Türkiye'nin en karanlık olaylarının yaşandığı 1990'lı yıllardaki cinayetlerden biriydi gazeteci yazar Uğur Mumcu cinayeti. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara'nın Çankaya ilçesi Gaziosmanpaşa semtinde bulunan Karlı Sokak'taki evinden çıkarak, yolun karşısında bulunan "06YR245" plakalı Renault marka otomobiline bindi. Saat 13:30 sıralarında önceden aracın altına konulan bombanın patlaması sonucu Mumcu, hayatını kaybetti.
Cinayetin ardından dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, "Cinayeti çözmek namus borcumuzdur" açıklamasını yaptı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, kendisine "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki. O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın" diyen Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya "çekemem, yapamam" karşılığını verdi.
Soruşturma için görevlendirilen dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Ülkü Coşkun ise, dosyanın ilerlememesini eleştiren Güldal Mumcu’ya "Güldal Hanım üstüme gelmeyin. Namus borcumuz dediler, bugüne kadar hükümetin hiçbir üyesi dosyanın ne olduğunu bana sormadı. Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer" dedi.
2000'li yıllara kadar Mumcu cinayetinin faillerine uzun süre ulaşılamadı. 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz'da Hizbullah'ın hücre evine yapılan baskın, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili ilk delilleri ortaya çıkardı. Polis, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun ölü olarak ele geçirildiği operasyonun yapıldığı villada, bazı bilgisayar kayıtlarını ele geçirdi. Bu kayıtlarda, Hizbullah'a özgeçmiş veren bir kişinin, referans olarak Uğur Mumcu cinayetini göstermesi, Tevhit - Selam Kudüs Ordusu adlı örgüte ulaşıldı.
Dönemin Ankara DGM Savcısı Hamza Keleş, soruşturma kapsamında UMUT operasyonlarına imza attı. Örgütün, Mumcu'nun yanı sıra Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetinden de sorumlu olduğu tespit edildi. Cinayetleri organize eden Tekin kod adlı Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel yakalandı. Sorguya alınan iki şüpheli, Mumcu ve diğer cinayetleri itiraf etti. Şüpheliler, 1991'de İran'a giderek burada askeri ve dini eğitim aldıklarını ifade etti. İfadelere göre Ferhan Özmen, uzakta araçla beklerken, Necdet Yüksel olay yerinde gözcülük yaptı. Oğuz Demir ise bombayı Mumcu'nun aracına yerleştirdi.
Uğur Mumcu cinayeti davasının en kilit ismi olan ve araca bombayı yerleştiren Cihan kod adlı Oğuz Demir ise aradan geçen 29 yılda bir türlü yakalanamadı. Demir'in izine de ulaşılamadı.
Polis, o dönem Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği bitiren Oğuz Demir'i Sincan'da yakalamak üzereyken "kılpayı" elinden kaçırdı. 29 yıldır yakalanamayan Demir'in adı İçişleri Bakanlığı'nın "aranan teröristler" listesinde mavi kategoride yer alıyor. 24 Aralık 2021 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati'nin ortak imzasıyla Oğuz Demir'in Türkiye'deki malvarlıkları da donduruldu.
UMUT davası ise Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde firari sanık Oğuz Demir yönünden sürüyor. Mahkemeye yazı gönderen Emniyet Genel Müdürlüğü, Demir'in en son 1999 tarihinde Türkiye'ye giriş yaptığı ve Avustralya'da ikamet ettiğini bildirdiğini kaydetti.
Uğur Mumcu ailesinin avukatı Yalçın Akbal, Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan Oğuz Demir'ın akıbeti veya yakalanmasıyla ilgili bir çalışmasının olup olmadığının sorulmasını istedi.
Ancak mahkeme, kırmızı bültenle aranan Oğuz Demir hakkındaki yakalama emrinin infazının beklenilmesine, infazın akıbetinin Emniyet Genel Müdürlüğü'nden sorulmasına karar vererek, duruşmayı 8 Mart 2022'ye erteledi.
Mumcu, bugün başta katledildiği Ankara olmak üzere birçok kentte törenlerle anılıyor. Mumcu'nun katledildiği evinin önünde saat 12:00'da anma töreni yapılacak. Buraya karanfiller burakılacak, mumlar yakılacak. Saat 14.30'da ise Cebeci Asri Mezarlığı'ndaki anıt mezarı önünde bir anma gerçekleştirilecek. 29. Adalet ve Demokrasi Haftası'nın konusu ise "Hukuk devleti mi, orman kanunları mı?" oldu. Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi'ndeki etkinlikler kapsamında bir hafta boyunca birçok panel düzenlenecek.
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe