Uluslararası Güvenlik Uzmanı Sarwar Kashmiri, Türkiye'nin Suriye konusunda NATO'ya güvenmemesi gerektiğini belirterek, "Artık kimse NATO'nun ne işe yaradığını bilmiyor. Oturup konuşmak dışında. Üzgünüm ama NATO'ya bunun dışında bel bağlamamak gerekir" dedi.
Radikal gazetesinden Ezgi Başaran'ın "Türkiye, Suriye meselesinde desteği NATO dışında aramalı" başlığıyla yayımlanan (9 Temmuz 2012) söyleşisi şöyle:
Sarwar Kashmeri, Atlantik Konseyi’nde (ACUS) görevli bir uluslararası güvenlik uzmanı. Ayrıca ABD-Avrupa ilişkilerini derinlemesine yorumlayabilen nadir kişilerden biri olarak kabul ediliyor. ’11 Eylül’den sonra ABD ve Avrupa’, ‘Irak ve Büyük Bölünme’ adlı kitapları var. Son analiz kitabı ‘NATO 2.0’ ise geçen yıl mart ayında piyasaya çıktı. Kashmeri ile Suriye krizini ve bu krizde NATO’nun tavrını konuştuk.
Türkiye jetinin Suriye tarafından düşürüldüğünü duyduğunuzda aklınızdan ilk geçen neydi?
Pilotların halini düşündüm elbette. Türkiye, ABD’nin eski ve yakın bir müttefiki olduğundan benim gibi akademisyenler orada olup bitenleri yakından takip eder. O nedenle belki sizin kadar şaşkınlık ve endişe içine düştüm haberi aldığımda. Mümkün olan tüm İngilizce kaynaklardan olayı izlemeye başladım. Sadece ben değil, Washington’da milli savunma konusunda uzman herkes kulak kesildi.
Wall Street Journal’ın “Türkiye uçağı Suriye hava sahasında vuruldu” haberini nasıl yorumladınız?
Washington’da bu konuyla ilgili birçok kişiyle görüştüm. Neredeyse hepsi benimle aynı fikirde. O da şu: Olayın tam olarak nerede vuku bulduğuyla ilgili bir karmaşıklık var. Fakat böyle şüpheli bir durumda dahi ABD her zaman Türkiye’nin beyanını esas alır çünkü dediğim gibi müttefikidir. Ama Washington şu anda olayın son 1-2 dakikasında neler yaşandığını anlamaya çalışıyor. Fakat yanlış anlaşılmasın, bu belirsizlik havası “Türkiye bir şeyler saklıyor” fikrinden doğmuyor. Sadece bu tür olayların çok hızlı gelişebileceği bilgisiyle hareket ediliyor ki, gerçekten anlamaya çalıştığımız uçağın düşmeden önceki son 80 saniyesinde ne olduğu. Bu netleşene kadar Türkiye de ABD de kesin bir hareket yapmayacaktır. Türkiye anında bir misilleme saldırısı yapmamakla olgun davrandı. Bence bunun tercümesi; “Nefesimizi biraz daha tutmaya gayret edelim ve izleyelim” şeklindedir.
Son 80 saniyede ne olduğu NATO için ne ifade ediyor?
NATO bu konuda çok zor durumda. O kadar ki, 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmeden önceki toplantılarda yaşadığı sıkıntıları anımsattı bana. Biliyorsunuz, ABD’nin Irak’a girmesinden sonra Türkiye, Saddam Hüseyin’in saldırı düzenleyeceğinden korkuyordu. Bu yüzden NATO’dan gözetleme uçakları ve patriot füzesi talep etti. Almanya, Belçika ve Fransa bu talebi veto etmişti. Bunun üstüne diğer NATO üyeleri, böyle meşru bir talebin karşılanması gerektiğini savundu. İşte o nedenle NATO neredeyse kendisini feshetme noktasına gelmişti.
Şimdi Suriye’nin uçak düşürmesi NATO’yu bu noktaya mı getirir diyorsunuz?
Eğer NATO’nun Suriye-Türkiye kriziyle ilgili somut bir adım atması gerekirse o günkü ayrışmanın aynısı, belki daha şiddetlisi yaşanacaktır. Çünkü ABD’de Suriye’yle savaşa girmek gibi bir iştah yok. Şu kadarını söyleyeyim:
Bu sabah ABD’nin başlıca gazetelerini hatmettim. Suriye meselesi iç sayfalarda küçük bir haber olarak bile yer bulmuyor. Avrupa’da da durum farklı değil, inanın. O yüzden Türkiye fevri bir girişimde bulunmamakla akıllılık ediyor. NATO’nun Suriye’yle ilgili askeri bir adım atması varlığı açısından büyük tehlike arz ediyor bana kalırsa.
Türkiye kamuoyuna yaptığı ilk açıklamalarda oyun planını NATO’ya göre kurmuştu, bu akıllıca değil miydi?
Tüm NATO üyeleri dışarıdan bir güç tarafından tehdit edildiğini düşündüğünde yardım isteme hakkına sahiptir. Anlaşmanın 5. maddesi, ‘Acilen yardım istiyorum,’ 4. maddesi, ‘Acilen toplanalım, danışılması gereken bir durum var’ şeklinde özetlenebilir. Türkiye, 4. maddeyi kullandı, NATO da “Bu ciddi bir durumdur, NATO müttefikimiz olan Türkiye’nin arkasındayız” diyerek beklediğim cevabı verdi.
Türkiye’nin uçağın düşürülmesiyle ilgili yaptığı sunumun ardından, Rasmussen’in basın açıklamasını ‘fazlasıyla çekingen’ bulanlar oldu. Size göre?
O çekingenliğin sunumda geçen bazı bilgilerden tatmin olup olmamayla ilgili olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak Türkiye’nin arkasındayız dendi ama savaşa girmesi konusunda Türkiye’yi destekliyoruz denmedi. Rasmussen’in o açıklaması büyük bir özenle ve diplomatik dille hazırlanmıştı. Söylenen şey; ‘Türkiye uçağının düşürülmesinin çok ciddi bir durum olduğunu söylüyor, bizce de ciddi bir durumdur’ idi. Böyle baktığınız zaman çekingen diye yorumlanabilir tabii. Bence Suriye konusunda, Türkiye NATO dışında uluslararası destek aramalıdır. Bulabilir de. Askeri girişim desteğini NATO’da aramakta bir tehlike görüyorum.
Nedir?
NATO ülkelerinin çoğu, ABD dahil, Türkiye’yi NATO’nun gelecekteki lideri olarak görüyor. Türkiye’nin soğukkanlı davranması onu bu sonuca yaklaştıracaktır, yararınadır. Elbette Esad, ki kendisi çılgınca şeyler yapma potansiyeline sahip biri, her an tüm bu söylediklerimi boşa çıkaracak bir işe girişebilir. Ama bunu bir kenara bırakırsak, Türkiye soğukkanlılığını korursa NATO’nun lideri konumuna gelebilir. O yüzden telaş içinde verilecek bir karar sadece NATO’nun değil, Türkiye’nin de geleceğini tehlikeye atar.
Suriye’de yaşananlara niçin bu kadar ateşli biçimde sadece Türkiye karşı çıkıyor, niye kimse ilgilenmiyor?
Bunu önce NATO açısından cevaplamak isterim. Biliyorsunuz kuruluş amacı Sovyetler Birliği’nden Avrupa’ya gelecek bir saldırıya karşı bir arada cevap vermek ve bu bir aradalığa mutlaka ABD’yi de katmak idi. NATO’nun bölgesel krizleri çözmek gibi bir görevi hiç olmadı. O nedenle Afganistan savaşı sırasında, Libya krizi sırasında NATO içinde muhalif sesler çok yüksek çıktı. Hatırlayın, Amerikan Savunma Bakanı, CIA öyle bir baskı yapmıştı ki, ABD neredeyse Libya krizine hiç değmeyecekti. Fakat sonuçta NATO kararına uydu.
Ama NATO, Suriye’yi de dahil ederek söylüyorum, böyle bölgesel sorunları çözmeye yatkın bir kuruluş değil. Fakat yarın Türkiye Suriye’ye savaş açsa ne olur?
Bence uzak bir ihtimal ama bu ihtimal üzerinden akıl yürütmeyi deneyelim: NATO, ABD’nin onayını ve desteğini almadan bir hareket yapmayacaktır. Kısacası, ABD istemezse NATO asla savaşa girmez. ABD’nin de Suriye’yle savaşa girmeye hiç niyeti olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla eğer Türkiye savaşa girmeye karar verirse, arkasında NATO’nun askeri desteğini bulamaz diye düşünüyorum. Buna güvenilerek bir hareket yapılmaması gerek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘Angajman kuralları değişti’ diyor. Bu durum sınırda saatli bomba yaratmıyor mu?
Tedirgin edici olduğunu kabul ediyorum. Fakat bir adım geri durup olaya geniş açıdan bakmanızı tavsiye ediyorum. O zaman başka hayati kurallar daha göreceksiniz.
Suriye meselesinde Rusya gibi çok mühim bir aktör var. Biliyorsunuz, ABD ve NATO Afganistan’dan en fazla iki yıl içerisinde tamamen çekilmek niyetinde. Fakat geçtiğimiz kasım ayında, ABD drone’u (silahlı insansız hava aracı) yanlışlıkla 24 Pakistan askerini öldürdü ve Pakistan da ‘ABD özür dilemezse yollarımı kapatırım” dedi. Gerçekten de askeri barikatlar kurdu. Bu barikatlar nedeniyle de Afganistan’daki askeri güçler Rusya üzerinden eve dönmek zorunda. Dolayısıyla bu çekilme planı Rusya’nın inayetine kaldı. Rusya nedir? Suriye’nin büyük destekçisi. Demek ki, ABD ve NATO, Afganistan’ı kuzeyden terk etme planını yürürlüğe koymak için Rusya’yla Suriye meselesinde burun buruna gelmemeyi tercih edecektir. Böyle bir ortamda angajman kuralları değişse de, Türkiye Suriye’den gelecek en ufak harekete karşı helikopter veya jet havalandırsa da sıcak bir karşı karşıya gelme yaşanmayacaktır. Benim bu söylediklerimi pekâlâ Türkiye de hesaplıyordur.
NATO’nun varoluş sebebini yitirdiğini düşünmüyor musunuz?
Artık kimse NATO’nun ne işe yaradığını bilmiyor. Sadece dışarıdan bir tehdit geldiğinde Avrupa, Türkiye, ABD ve Kanada’nın oturup konuşması için ortam hazırlıyor diyebiliriz. Üzgünüm ama bunun dışında NATO’ya bel bağlamamak gerekir. Şahsen bir süre sonra Suriye krizinin aşılacağını düşünüyorum. ABD de benzer bir olay yaşamıştı.
Ne zaman?
Bush hükümeti başa geleli 4-5 ay kadar olmuştu. ABD sürekli Çin’in sınırına gözetleme uçakları gönderiyordu. Bir gün bu gözetleme uçaklarından biri Çin’in jetiyle çarpıştı. Çinli pilotlar ölürken, daha az zarar gören ABD uçağı Çin’e zorunlu iniş yaptı. Çin, “Niye bizim hava sahamıza giriyorsunuz” dedi. ABD, “Pilotlarımızı rehin aldınız, geri verin” diye karşılık verdi. Tam bir kriz, bugün sizin yaşadığınız gibi.
Sonuçta kriz nasıl aşılmıştı?
Salim kafalar kazandı ve her şey normale döndü. Fakat 5-6 gün büyük heyecan yaşandı. Maalesef böyle şeyler oluyor. Bence Türkiye jeti, Suriye’nin radar ve uçaksavarlarını test etmek için oradaydı. Bu standart bir iştir, ABD de yapar, Türkiye de, Çin de, İngiltere de. Her ülke sınırlarının bulunduğu ülkeleri bu manada test eder.
Bu katiyen düşmanca bir davranış değil, savunma açısından sağduyulu bir girişimdir. Fakat sonuçta da bazen böyle feci olaylar yaşanabilir.
ABD’nin yönetiminde Malatya Kürecik’te kurulan NATO radarı bu tabloda nerede duruyor?
Bölgede yer alan herhangi bir ülkeden Avrupa veya Türkiye’ye gelecek bir saldırıyı tespit etmek için oraya kuruldu. Yani eğer Suriye, Türkiye’ye bir füze doğrultursa, Kürecik radarı harekete geçer. Ve bu radar Akdeniz’deki savaş gemileriyle de bağlantılı. Radar harekete geçtiğinde o gemiler de harekete geçecek. Veya tersi.