Kavgasız çözüm arayışı

Kavgasız çözüm arayışı

Türkiye’de, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ‘silahları bırakalım’ çağrısının ardından çözüm sürecinde yeni bir aşamaya geçildiği havası uzun sürmedi. Hükümet ile HDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş arasında birdenbire alevlenen tartışma büyürken, Öcalan’ı ‘silah bırakma’ çağrısına yönelten 10 maddelik anlaşmanın geleceğinin ne olduğu merak ediliyor.

Terörle mücadelede silahların karşılıklı olarak tamamen bırakılmasını hedefleyen ve hükümet ile Kürt siyasetçilerin 3 yıldır üzerinde çalıştıkları çözüm sürecinde ilk kez hükümet ile HDP ortak bir açıklama yaparak kamuoyunda heyecan yaratmıştı. Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısı da yaptığı ve Kürt halkının hükümetten beklentilerini içeren 10 maddelik bir anlaşmaya varıldığı da açıklamada duyurulmuştu. Açıklamanın ardından gözler bu 10 maddeye çevrilmişti ki, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’tan gelen “hükümetin sorumlulukları var, ödevleri var. Çözüm sürecinin ilerlemesi bu sorumlulukların yerine getirilmesine bağlı” çıkışı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan duvarına çarptı. “Bunlar, iki maymunu oynuyor” diyen Erdoğan, İmralı ile HDP’nin açıklamalarının tutmadığından yakındı. Demirtaş ise; “3 değil, 2 maymundur o. Birini yediniz” sözleriyle yanıt verdiği Erdoğan’ın, çözüm sürecinden anlamadığını öne sürdü.

Erdoğan ile Demirtaş arasındaki polemik uzuyor. Erdoğan; “İmralı ile Kandil kopuk. Demirtaş’a göre, hükümet silahları bırakacakmış. Silahları bırakması gereken, terör örgütüdür” derken, Demirtaş’a ağır yüklenen bir başka isim de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç oldu. Demirtaş’ın ‘iyi niyetli olmadığı’nı söyleyen Arınç, Demirtaş’ın çözüm sürecini engellemeyi hedeflediğini öne sürdü. HDP cephesinin ‘müzakere edilecek ev ödevi’ olarak gördüğü 10 maddelik anlaşma önerisinin yol açtığı tartışma ne anlama geliyor?

“Soyut düşünceler”

Çözüm sürecinin akil adamlarından olmasına karşın bir noktadan sonra hükümetle ayrı düşen Ankara Üniversitesi’nden Baskın Oran, bu soruları Deutsche Welle’ye yanıtlarken, “Neyin anlaşması oldu da, neyin kavgası yapılıyor?” diye soruyor. 10 maddelik metnin tamamen ‘soyut düşünceler’ içerdiğini öne süren Oran, “Soyut olmasaydı, hükümet bu metnin açıklanmasına izin vermezdi. Bu yüzden; ortada çok da ciddi bir anlaşma olmadığı görülüyor” diyor. Bir gün içinde hükümetin ayrı, HDP’nin ayrı mesajlar vermeye başlamasının da hükümetin hiçbir ev ödevini kabul etmediği şeklinde anlaşılması gerektiğini öne süren Oran, “Karman çorman bir aşamadayız. Kim kime ne ödevi verdi, belli değil. İç güvenlik paketinin yeniden gözden geçirileceğinin söylendiği metin, kimseyi bağlamıyor demek ki, hükümet pakette ısrar ediyor” diyor.

Selahattin Demirtaş’ın, günler öncesinde açıkladığı metinle HDP-hükümet ortak açıklamasında Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu metnin de birbirini tutmadığını dile getiren ve bu tespitin taraflarca da doğrulandığını söyleyen Oran, “Peki; gerçek metin hangisidir. Hükümetin bu kadar hassas bir konuda kamuoyuna karşı daha şeffaf olması gerekir ve yeni bir açıklama yapması şarttır. Şu noktada; çözüm sürecinde kavgadan başka bir şey yoktur” yorumunu yapıyor.

Suyu kim bulandırıyor?

Çözüm sürecinde oluşturulan akil adamlar listesinden bir başka isim, anayasa hukukçusu Mithat Sancar ise DW’nin sorularına “10 maddelik anlaşma da net, HDP ile Kandil’in düşüncesi de net. Hükümet; HDP cephesinde çatlak varmış gibi hareket edip, suyu bulandırıyor. Hükümet, bu kavgayı uzatarak seçim manevrası yapıyor” yanıtını veriyor. Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu 10 maddelik anlaşma metninde Öcalan’ın ‘silahlara veda’ çağrısının açık olduğunu anlatan Sancar, “Kimsenin silahları nasıl bırakacağı herhangi bir şarta bağlanmamıştı. Sadece, silahların bırakılacağı bir noktaya uzanmak için gerekli 10 madde anlatılmıştı” diyor. Sancar aynı zamanda Hükümetin tam tersi bir hava yaratma çabasında olduğunu da iddia ediyor.

Anlaşma işleyecek mi?

Hükümet ve HDP heyetinin 10 maddelik anlaşmasına göre; 10 maddeyi konuşmak için oluşturulacak izleme kurulu temsilcileri en geç iki hafta içinde bir araya gelecek. HDP’nin müzakere, hükümetin görüşme olarak adlandırdığı bu eylemde, 10 maddenin hayata geçirilmesi konusunda bir mutabakat sağlanırsa, Öcalan PKK’ya “Silahlı mücadeleye son” çağrısını yineleyecek. İşte bu çağrının altında PKK’nın siyaset yapabilmesinin önünün açılması, Kürtlerin temel özgürlüklerinin ‘eşit yurttaşlık’ prensibiyle güvence altına alınması, yasa dışı görülen Kürt sivil toplum örgütlerinin tanınması, ayrımcılıktan vazgeçilmesi, iç güvenlik paketinin yeniden değerlendirilmesi ve anadilde ifadenin yasal güvenceye kavuşturulması beklentileri var. Taraflar, bu beklentilerin karşılanabilmesi için yeni anayasa oluşturulması konusunda da mutabıklar. Türkiye’de 7 Haziran’da yapılacak seçim öncesinde bu anlaşmanın nasıl işleyeceği merak konusu.