Hilal Köylü
"Erdoğan elindeki kartların hepsini açmıyor. Açmayacak da. Belli ki, Kaşıkçı meselesinde Suudi Arabistan'la pazarlık yaparak ilerleyecek."
Bu sözler AKP hükümetinin ilk dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'a ait. Türkiye'nin Suudi Arabistan Büyükelçiliği görevinde de bulunmuş olan Yakış, Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesinin ardından yaşananların, Türkiye'nin Arap dünyasıyla "iyi diplomatik ilişki kuramadığını" da ortaya koyduğu görüşünde.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'ndan "vahşi bir cinayete kurban gittiği" için çıkamadığını, aradan üç hafta geçtikten sonra söyledi. Erdoğan, İstanbul Başkonsolosu Muhammed Uteybi'nin de kendisinin Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz El-Suud'la yaptığı telefon görüşmesinden sonra görevden alındığını, Türkiye'nin Kaşıkçı cinayetini çözmeye kararlı olduğunu belirtti. Erdoğan, Suudi yönetimine de "Kaşıkçı'nın ölümüne karıştığı için tutukladığınız 18 kişi Türkiye'de yargılansın" teklifinde bulundu.
Yaşar Yakış, Erdoğan’ın bu teklifiyle birlikte Ankara-Riyad hattında yeni bir pazarlık sürecinin yaşanabileceğine işaret ediyor. Erdoğan'ın Suudi yönetimine "Benim elimde de sizi rahatsız edecek bir şeyler var" mesajı verdiğine ancak bu mesajın yerini bulmasının zor olduğuna dikkat çeken Yakış, Kaşıkçı ortadan kaybolur kaybolmaz Türkiye'nin konsolos Uteybi'yi sorguya alabilecekken almadığını söylüyor.
Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasıyla doğrudan bağlantıları olduğu düşünülen, İstanbul'a uçakla geldikleri belirlenen Suudi ekiplerin de, Türkiye'den ayrılmadan sorguya çekilebileceğini ancak Türkiye'nin bunu tercih etmediğini belirten Yakış, "Suudi Arabistan'ın cinayeti nasıl örtbas ettiği sorgulanmaya devam edecektir. Bu sorgulamadan Türkiye de payını alacaktır" çıkışında bulunuyor.
"Suudilerden izin beklemeye gerek yoktu"
Türkiye, Suudi Arabistan'dan izin almadan ilk aşamada konsolosluğu aramaktan geri durmuştu. Suudi yönetiminden izin çıkınca konsolosluğu arayan Türkiye, konsolosun da diplomatik dokunulmazlığı olduğu için sorgulanamayacağı öngörüsüyle hareket etmişti. Yaşar Yakış ise "Kaşıkçı'nın konsoloslukta ortadan kaybolduğu anlaşılır anlaşılmaz hemen konsolosluk kuşatılabilirdi, konsolos sorgulanabilirdi. Türkiye'nin Suudi Arabistan'dan izin beklemesine gerek yoktu" diyor. Yakış'a göre Türkiye'nin böyle hareket etmesi Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasının üzerindeki şüphelerin Türkiye üzerinde de yoğunlaşmasına nedenoldu. Yakış, "Çünkü Türkiye Suudi Arabistan'la öteden beri yaşadığı gerilimin Kaşıkçı cinayeti yüzünden büyümesini istemedi. Türkiye, cinayetten öte Suudi Arabistan'la ilişkilerinin bozulup bozulmayacağına odaklandı" diyor.
Türkiye'nin Suudi Arabistan’la yaşadığı fikir ayrılıklarını hatırlatan Yakış, Türkiye'nin Müslüman Kardeşler'e yakınlığının, İran'a desteğinin Suudi yönetimini rahatsız ettiğini herkesin bildiğini söylüyor. Yakış, Ankara'nın da Suudi yönetiminin PKK'ya özellikle Suriye'de silah yardımında bulunduğunu düşündüğünü anlatıyor. Yakış, "Ankara-Riyad hattındaki bu gerilim, Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılması söz konusu olunca da kendini gösterdi. Erdoğan'ın elinde kuvvetle ihtimal Suudi yönetiminin cinayetle bağlantılarını bütünüyle ortaya koyacak deliller var ama Suudi yönetimiyle anlaşmazlıklarını gidermeye daha çok öncelik verdiğinden yeni tekliflerle onların karşısına çıkıyor" diyor. Yakış, Suudi Arabistan'ın bu teklife sıcak bakmayacağını öngörüyor ve "Bu süreçten kazançlı çıkan olmaz" diye konuşuyor.
Türkiye'nin Suudi Arabistan’la ilişki kurarken "dengeyi tutturamadığını" savunan Yakış, Arap ülkeleriyle ilişki kurarken herhangi birine daha yakın durmak, birilerine biraz mesafe koymak yerine herkese eşit davranmak gerektiği görüşünde. Örneğin Katar'la yakınlaşan Türkiye'nin, Suudi Arabistan'la fikir ayrılıklarını derinleştirecek tavırlardan kaçınması gerektiğini, aksi takdirde Suudi Arabistan'la yaşanan gerilimin daha da tırmanma olasılığı olduğu uyarısında bulunan Yakış, "Arap'ın Arap'a yaptığı unutulur ama Türkiye'nin yaptığı unutulmaz. Türkiye'nin Arap dünyası içindeki çatışmalarda, çekişmelerde herhangi bir taraftan yana tavır almaması gerekir" değerlendirmesini yapıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaşıkçı cinayetiyle ilgili soruşturmasını derinleştirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinde ne tür bilgi ve belge olduğuna ilişkin soruları artırıyor. TOBB Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Doç. Burak Bilgehan Özpek, Kaşıkçı'nın kıyafetlerini giymiş birisinin görüntülerinin uluslararası medyaya yansıdığını, Suudi Konsolosluğu'na ait bir otomobilin İstanbul'da bir otoparkta bulunduğunu hatırlatırken, "Erdoğan'ın elinde uluslararası topluma gösterdiğinden daha çok şey var belli ki. Ama kartları açarak devam ediyor. İhtiyatlı gidiyor" diyor.
Özpek, Erdoğan'ın hem Kaşıkçı soruşturmasının derinleşmesini bekleyen uluslararası toplumla hareket etmeye çalıştığını hem de Suudi Arabistan'la ilişkisini bozmak istemediğini söylüyor. "Erdoğan, hem uluslararası topluma istediğini veriyor hem de Suudi Arabistan’la ortak bir yol bulmak istiyor" diyen Özpek, Suudi Arabistan’ın 18 kişinin Türkiye'de yargılanmasına sıcak bakmayacağını söylüyor. Özpek, "Savcı aslında Türkiye'nin egemenlik sahasındaki Suudi konsolosluğunda gerçekleşen bu cinayete karşı uluslararası bir dava açabilir ama neden açılmıyor?" diye soruyor ve Ankara-Riyad hattındaki Kaşıkçı çekişmesinin taraflar arasındaki bir "orta yolda buluşma" ile sonlanacağını öngörüyor.