıl önceki gibi korumaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de aile içi şiddet kadar, son on yılın gündeme getirdiği, kadın cinayetleri türü şiddet biçimlerine karşı mücadele sürecektir. Kadınların siyasi karar odaklarına daha fazla girmesi, dünya genelinde feminist hareketin öncelikli bir sorunu olmaya devam ediyor. Daha yapacak çok şey var. Yılmak yok. Top artık, beşinci ve altıncı kuşak feministlerde…”
Vasiyet niyetine organlarına başka bir insana, bedenini ise İstanbul Tıp Fakültesi’nde bağışlamış Şirin Tekeli. Ben ona, uzaklardaki can yoldaşım, feminist hareketteki sayısız girişimde kendisiyle birlikte emeğini ortaya koyan Pınar Selek’le vapura binip çay içerken veda etmek istiyorum en çok. Saçlarımız rüzgârda havalansın. Kimselerin ele geçiremediği bir kahkaha da olsa hani havada, tamamdır.
Güle güle can kadın, ilham kadın. Verdiğin her şey için şükranla sarılıyorum sana…