"Kasım ortasına kadar ABD'yle işimiz var"

"Kasım ortasına kadar ABD'yle işimiz var"

HaberTürk yazarı Fatih Altaylı, kasım ayına kadar Türkiye'nin ABD ile "işinin olduğunu" söyledi. Altaylı, kasım ayında ABD'de ara seçim olduğunu söylerken, rahip Andrew Brunson krizinin Washington için iç politika malzemesi olarak kullanılacağını bildirdi.   

Türkiye ile ABD arasındaki Brunson krizi yaptırıma dönüşmüş, Türkiye'nin Adalet ve İçişleri bakanlarının ABD'ye girişi yasasklanmıştı. Türkiye'den yapılan açıklamalarda yaptırım kararına aynı tonda yanıt verileceği kaydedilmişti. 

Altaylı'nın "Amerika’da seçim var" başlığıyla (2 Ağustos 2018) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:

Belli ki bu iş kasım ayına kadar, yani ABD’deki ara seçimlere kadar tırmanmaya devam edecek.

ABD’de Başkan Trump ve Cumhuriyetçiler Türkiye’de tutuklu “Evangelist” rahip üzerinden iç politika malzemesi buldular, üzerinde tepinecekler. Türkiye ise Deniz Yücel ile karizmasına çentik attığı yargısını daha da kötü duruma düşürmemek için direnecek.

Her ne kadar Türkiye’de dolar üzerinde etkisi sert olsa da, ABD aslında şimdilik “ufak ufak” yükleniyor.

Dün benim birkaç gün önce yaptığım tahmini doğrular bir adım attılar.

Sembolik ama tehditkar bir adım.

Rahip Brunson’ın tutuklanmasından ve yargılanmasından sorumlu gördükleri İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı için ABD’deki malvarlıklarını dondurma kararı aldılar.

Ben de dört gün önceki yazımda “Bu işten sorumlu gördükleri siyasetçi ve bürokratlar hakkında tutuklama kararı bile çıkarabilirler” demiştim.

Ancak bunu bu kadar hızlı ve böylesine sert bir biçimde yapacaklarını tahmin etmiyordum.

Bir sonraki adım “Global Magnitsky Act”ı devreye sokmak olabilir.

Rusya’ya karşı çıkarılan bu yasa ABD’ye, suçladıkları ülkenin yöneticileri, bu yönetici ve yönetimlerle ilişkili gördükleri iş adamları için “tutuklama ve malvarlıklarına el koyma” hakkı veriyor.

Evrensel hukuka uygun mu?

Değil.

Yapabilirler mi yapabilirler!

Sonrasında ise Türkiye’nin ABD kaynaklı finans yollarını tıkama konusunda açıkladıkları adımları atmaları ve bir sonraki adımda da Türkiye’yi silah satışını yasaklamaları gelebilir.

Ardından Zarrab davası sayesinde elde ettikleri kozları kullanma ve Türkiye’nin mali yapısını hedef alacak adımları atmaları söz konusu olabilir.

İran’a uyguladıkları ve uygulattıkları türden bir ambargo ise pek mümkün görünmüyor.

Bazıları bu durumu “ABD’nin bir müttefik ülkeye uyguladığı en ağır yaptırımlar olarak” görüyor.

Globalleşme sonrası için bu doğru.

Ancak 1973 yılında ilişkiler bugünkünden daha beter bir hale gelmişti.

Ecevit Hükümeti’nin ABD tarafından zorla uygulatılan Haşhaş Ekim Yasağını kaldırması sonrası ilişkiler gerilmiş, ABD, hem de Soğuk Savaş sırasında Türkiye’ye ambargo uygulamaya başlamıştı.

Kıbrıs Barış Harekatı da bunun üzerine tuz biber ekmişti.

Ancak o zamanın Türkiye’si ile bugünün Türkiye’si arasında farklar var.

Olumsuz yönden bakarsak, O dönemde Türkiye bu kadar dış borca batmamıştı.

Her yıl en az 60 milyar dolarlık bir ek dış kaynak ihtiyacı yoktu.

Olumlu yönden bakarsak, Türkiye ekonomik ilişkiler açısından bugün çok daha fazla partnerle çalışıyor, ülkede yabancı sermaye miktarı çok daha yüksek, ekonomik büyüklük çok daha fazla.

Yine de işler işi gitmiyor.

Ama tam da beklendiği gibi gidiyor.

Eylül ayında Başkan Erdoğan ile Başkan Trump biraraya gelecekler.

Sorun orada çözülür mü?

Umutlu değilim.

Kasım ortasına kadar biraz “İşimiz var”

Sonrası Allah kerim.