"Kartınız batsın; Galatasaray, melek çocuklarımızı bir dahaki maçta daha güzel ağırlar..."

"Kartınız batsın; Galatasaray, melek çocuklarımızı bir dahaki maçta daha güzel ağırlar..."

Hürriyet yazarı Kanat Atkaya, Süper Lig'de Galatasaray ve Sivasspor arasında oynanan karşılaşmaya Avrasya Özel Çocuklar Derneği'nden davetli olarak gelen down sendromlu çocuklar ve ailelerin 'Passolig' yüzünden stada alınmamasını eleştirdi.

Yaşanan olayın sorumlusu olan Türkiye Futbol Federasyonu'nu "Kartınız batsın" sözleriyle eleştiren Atkaya, sarı-kırmızılı ekibin bir dahaki karşılaşmada özel davetlilerini en iyi şekilde ağırlayacağını yazdı.

Kanat Atkaya'nın 27 Ağustos 2017'de Hürriyet'te "Batsın kartınız, batsın tavrınız" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Haber neresinden tutsanız elinizde kalacak türden...

Cuma akşamı Galatasaray-DG Sivasspor arasında oynanan maçın bazı çok özel davetlileri vardı.

Down sendromlu çocuklarla ilgilenen Avrasya Özel Çocuklar Derneği kulüp ile bağlantıya geçmiş, melek yavruları ve ailelerinin bir maçı yerinde izlemek istediğini iletmiş.

Galatasaray da “Hayhay, ne demek?” şeklinde karşılık vermiş...

Çocukların maç öncesinde futbolcularla birlikte seremoniye katılmaları, sonra da kulüp tarafından ayarlanan locada Gomis gibi kahramanlarını seyretmeleri için hazırlık yapılmış.

Buraya kadar her şey çok tatlı, tam olması gerektiği gibi...

"Yassah hemşerink!"

Fakat bu esnada sahneye bir “Yassah hemşerink!” figürü olarak Türkiye Futbol Federasyonu giriyor.

Down sendromlu çocuklarımızın ve refakatçilerinin Passolig kartları olmadığını söyleyerek stada almasının mümkün olmadığını söylüyor.

Galatasaray kulübü devreye giriyor “özel bir durum olduğunu” söyleyerek kolaylık sağlanması için TFF ile iletişime geçiliyor.

Bazı haberlere göre iki kez geri çevrilince, çocuklar da evlerine dönmek zorunda kalıyor.

Bazı haberlerde de son anda TFF’nin gerekli izni verdiği ancak bu sırada çocukların stattan ayrıldığı vurgulanıyor.

Stattaki sorumlular hakkında soruşturma başlatılmış, çocuklar da aynı stattaki bir sonraki maça davet edilmiş...

Bad-el harab-ül Basra... Basra harap olduktan sonra...

Neticede o günün, o anın hayaliyle yaşayan meleklerin hevesleri kursaklarında kaldı. Nasıl hazırlamışlardı kendilerini, nasıl üzüldüler kim bilir? Kartınız batsın...

Bu işin bir tarafı...

Hepimizi üzen, kızdıran tarafı...

Ben yapmadım miki yaptı

Bir de “Yüceler yücesi ben bu hatayı yapmış olamam, o zaman bir suçlu bulmalı”kısmı var işin.

Hesap sorulmazlar ve hesap vermezler memleketiyiz neticede.

O çocukları stadyuma almayan TFF yetkilisi eline tutuşturulan talimatnameye uygun davranıyor, davranmak zorunda.

İnisiyatif kullanmasını beklemek de fazla olur; başına bir iş geleceğini düşünür vesaire...

Ama “kriz veya sürpriz gelişme karşısında refleks mekanizması kurulmaması”eleştirilmez bu durumda...

O talimatnamenin yeniden gözden geçirilmesi, istisnai durumlarla ilgili bir ek yapılması veya her neyse başka bir çözüm bulunması düşünülmez...

Ya ne yapılır?

Ne yapılacak, eline talimatname tutuşturulan ve “Passolig almayanı almayacaksın” denilen görevliye soruşturma açılır...

Ancak ne ancak “Nasıl kıyabildin abi ya o yavrulara” diye sitem edilecek pozisyondaki kişi, emir kulu günah keçisine çevrilir olur biter...

En bi müdürlerimiz

Her alanda böyledir bu, bilirsiniz...

“Büyük insan”, “En bi müdür”, “Hep bi başkan” olmak demek hata yapmamak değildir; yapılan hatayı üstüne yığabilecek başka birilerini bulmak ustalığıdır.

Büyük olmak hep ezecek bir küçük kurban bulundurmak becerisidir.

“Bu hata, bu kusur bana ait değil” der sıyrılır büyüklerimiz; hep ezilecek biri vardır...

Melek çocuklarımızı bir dahaki maçta daha güzel ağırlar Galatasaray, ondan eminim...

Ama bu gevşeklikten, bu sorumsuzluktan, bu böbürlenmeye geldi mi esip gürlerken sorumluluk almaya geldi mi “Ben yapmadım Miki yaptı” deme halinden kurtulamayız biz; bakın ondan da eminim...