'Katile katil demeden' olmazmış

'Katile katil demeden' olmazmış

Orhan Miroğlu(Taraf gazetesi / 22 Kasım 2010)BDP’nin, içinde her nedense DSİP’in ve EDP’nin adının geçmediği ‘sol blok’ teklifi CHP’de deprem etkisi yarattı.

 

Ben yine de, Kemalistlerle Kürtleri buluşturacak siyasi bir projenin rafa kaldırıldığını sanmıyorum. Çünkü böyle bir şey, seçimlerle sınırlı bir hadise değildir.

 

Osman Baydemir’in bir televizyon kanalında söylediği gibi, bir gün dağdan inecek olanların bir kısmı hakikaten CHP’ye gidebilir, bir kısmı da BDP’yi tercih edebilir.

 

Doğrusu ben bu konuda farklı düşünüyordum, Osman Bey kadar ileriyi göremediğimi itiraf edeyim. Dağdan bir gün inecek olanlar, BDP’yi bile yeteri kadar homojen bulamayabilir, beğenmeyebilirler ve KCK’de siyaset yapmaya devam ederler diye düşünüyordum.

 

Normali de bu aslında, bu insanlar dağa, bir gün dönüp de CHP’de siyaset yapmak için çıkmadılar ki..Ama Kemalizm hayranlığı farklı sonuçlara yol açabilir tabi.

 

Her neyse, CHP’liler, şimdilik BDP’nin yaptığı türden tekliflere kapalı olduklarını açıkça ifade ettiler. İfade ederken de doğrusu karşılıksız bir aşkın peşinde koşturup duranlara, CHP’nin hâlihazırdaki Kürt algısının ne olduğunu bir kez daha gösterdiler.

 

Taraf dâhil, bu vesileyle CHP hakkında yazılan yazılarda, ‘değişime tolerans’ tanıma fikri öne geçmişti.

 

Ahmet Altan mesela, CHP’ye –değişimin hatırına- daha fazla tolerans tanınmasını istiyordu.

 

Değişmek isteyene toleranslı davranmak kötü bir şey değil. Ama CHP’nin bunu hak ettiği inancında değilim. CHP konusunda, Ahmet Altan kadar toleranslı olmadığımı Kürt İttihatçılar da fark etmiş, üzülmüşler azıcık, ve ‘PKK’nin Kalem Kanadından’ birine karalama yazılarından birini daha yazdırmışlar. ‘Kalem Kanadı’ heval, benim perşembe günü yazdığım yazıya bayağı öfkelenmiş.

 

“CHP konusunda, bu kadar bağlı olduğun adamın bile –Ahmet Altan’ın- gerisinde kaldın” demeye getiriyor. Sonra AK Parti’den milletvekili olacağımı yazıyor..

 

Perşembe günü yazdığım yazının cevabı değil bunlar, benim amacım da doğrusu bu yazıya cevap yazmak değil. Taraf da, benim Taraf’ta yazmam da üç yıldır PKK medyasının ‘milli meselesi’ halinde önemini korumaya devam ediyor.

 

Son yazıda, ‘özel savaş aygıtı’ olmaktan çıkmışım, ‘Taraf gazetesinin Kürt kökenli folklorik yazarı’ olmuşum! Eh bu da ‘PKK’nin kalem kanadı’ için fena ilerleme sayılmaz. Fakat yazının AK Parti’yle ilgili kısmı tamamen dedikodu. Siyasi yasaklı olduğumu bilmeyenler için hatırlatmak isterim, Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararında, 2007 yılının sonlarında partiden ayrılmama rağmen, bana da beş yıl siyaset yasağı çıktı. Bu yasak 2014 yılında bitiyor, bu zamana kadar siyasi partilere üye ve yönetici olamayacağım gibi, aday da olamam.

 

Bu kadarla kalsa iyi. Bugün yargılandığım davalarda işlediğim iddia edilen suçlar, ‘devlete karşı işlenmiş suçlar’ kapsamındadır ve herhalde tümünden beraat etmem mucize gibi bir şey olur. Bilindiği gibi, devlete karşı işlenmiş suçlar siyasete engeldir. Dolayısıyla birkaç yıl da buradan ekleyin, fiili siyaset benim için epey uzak bir tarih demektir. Doğrusu bu tarihi beklemeye niyetim de merakım da yok benim. Ama ‘PKK’nin kalem kanadı’ adına yazı yazan hevaller, beni habire AK Parti’den milletvekili yapıp duruyorlar.

 

Asıl konuya devam edeyim. CHP’de olup bitenler, Kemalizm’in yaşadığı krizden başka bir şey değil aslında.

 

Kemalistler yaşadıkları siyasi krizi bu yeni tarihsel şartlarda, yeni taktiklerle atlatmaya çalışıyorlar. Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a daha sık gidecek, karşılayanların sayısı her defa birkaç yüz kişi artacak, taksici Reşo kardeşimizin bu seferlik çayını içti, gelecek sefere Reşo’yla kaburga dolması filan yiyecek ve her gidişinde gençlerin kendisine sordukları sorulara hayretler içinde kalıp, “Diyarbakır’a demokrasi gelmiş” diyecek..

 

Ne yapayım, Diyarbakır Dörtyol’da Ecevit’i (Karaoğlan) dinlemiş ve o günlerdeki halk teveccühünü görmüş biri olarak bu tarz bir değişimi anlayabilecek durumda değilim ben.

 

Kürt sorununda Kemalizm’in farklı zamanlarda bu halka neler yaşattıklarına takılıyor aklım ve değişimin de, yüzleşmenin de olmazsa olmazı olan bu netameli tarih bakımından bugünkü CHP acaba nerede duruyor, anlamaya çalışıyorum.

 

Bana kalırsa, CHP’nin Kürt siyasetiyle ve Kürtlerle ilgili algısının bugün durduğu yeri en iyi Şahin Mengü tarif etti:

 

 “Bu iş kolay bir iş değil.(İttifak) Bunu CHP daha önceden yaşadı. İlk önce insanlar terörü ve katil başını kabul edecekler. Onların katil olduğunu kabul edecekler. Ondan sonra da düşünürüz. Yoksa katile katil demeyeceksin, teröre terör demeyeceksin, terörist başını adres göstereceksin ben de senle iş birliği yapacağım. Buna Cumhuriyet Halk Partisi’nde hiçbir babayiğidin yüreği yeter mi bilmiyorum.”

 

Mengü çok haklı, CHP’de hiçbir babayiğidin yüreği yetmez böyle bir şeye.

 

Ama Kürt İttihatçıların yüreği bu açıklama karşısında biraz soğur mu, karşılıksız aşklarını oturup yeniden düşünürler mi, bundan emin değilim işte.

 

‘Sol’ ittifak diye, nasyonal sosyalist sola işaret etmek, Kemalizm’e bunca hayranlık, Ergenekon sürecinde suspus olmak, arada bir Güney Kürdistan’ı ikinci İsrail olarak tanımlamak, JİTEM davalarına kayıtsızlık, bütün bunlar işe yaramıyor ve Kemalistler böyle şeylere beş para değer biçmiyorlar..

 

Öcalan’la ‘diyalog ve müzakere’ sürecinin başladığı bir dönemde, CHP filmi başa sarıyor, bir halka karşı bu partinin işlediği soykırım suçu dâhil bütün insanlık suçlarını Kürtlerin unutmasını istiyor ve BDP’yi ‘Katile katil’ demeye davet ediyor!

 

Böyle bir davet AK Parti’den gelseydi yer yerinden oynardı.

 

Ama ne BDP’de, ne ‘PKK’nin Kalem Kanadında’ bir itiraz oldu Mengü’nün açıklamasına.

 

Arapçada ammo derler, amca demektir. Bir zamanlar Midyat’ta Ammo Raif adında bir arzuhalci yaşardı. Avukatlık bürolarının pek olmadığı zamanlarda, köylüler Ammo Raif’e arzuhal yazdırmak için sıraya girerlerdi.

 

Gel zaman git zaman, avukatlık büroları çoğaldı, ama Ammo Raif’e arzuhal yazdırmak isteyenlerin sayısında bir azalma olmadı.

 

Midyat adliyesine gelip de, ona arzuhal yazdırmayanın yüreği rahat etmezdi sanki..

 

Onun yazdığı arzuhalleri överdi köylüler ve şöyle derlerdi:

 

“Kalemê Ammo Raif bı jexre!” Yani, “Ammo Raif’in kalemi zehir gibidir!”

 

Bizim İttihatçılar, tıpkı Ammo Raif’e arzuhal yazdırmak isteyen köylüler gibi davranıyorlar.

 

Anlaşılan, arzuhallerini CHP’deki Kemalistlere yazdırmayıncaya kadar yürekleri hiç soğumayacak..

 

Ama karşılarına çıkan kadersizlik gerçekten çok büyük

 

Arzuhalin yazılması için ‘katile katil’ diyecekler!

 

Katil-mağdur mevzuunda, rol değişimi talebi, Kemalizm’in yeni Kürt politikasının durduğu yeri gösteriyor.