Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2018 yılında Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesine ilişkin davada 26 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Tanıkların beyanının dinlendiği duruşma, eksiklerin giderilmesi gerekçesiyle ertelendi.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, haklarında yakalama kararı bulunan firari 26 sanık katılmadı.
İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen bazı avukatların sanıkları temsil ettiği duruşmada, Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı müşteki Hatice Cengiz ile avukatı hazır bulundu.
Duruşmada ilk olarak Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda şoför olarak görev yapan tanık Serhat Karataş dinlenildi.
Karataş, olay günü binanın dışında güvenlik kulübesinde olduğunu, Hatice Cengiz ve Cemal Kaşıkçı'nın geldiğini gördüğünü anlatarak, "Merhum (Cemal Kaşıkçı) içeri girdi, hanımefendi (Hatice Cengiz) dışarıda bekledi. Daha önce bir kez daha gelmişlerdi. Ondan sonra bir şey görmedim. Çıkışlarını da görmedim." dedi.
Konsolosluğun talimatıyla bir otelden misafir almaya gittiğini aktaran Karataş, şu ifadeleri kullandı:
"3 kişilerdi, otelden aldım, konsolosluğa getirdim. Suudi vatandaşlarıydı. Soruşturma aşamasında bana gösterilen fotoğraflardan bu şahısları teşhis ettim. Yine olay günü akşamı beni çağırdılar. Misafirleri havalimanına bırakmamı söylediler. Bu kişilerin otelden getirdiğim misafirler olup olmadığını bilmiyorum. Yine 3 Suudi vatandaşıydı. Bu kişileri konsolosun konutundan aldım ve götürdüm. Bir anormallik yoktu. İSTOÇ civarında trafik vardı diye 'Acele teşekkür, acele teşekkür' diyorlardı. Özel uçakla gideceklerdi sanırım, çünkü arka taraftaki sivil havacılık bölümüne bıraktım. Olaydan, 1-2 gün sonra basına yansıyınca haberdar oldum. Olay sonrasında da konsolosluk içinde konuşulan anormal bir şeyden haberdar olmadım."
Duruşmada tanık olarak ifade veren gazeteci-yazar Turan Kışlakçı, Kaşıkçı ile 10-15 yıllık dostlukları olduğunu anlattı.
Olayın nasıl meydana geldiğinin medyaya yansıdığını ifade eden Kışlakçı, "Cemal Amerika'da yaşamak istediğini söylüyordu. Türk Amerikan Derneğinin Amerika'da temsilcisi olmasını istemiştim. Cemal, 5-6 ayı Türkiye'de, 5-6 ayı da Amerika'da geçirmek istiyordu. İş olursa burada da kalabileceğini söylüyordu. 'Arabistan’da gidersem tutuklanırım' diyordu ama öldürülebileceğinden hiç bahsetmedi. Arabistan’dan makalelerinden dolayı bazen uyarılar geldiğini söylemişti. Olay günü Hatice Hanım ve bir arkadaşı beni aradı, 'Cemal elçiliğe girdi, saatler oldu çıkmadı' dediler. Ben Cemal’in Londra’da olduğunu sanıyordum. Hatice arayınca İstanbul'a geldiğini öğrendim. Birkaç yeri arayıp konuyla ilgili haber verdim." diye konuştu.
Bunun üzerine elçiliğin önüne gidip burada beklediklerini belirten Kışlakçı, şunları söyledi:
"Kapıda Suudi bir görevli vardı. 'Cemal nerede niye çıkmıyor?' dedik. 'Cemal çıktı gitti niye bütün medyayı buraya topluyorsunuz?' dedi. Kuveytli bir generale durumu söylediğimizde, '3-4 gündür yoksa öldürülmüş olabilir' dedi. Olaydan bir süre sonra Hikmet diye bir arkadaşımız konsolosluktan bir çalışanla görüşmüş. Bu çalışan, 'Cemal bence öldürüldü. Olay günü bizi üst katta bir odaya koydular, aşağıdan sesler geliyordu. Bana göre Cemal elçilikte öldürüldü.' demiş."
Tanık ifadelerinin ardından konuşan Cengiz'in avukatı, Amerikan istihbarat biriminin bir raporu olduğuna değinerek, "Açık kaynaklardan ulaştığımız birkaç sayfada huzurda yargılanan sanıklarla ilgili bilgiler olduğunu tespit ettik. Bu raporun istenilmesini ve detaylı olarak incelenmesini, dosya kapsamına katkısı olacağını düşündüğümüz için talep ediyoruz." dedi.
Duruşma savcısı, söz konusu raporun yabancı istihbarat birimlerinin istihbari raporu olduğunu belirterek, Türk yargı sisteminde delil niteliği bulunmadığından raporun istenilmesi talebinin reddine karar verilmesini istedi.
Söz konusu raporla ilgili istemin daha önce de reddedildiğini hatırlatan mahkeme heyeti, bunun davaya bir katkı sağlayamayacağı gerekçesiyle talebi kabul etmedi.
Sanıklarla ilgili yakalama kararlarının devamına hükmeden heyet, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmüştü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 117 sayfalık iddianamede, Kaşıkçı'nın öldürülmesi eylemini gerçekleştirmek üzere görevlendirme yapıp diğer sanıklara gerekli talimatları veren sanıklardan Ahmet bin Muhammed el-Asiri ve Suud el- Kahtani'nin "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürmeye azmettirme" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Sanıkların en başından itibaren maktul Kaşıkçı'yı, Suudi Arabistan'a götürmek, kabul etmediği takdirde öldürmek üzere fikir birliği ve ortak suç işleme kararıyla hareket ettikleri, eylemi tüm ayrıntılarıyla planlayıp iş bölümünü gerçekleştirdikleri kaydedilen iddianamede, suça doğrudan katılan sanıkların ortak hakimiyet alanına aldıkları Kaşıkçı'yı boğarak öldürdükleri ifade ediliyor.
İddianamede, sanıklardan Mansur Osman Abu Hüseyin, Maher Abdulaziz M. Mutreb, Salah Muhammed A. Tubaigy, Mustafa Muhammed M. Al-Madani, Saif Saad Q. el-Kahtani, Thaar Ghaleb T. Alharbi, Badr Lafi M. Alotaibi, Turki Musharraf M. Alshehri, Fahad Shabib A. Albalawi, Waleed Abdullah M. Alshehri, Muhammed Saad H. Alzahrani, Naif Hasan S. Alarifi, Abdulaziz Muhammed M. Alhawsawi, Halid Aedh G. Alotaibi, Meshal Saad M. Albostani, Muflih Shaya M. Almuslih, Ahmed Abdullah A. Almuzaini ve Saad Muid Alqarni'nin, "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürme" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Soruşturmasını sürdüren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi Arabistanlı firari 6 şüpheli hakkında ikinci bir iddianame hazırlanmıştı.
Bu iddianamede de, olayla ilgili Türkiye'ye gelen şüpheliler Ahmed Abdulaziz M. Aljanobi, Halid Yahya M. Alzahrani, Muhammed İbrahim A. Alzaid ve Obaid Ghazi A. Alasaadi'nin konsolosluk binasında, konutunda ve araçlarda cinayetten sonra delilleri yok ettikleri belirtilmiş, bu nedenle Kaşıkçı'nın cesedi veya cesede ait herhangi bir iz ve emare bulunamadığı kaydedilmişti.
Şüphelilerden 2'sinin ağırlaştırılmış müebbet, 4'ünün 5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen bu iddianame de mahkemece kabul edilerek ana davayla birleştirilmişti.
Her iki iddianamenin birleşmesiyle davadaki sanık sayısı 26 olmuştu.