Kaymakçı: AB Türkiye'ye ayrımcılık yapıyor

Kaymakçı: AB Türkiye'ye ayrımcılık yapıyor

DW Türkçe: Avrupa Komisyonu'nun Türkiye raporunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ankara, rapor için "Avrupa Komisyonu Türkiye'nin içinden geçtiği zorlukları anlamak istemediğini gösteriyor" yorumunda bulundu. Bu ne anlama geliyor?

Faruk Kaymakçı: Rapor dönemi Türkiye için zor bir döneme denk geldi. Türkiye, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini ve bunun olumsuz sonuçlarını yaşadı. 15 Temmuz sonrası Türkiye olağanüstü önlemler almak zorunda kaldı. Bunu yaparken uluslararası hukuka ve Avrupa Konseyi müktesebatına uymaya çalışıyor. Halihazırda 3 azılı terör örgütü, PKK/YPG/PYD, DEAŞ ve FETÖ'ye karşı kapsamlı bir mücadele yürütmek zorunda. Türkiye, son 6 yıldır bugün sayıları 4 milyonu aşan mülteciye ev sahipliği yapmakta. Ayrıca, 2016-2017 yıllarında bazı AB ülkelerinde yapılan seçimlerde Türkiye ile ikili ilişkilerde gerginliğe neden olacak olumsuz tutumlar da Türkiye ile AB arasında olumsuz algılara neden oldu. Rapor tespit ve değerlendirmelerini yaparken, bu arka plan yeterince dikkate alınmamış. Diğer aday ülkelere olduğunun aksine, Türkiye için yeterince teşvik edici ve üyelik perspektifini netleştiren bir tutum sergileyememiş.

DW Türkçe: Ne eksik raporda?

Kaymakçı: Komisyon'un Genişleme Strateji Belgesi'nde "Batı Balkanlar" ile ülkemiz arasında resmi bir ayrıma gidilmiş olması, adaylık sürecimizde maruz kaldığımız ayrımcılığın ve çifte standardın devam ettiğinin açık bir göstergesi. Komisyon'un 2018 Genişleme Paketi kapsamında yayımlanan Türkiye raporu ise AB'nin ülkemizin 15 Temmuz darbe girişimi sonucunda yaşadığı toplumsal travmayı tam olarak kavrayamadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Demokratik kurumlarımıza ve egemenliğimize karşı bu hain kalkışmayı gerçekleştiren FETÖ'nün oluşturduğu tehdidin rapora yeterince yansıtılmaması ciddi bir eksiklik teşkil ediyor. Katılım sürecimiz suni ve siyasi saiklerle AB tarafından engelleniyor iken, ülkemizin AB'den uzaklaştığının çelişkili bir şekilde öne sürülmesi de raporun nesnelliğine ve dengeli olmasına gölge düşürüyor. Türkiye AB'den uzaklaşmaya değil, AB'ye yaklaşmaya çalışmakta. Müzakere fasıllarını siyasi nedenlerle tıkayarak, bazı üye ülkelerin ulusal çıkarlarını Türkiye'nin aleyhine AB çıkarları önüne koyarak, Türkiye'yi AB ülkelerindeki seçimlerde "günah keçisi" yaparak, AB tarafı Türkiye'yi kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor izlenimi yaratıyor.

DW Türkçe: Türkiye AB'den ne bekliyor ?

Kaymakçı: Ankara'nın beklentisi Türkiye'ye diğer aday ülkelerle eşit davranmak, Türkiye'nin üyelik perspektifini netleştirmek, Türkiye'yi üyelik yönünde teşvik etmek ve hazırlamaktır. AB tarafından üyelik perspektifi netleştirildikçe ve katılım müzakereleri ilerletildikçe, Türkiye'nin önemli reformlar yaptığı ve üyeliğe yaklaştığı geçmiş deneyimlerle açıkça görülmüştür. AB, tutarlı bir çıpa olursa, Türkiye de saygın bir aday ülke olmanın gereği olarak, üyelik yönünde üzerine düşenleri daha hızlı şekilde yapacaktır.

DW Türkçe: Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri, raporda verilen mesajları 'yetersiz' bulduğunu açıkladı. Komisyonun Ankara'ya 'net mesaj verme şansını kaçırdığını' savundu. AP'nin Türkiye tavrını nasıl okuyorsunuz?

Kaymakçı: AP içindeki bazı ülkemiz aleyhtarı marjinal seslerin aksine, ülkemizin üyelik perspektifinin korunması ve güçlendirilmesinin öneminin bilinciyle serinkanlı bir tutum sergilemesi AP Türkiye Raportörü Piri'nin, nesnelliği ve inandırıcılığı açısından daha iyi olurdu. AB bir vizyondur ve liderlik gerektirir. Umarım Piri, Avrupa'nın en büyük belası olan popülizm eğilimine ayak uydurmaz. AP Türkiye raportörünün ve AP'nin, üyelik hedefimiz doğrultusunda AB'nin yapıcı eleştiri ile yönlendirmelerini her zaman dikkate alan ülkemizin reform sürecini teşvik edici bir yaklaşım sergilemesini bekliyoruz.

DW Türkçe: AB cephesinde, gerek Türkiye gerekse AB içindeki kimi sorunlardan ötürü Ankara ile üyelik perspektifi bağlamındaki ilişkileri şimdilik rafa kaldırma eğilimi var. Bu durumda ilişkiler üyelik perspektifi bağlamında hâlâ sürdürülebilir demek mümkün mü?

Kaymakçı: AB'den ve üyelik sürecinden uzaklaştırılan bir Türkiye'nin AB'ye yararı olmayacaktır. Önümüzdeki dönemde güven ilişkisinin tazelendiği AB ile ilişkilerde tam bir normalleşme sağlanması iki tarafın da yararına olur. Türkiye, bu normalleşmeyle katılım müzakerelerini yeniden canlandırabilecektir. Müzakere fasılları resmen açılıp kapanmasa da Türkiye birçok fasılda ilerliyor. Komisyon'un Türkiye raporunda da belli fasıllarda ilerleme kaydedildiği not ediliyor. Türkiye, tüm diğer aday ve potansiyel adaylarla eşit koşullarda, teknik bir süreç olarak gördüğü üyelik müzakerelerine objektif kriterler temelinde ivme kazandırılmasını beklemektedir. Bu yöndeki ortak irademiz, AB ile kabul edilen 18 Mart Mutabakatı ile kayıt altına alınmıştır.

DW Türkçe: İlişkiler üyelik müzakereleri bağlamında donmuş durumda, fakat gümrük birliğinin güncellenmesi ve vize serbestisi gibi alanlarda ilerlemeler kaydedilmeye çalışılıyor. Gümrük birliğinin güncellenmesi konusunda Türkiye hazır mı? Bu alanda AB cephesindeki engeller neler? Bunlar nasıl aşılabilir?

Kaymakçı: Gümrük Birliği'nin güncellenmesi talebi esasen önce AB tarafından geldi. Türkiye'nin de bu güncellemeden önemli beklentileri var. Bu konuda AB ve Türkiye tarafının yapmış olduğu çalışmalar güncellemenin iki taraf için de kazanç olacağını, büyüme oranlarını, ticaret hacmini ve istihdamı arttıracağını gösteriyor. Ankara resmi müzakerelere başlamaya hazır. Avrupa Komisyonu'nun üye ülkeler adına müzakereleri yürütmek üzere Konsey'den yetki alması bekleniyor. Biz bu sürece "kazan-kazan" açısından yaklaşıyoruz. Sürecin üye devletlerce siyasi çıkarlar doğrultusunda araçsallaştırılmaması ve suistimal edilmemesi yönünde AB'li muhataplarımıza telkinlerde bulunuyoruz. Gümrük birliğinin güncellenmesi müzakereleri ve üzerinde mutabakat sağlanacak yeni Gümrük Birliği Anlaşması'nın karşılıklı olarak onaylanması diğer örneklerde olduğu gibi birkaç yıl alacak. Dolayısıyla, süreci daha başında siyasi amaçlarla engellemek "kayıp kayıp" durumu doğurur. Bunun ortak Avrupa mantığımızda yeri yoktur.

DW Türkçe: Vize serbestisi konusunda Ankara geçtiğimiz haftalarda AB'ye bir çalışma planı sundu. Bu konuda ilerleme var mı?

Kaymakçı: Ülkemizin vize serbestisi diyaloğu kapsamında yerine getirmesi gereken 72 kriterden kalan 7 kriteri tamamlamak için hazırladığı çalışma planını, Avrupa Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans'a 7 Şubat 2018 tarihinde Strasbourg'da sundum. Türkiye, esasen bu konuda söz veren AB tarafından net olumlu bir yaklaşım görür ise bu kriterlerin yerine getirilmesi Türkiye açısından zor olmayacaktır.

DW Türkçe: AB'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Kaymakçı: AB'nin geleceği, popülist parti ve aşırı sağ siyasi akımların açıkça tehdit ettiği evrensel değerlere sahip çıkmada sergileyeceği kararlılığa ve reform yeteneğine bağlı. AB'nin popülizm ve aşırı sağın yükselişini önlemesi, bu akımların söylemlerine boyun eğmekten ziyade, cesur ve vizyoner liderlik sergilenerek, AB'nin uzun vadeli çıkarlarının Avrupa kamuoyuna anlatılmasından ve gerekli kurumsal reformların yapılmasından geçmekte. Adı veya şekli ne olursa olsun, önümüzdeki bir kuşaklık dönem AB'de esnek bütünleşmeyi gerektirecek. Halihazırda AB'nin ticaret politikasına büyük ölçüde dahil olan, güvenlik ve savunma politikasında bir çok üye ülkeden daha fazla katkıda bulunan, dış politikasında istişare yapılan, göç politikasında en önemli ortağı olan Türkiye, şimdiden AB'nin birçok politikasında yer alıyor.

DW Türkçe: Türkiye nasıl bir AB'den yana?

Kaymakçı: Türkiye çeşitliliklerin ve zenginliklerin korunup güçlendirildiği ve dünyada küresel aktör olacak bir AB'ye üye olmayı arzu ediyor. AB gelecekte gerçek ağırlığa sahip bir küresel aktör olmayı hedefliyor ise Türkiye tam üye olarak jeo-stratejisi, enerji kaynaklarına ulaşım ve çeşitlendirmedeki rolü, büyük ekonomisi ve ticaret hacmi, genç ve dinamik nüfusu, laiklik anlayışı, dış, güvenlik ve savunma politikalarındaki ağırlığı ve nüfuzuyla AB'ye bu katkıyı sunmaya hazır. Zaten AB ile özel bir ilişki ve ortaklık içinde olan Türkiye, uzun vadede kendisini AB karar alma mekanizmalarının dışında tutacak her türlü alternatif statü veya sözde ayrıcalıklı ortaklık teklifine ise karşıdır.

Kayhan Karaca / Strasbourg

© Deutsche Welle Türkçe