Gazete Duvar'da yer alan habere göre, açıklamada Kürtçe konuşma yapan HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, "Bugün kayyım siyasetinin üçüncü yıl dönümü. HDP her zaman halk iradesine sahip çıkmıştır ama üç yıl önce bu iktidar halkın iradesini yok sayarak HDP’nin kazandığı belediyelere kayyım atadı. HDP olarak hiçbir zaman kayyımları kabul etmedik, etmeyeceğiz" dedi.
"Kayyımlar tarihe gömülen kadar mücadele etmeye devam edeceğiz" diyen Ceylan, "Kürt halkının iradesinin yok sayılmasını kabul etmiyoruz. Kayyımlar bizim halklarımızı yok saydı. Kayyımlar bu halkın hakları için gelmedi, bu halkın haklarını talan etmek için geldi. Biz ne olursa olsun geri döneceğiz. Hepiniz biliyorsunuz, kayyım atamalarından sonra ilk günden başlayarak 50 gün boyunca burada direndik. Kayyımlar gidene kadar direneceğiz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de kayyım atamalarının ilk olmadığını ifade eden HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki, "12 Eylül darbecileri de siyasi partileri kapatarak belediye başkanlarını görevden uzaklaştırdı. AKP-MHP döneminde, yani ilk kez sivil iktidar döneminde halkın iradesi gasp edildi. Belediye başkanları görevden uzaklaştırdı. Bir tarafta seçme seçilme hakkını yok sayanlar, diğer tarafta halkın seçme ve seçilme hakkına, demokrasiye sahip çıkanlar var. Bugün burada bulunanlar sadece makamları için burada değiller. Bir bütün olarak Türkiye’nin demokrasisi için mücadele ediyor. Bugün burada belediye meclislerini lağvedenler, belediye başkanlarını uzaklaştıranlara ses yükseltilmezse yarın bir gün seçilen hiçbir iradeye saygı duymayacaklar." dedi.
Üç yıldır kayyım zihniyetinin değişmediğini ifade eden Tiryaki, "Demokrasi düşmanları 19 Ağustos’ta belediyeleri gasp etmeye karşı sesimizi kısmaya çalıştılar. Halkın iradesini gasp edenler buna tepki göstermesine tahammül edemiyorlar. Gaspa gas, hırsıza hırsız, katile katil, tecavüzcüye tecavüzcü demeye devam edeceğiz" diye konuştu.
HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ise "Kayyım zihniyeti Kürt halkının iradesini yok sayıyor. Sömürü düzenine karşı bizler her zaman özel savaş politikalarına karşı, kültür kırımına karşı mücadele edeceğiz. Kayyımlar bugün kültür kurumlarını, Kürtçe tabelaları kaldırdı. Kürt kadınlarının kazanımlarına saldırdı. Eşbaşkanlık sistemine saldırıyorlar. Kayyımlar kadın kurumlarına saldırıyorlar" ifadelerini kullandı.
İlk atanan kayyımların 2019 yılındaki seçimin ardından gittiğini hatırlatan Dağ, "Gençler ve kadınlar şahsında mücadeleyi bitirmek istiyorlar. Kadınların mücadelesi bugüne kadar sürdü. Bugünden sonra da sürecek. Buradan bir kez daha duyuruyoruz ki eşbaşkanlık bizim mor çizgimizdir. 2019’da kayyımlar nasıl gittiyse bir kez daha gidecekler. Buna karşı direnen genç erkekler, genç kadınlar ve Kürtler kazanacaktır" dedi.
Açıklamada söz alan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, üç yıl önce "kayyım darbesi döneminin başladığını" söyledi. Oluç, "AKP iktidarı ve sözcülerine demokratik işleyişte en kutsal nedir diye sorsanız hepsi ardı ardına sandık ve seçim hukuku derler. Ama kendileri halkın iradesini gasp etmekten, seçim ve sandık hukukunu yok saymaktan bir adım geri kalmazlar. 65 belediyemizden 48’ine kayyım atadılar, 6 mazbatayı KHK’li oldukları için vermediler. Bu nedenle bunların söylemleri koskoca bir yalan olarak ortaya çıktı" şeklinde konuştu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dün bir TV programında kayyımlarla ilgili sözlerini hatırlatan Oluç, "Büyük bir icatta bulunmuş gibi kayyım atamalarını savunuyor. İçişleri Bakanı Soylu sana buradan sesleniyoruz; senin bu yaptığını Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Şark Islahat planlarıyla, umumi müfettişlerle, 12 Eylül darbesinde OHAL ile yaptılar. Senin iktidarının darbeci anlayışı yeni değil. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile anayasa ile alakası yoktur. Bu adamın fıtratında hukuk çiğnemek, demokrasiyi çiğnemek, hukuksuzluk var. AKP’den iki belediye başkanı ceza alıp hüküm giydiler. Peki bu İçişleri Bakanı bunları görevden aldı mı? Almadı. Onlarla hatıra fotoğrafı çektirdi. Ama bizim belediye eşbaşkanlarımız hakkında hüküm olmamasına rağmen kayyım atandı" dedi.
Demokrasi ve adalet savunucularına seslenen Oluç, "Gelin kayyım rejimine karşı birlikte mücadeleyi sürdürelim. 2024 yerel seçimlerinde kayyımların hesabını soralım. Bugüne kadar hiç boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Mücadelemizi sürdüreceğiz, siyasi irademize sahip çıkacağız. Bunu mutlaka başaracağımızdan eminiz. Yolumuz açık olsun" ifadelerini kullandı.
Açıklamada yerlerine kayyım atanan ve tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Hülya Alökmen Uyanık ve Adnan Selçuk Mızraklı'nın mesajları da okundu. Mesajda şu ifadeler yer aldı:
Türkiye'nin tarihinde darbeler hep süregelmiştir. Kurulduğundan beri demokratik bir yönetim anlayışı yerine darbeci bir yönetim anlayışı ile hareket edilmektedir. 1920'lerin sonunda çok partili sistem feshedilip tek parti rejimine geçildi. Özellikle de 1920 ve 1930'lu yıllarda Kürtler zor yöntemi kullanılarak bastırılmaya çalışıldı. 1960'larla birlikte her on yılda bir askeri darbe yapılarak 2000'li yıllara kadar gelindi. 2000'li yıllarda ise askeri darbelerin yerini postmodern darbeler aldı. 2016 ve sonrasında bu defa halkın iradesi olan yerel yönetimler hedef alındı. Yerel yönetimler, bu dönemde kayyım uygulaması ile tanıştı. Yani askeri darbeler yerini siyasi darbelere bırakmış oldu.
Demokrasiye yapılan bu darbe yönetimi, 2019 yerel seçimleri ile birlikte devrildi ve halkın seçtikleri yeniden seçimle iş başına geldi. Sandık demokrasisini esas almayanlar ilk darbeyi YSK eliyle gerçekleştirdiler. Seçimlerin hemen ardından KHK’lı seçilmişlere mazbatalarının verilmemesi 31 Mart 2019 sonrası ilk irade gaspı oldu. Zora dayalı dikta anlayışını devam ettirmek isteyenler ise seçimle kaybettiği belediyelere, 19 Ağustos 2019 günü yeniden kayyımlar atayarak halkın iradesine bir kez daha darbe yaptılar. Yaklaşık üç yıllık kayyım darbesinin ardından belediyelerimizde fiziksel bir tahribat ve yıkımla birlikte, tüm alanların talan edildiğine şahit olmuştuk. Kayyım döneminde kadın kırımından gençlik çalışmalarına, kültür dejenerasyonundan toplumsal alanlara kadar tüm çalışmalarda Neo-Osmanlıcılık hakim olmuştu. Kentin ihtiyaçlarına aktarılması gereken gelirler yandaşlara peşkeş çekilmişti.
Bizler, belediyelerimizi devraldıktan sonra kayyım sevdalılarının yönetim anlayışlarını da deşifre ettik. Deşifre olunca bu defa da bir panik havasına girdiler ve bizlere dönük saldırıları da yoğunlaştı. Halktan kopuk bir çağın izdüşümlerini, bir video ile tüm kamuoyuna gösterdik. Sarayı örnek alan kayyımlar pratiklerini de bu doğrultuda gerçekleştirmişlerdir. Kayyımlara ilişkin ortaya çıkan tüm usulsüzlüklere karşın hiçbir soruşturma yapılmamış olması sistemin yukarıdan aşağıya bir bütün olarak çalıştığının ispatıdır.
Bizlerin ise tek bir amacı ve düşüncesi vardı. O da demokratik yerel yönetimleri inşa etmek. Kadın, gençlik, anadili, kültür ve sanat alanındaki çalışmalarımız ve önümüze koyduğumuz planlamalarımız dahi iktidar için bir korkuya sebep oldu. Yerel yönetimler ve bünyesinde geliştirdiğimiz kadın çalışmaları iktidar bloğunun öncelikli hedefi haline gelmiştir. Kadın eşbaşkanlar ve kadın seçilmişler eşbaşkanlık sistemi üzerinden kriminalize edilmiş, seçilmişler eşbaşkanlık sistemi üzerinden kriminalize edilmiş, eşbaşkanlık sistemi yargıya taşınmıştır.
Bizler, eşbaşkanlık sistemini yerel yönetimlerdeki demokratik işleyişin bir gereği olarak görüyoruz ve bunun için sonuna kadar mücadele edeceğimizi söylüyoruz. Bu saldırılarla amaçlanan, kadın mücadelesinin yerel yönetimlerde oluşturduğu sistemi ortadan kaldırmak ve tekçiliğe dayalı eril anlayışın zeminini tekrardan yaratmaktır. Seçimin üzerinden henüz dört ay dahi geçmemişken 19 Ağustos 2019’da milyonların iradesi bir kez daha gasp edildi. Herkesin eşit bir şekilde yaşayacağı kentleri yaratma çabamız hedef alandı.
Oluşturulan Kent Konseyi ile birlikte kentte bulunan tüm sivil toplum yapılarıyla birlikte tartışarak Amed’i geçmiş kayyım döneminin tahribatlarından arındırmak istiyorduk. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir belediyecilik anlayışını gerçekleştirmek önceliğimizdi. Çoğulculuk düşmanı tek adam rejimi, yasadışı uygulamalar ile engelleme arayışına girdi. Bu çabaların hepsi beyhude çabalardır. Esas olan halkın iradesidir. Bir kez daha belirtiyoruz ki darbeler ve kayyım atamaları yasadışıdır ve kabul edilemez. Halkımızın gözünde bizler halkın seçilmişleri iken kayyımlar irade hırsızlarıdır. Kayyım uygulamalarının aktif uygulayıcıları olan iktidar kadar pasif kalan siyasal muhaliflerin tutumları da bizler açısından manidardır ve hafızalarımızda not edilmiştir.
Tüm bu zor uygulamalarına, darbe yasadışılıklarına rağmen demokratik siyasette ısrar ediyoruz. Tüm kesimlere çağrımız da bu yönlüdür. Sadece Cumhuriyeti demokratik temellerde ayaklarının üzerine oturtmak değil aynı zamanda toplum tabanlı, katılımcı, çoğulcu, eşitleyici, yerinden yönetim ve demokrasiyi geliştirmek gibi bir sorumluluğumuz da var. Umudumuzu büyüterek, bu yasadışı uygulamaların üstüne giderek, yakın zamanda gerçekleşecek olan seçimlerle de bu uygulamalara son vereceğimize olan inançla çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bizler kazanırken onlar kaybedecektir.