Martin Luther'in öncüsü olduğu Reform hareketinin 500'üncü yıldönümünde Protestan ve Katolikler arasında hâlâ büyük farklılıklar var. Peki iki mezhep, hangi noktalarda birbirinden ayrılıyor?
Reform hareketinin beşiği Almanya'da, Katolik ve Protestan Hristiyanlar arasındaki derin husumetin temelinde yüzyıllar boyu süren dini çatışmalar ve savaşlar yatıyor.
Her şey bundan 500 yıl önce, Martin Luther'in (1483-1546) Katolik Kilisesi'ni dönüştürmeye çalıştığı Reform hareketiyle başladı. Ve Luther'in bu girişimi Kilise içinde bölünmeye yol açtı.
Kilise'nin bazı uygulamalarının insanların inancını istismar ettiğini düşünen Luther, 31 Ekim 1517'de "95 Maddelik Tez" (95 Thesen) isimli eleştirilerini Wittenberg kasabasındaki kilisenin kapısına çiviledi. Bu, Katolik Kilisesi'ndeki bölünmeyle sonuçlanan ve Protestanlığın doğuşuna sebep olan olay olarak kabul ediliyor.
Protestan kiliseleri daha önce Reform'un yıldönümlerini bir kahraman olarak gördükleri Martin Luther'e adıyorlar ve ona ibadet ediyorlardı. Ancak geçen yıldan beri bu durum farklılık gösteriyor.
Almanya'daki Evanjelik Kilisesi "Reform'un 500'üncü Yılı" dolayısıyla yapılacak kutlamaları Katolik Kilisesi ile birlikte Hristiyanların ortak bir kutlamasına dönüştürmek istiyor.
Matin Luther'e adanacak çeşitli etkinliklerle iki taraf da ayrılıkları aşma konusundaki ortak isteklerinin altını çizecek.
Bu etkinliklerle mezhepler arası anlayışın geliştirilmesi ve aradaki ortaklık temelinin kurulması hedefleniyor. Ancak birleşmiş kilise fikri hâlâ uzak bir ihtimal ve bir gün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şüpheli.
Birbirleriyle olan ilişkilerini ifade etmek için iki taraf da aynı şekilde "uzlaşılmış farklılık" kavramını kullanıyor. Martin Luther'in reformlarının birçoğu, iki grup arasında sürmeye devam eden ayrılıkların temelini oluşturuyor. İşte o ayrılıklardan bazıları:
Katolikler ve Protestanlar İncil'in anlamı ve otoritesi üzerinde birbirinden farklı görüşlere sahipler. Luther, Protestan Hristiyanlar açısından İncil'in "Tanrı'nın insanlara gönderdiği vahiyleri içeren ve onun vasıtasıyla insanlarla iletişim kurduğu tek kitap" olduğunu açıkça belirtti.
Buna karşın Katolikler, inançlarını sadece İncil'e dayandırmıyor. İncil'in dışında Roma Katolik Kilisesi'nin geleneklerine de bağlılar.
Katolik ve Protestanların Kilise'nin doğasına ilişkin de farklı görüşleri var. Katolik kelime anlamıyla "her şeyi kucaklayan" anlamına geliyor ve Katolik Kilisesi de kendini Papa'nın önderliğinde tek doğru kilise olarak görüyor.
Bunun aksine Reform hareketi sonucu oluşan ve aynı zamanda Evanjelik olarak da adlandırılan Protestan Kilisesi "Tanrı'nın müjdesine uygun" anlamına geliyor ve tek kilise iddiası taşımıyor. Bünyesinde binlerce farklı tarikat bulunuyor. Resmi olarak her tarikatın kilisesi birbirine eş sayılıyor.
Protestanlar Papa'nın üstünlüğünü kabul etmiyor. Evanjelik inanışına göre ona ilişkin yaratılan dogma İncil'deki ifadelerle çelişiyor.
Katolikler ise Papa'yı İsa'nın 12 havarisinden biri olan Petrus'un halefi olarak görüyorlar. Papalık makamı ilk yüzyıldan günümüze kadar uzanan bir takdis zinciri varsayımı üzerinden meşrulaştırılıyor.
Bu takdis zinciri Katolik Kilisesi içindeki diğer makamlar açısından da oldukça önemli bir anlama sahip. Papazların takdis merasiminde, piskoposlar, rahipler ve papaz yardımcıları ömür boyu sahip olmak üzere, kendilerine Katolik tebaasının üzerinde kutsal bir otorite tahsis eden Tanrı mührünü alıyorlar. Bu mühür sadece erkeklere veriliyor.
Protestanlıkta ise kadın erkek ayırt edilmeksizin inançlı herkesin papaz olabileceğine inanılıyor.
Katoliklerin kutsal makamlara ilişkin inançları aynı zamanda İsa'nın çarmıha gerilişinden önceki son akşam yemeğine dayanan Efkaristiya ya da Kutsal Komünyon geleneğine de yansıyor. İsa adına kutsanmış bir papaz eşliğinde gerçekleştirilen ayinde ekmek İsa'nın vücuduna, şarap da kanına dönüşüyor. Katolik olmayanların komünyona katılmasına müsaade edilmiyor.
Protestan Kilisesi'de vaftiz edilen herkes bu ayine katılmaya ya da ayini yönetmeye davet edilebilir. Bu yaklaşım ise Katolikler tarafından kabul görmüyor.
Bunun haricinde, Son Akşam Yemeği'nin Katolikler ve Protestanlar açısından farklı anlamları vardır. Katolikler için kutsal ekmek İsa'nın bedenini simgeliyor bu sebeple de ekmek adına dua ediliyor. Protestan inancında ise ayin sadece İsa'nın ölümü ve yeniden dirilişini anmak için gerçekleştiriliyor.
Roma Katolik Kilisesi'nde kutsal sayılan bir çok ayin bulunur. Vaftiz, kiliseye kabul ayini, Efkaristiya (Son Akşam Yemeği), evlilik töreni, günah çıkarma, takdis merasimi, ölmekte olan kimse için düzenlenen ayin gibi. Kilise bu kutsal ayinlerin İsa tarafından da yapıldığını ve Tanrı'nın merhametini onurlandırmak için düzenlendiğini kabul ediyor.
Protestan kiliseleri ise vaftiz ve Efkaristiya olmak üzere sadece iki kutsal ayin düzenliyor. Önemli olanın inanç olduğunu vurgularken bunları Tanrı'nın müjdesinin iletildiği sembolik ayinler olarak kabul ediliyor.
Roma Katolik inancı İsa'nın annesi Meryem'e ilişkin dogmaları (İsa'ya bakireyken gebe kalması, cennete alınışı) destekleyecek çok az sayıda İncil referansı olmasına rağmen ona "Cennetin Kraliçesi" olarak büyük saygı duyar. Bu dogmatik inanış Protestanlar tarafından kabul görmüyor.
Katolik Kilisesi aynı zamanda azizlere saygı göstermek için de ayinler düzenliyor. Kilise tarafından aziz olarak kabul edilmiş ölü kişilere Tanrı'ya inancı sürdürme konusunda yardımcı olmaları için dua edilebiliyor. Katolik Kilisesi'nde olan 4 binin üzerindeki azizin eşyaları da kutsal kabul ediliyor.
Eşyalara ilişkin bu kutsallık inancı Protestanlara göre İncil dışıdır. Reform düşüncesi her insanın Tanrı'ya doğrudan dua edebileceğine ve etmesi gerektiğine inanıyor.
Mezheplerin evlilik ve cinsel ilişkiden uzak durmaya ilişkin kuralları da birbirinden farklılık arz eder. Katolik kilisesinde rahipler evlenemez veya cinsel ilişkiye giremez. Bunun İsa'dan beri böyle olduğuna inanılır.
Protestan Kilisesi ise rahiplere getirilen bu yasağı reddeder. Martin Luther 1520 yılında bu yasağın kaldırılması için mücadele etmiştir. 1525 yılında da bir rahip olarak, Katharina von Bora adını taşıyan bir rahibe ile evlenmiştir. Evlenip evlenemeyeceği konusunda içten içe kararsızlık yaşa da sonunda "Evliliğim Tanrı'yı memnun edecektir, Papa'yı öfkendirecektir, meleklerin gülmesine, şeytanların ağlamasına sebep olacaktır" demiştir.